• alfred hitchcock beyin pek şen (pekcan koşar vardı bir de değil mi), pek esrarengiz bir filmidir, ecnebi söyleyişiyle the lady vanishes (biz kendi aramızda "kaybolan kadın" diyoruz)..

    bir evropa treninde geçer film (bendeniz böyle trenli, ekispresli filmleri pek severim).. her çeşit insanın doluştuğu bu trenin yolcularından biri de, balkan illerinden evine dönmekte olan esas kızımız iris handerson'dur (margaret lockwood diyelim).. iris hanım, tren hareket ettikten sonra, tipik yolcu psikolojisiyle konuşacak adam arar ve aynı kompartımanı paylaştıkları eski muallime bayan froy ile kaynaşıp, tanıştığına memnun olur.. hatta beraber trenin yemek salonuna gidip bayan froy'un özel çayından içip, buğulanmış camlarda oyun bile oynarlar, o derece..

    ah tabii filmin girizgah sekansına bir geri dönüp bakmamız gerekir bu esnada.. efendim, tam trene binecekken bu hanım kızımız, kafasına saksıyı yer.. evet tesadüf bu ya, kafasına saksı düşer iris hanımın , -film icabı nitekim.. bu yüzden bayan froy'la çay içerlerken başı ağrımaya başlar kızımızın, tonton ve babacan teyzemiz de onu götürür ve yatırır..

    ah çok heyecanlıdır bundan sonrası yahu.. ne ise, kızımız uyanır yavaş yavaş, gözleri bayan froy'u arar; evet oradadır froy, ama sanki o değil gibidir, yok yok düpedüz o değildir.. kızımız, "bayan froy nerde" diye sorar bayan froy'a.. o da "iris, burdayım kuzum, n'oluyor alla'sen" der tabii.. kızımız şoke olur, karşısındaki bayan froy'a hiç benzemiyordur -hakikaten benzemiyordur ama-, yoksa saksıyı beynine yedikten sonra ebleh mi olmuştur?

    önce bu fikre inanır tabii; sonra "yok canım daha neler" ve "bu işin içinde bir bit yeniği var ve ben de onu bulmazsam en adiyim" der gibi bakar ve araştırmaya koyulur.. eh tabii önce gayet kolay görünür kendisine bu iş; lakin trendeki bütün yolcular şimdiki bayan froy'un önceki bayan froy olduğuna yemin billah ederler; ah kızımız çıldırır handiyse, kafayı yer inanır mısınız?..

    ne ise, sonra birdenbire, yemek salonundaki buğulu camda teyzemizin adını yazmış olduğu gelir aklına; yani ilk önce uyduruyor mudur tüm bunları onu bulup rahatlaması lazımdır tabii bizimkinin.. (bu esnada bir aşk da doğuyordur elbet, evvelce otelde tanışıp uyuz olduğu gilbert bey -michael redgrave- de kızımıza gönüllü olarak yardım ediyordur çünkü..)

    haldır haldır yemek salonuna koşar bizim kafadarlar; kızımız bir ümit cama saldırır; kısa bir an yazıyı görse de, o anda tren bir tünelden geçer, etraf kararır, tekrar aydınlandığında ise, malum, cam tam takır kuru bakırdır.. iris hanım fenalık geçirmek üzeredir, artık bu kadarı da fazladır..

    film siyah-beyazdır.. 1938, ingiltere yapımı olmasının yanısıra, o yılın film eleştirmenleri ödülünü de cebine atmıştır hani..
34 entry daha
hesabın var mı? giriş yap