1 entry daha
  • bu kitabın biyolojik görüşü bilim olarak biyolojiye oldukça ters olsa da, freud bu kitabı yazdığında bilim adamlarına verilen nobel ödülünü beklemişti. hatta kendisini bir tür pozitivist olarak bile görebiliyordu. çünkü ona göre bilinçdışı zaten bilimdi. yanlışlanabilirlik, test edilebilirlik, ampirik içerik ve ona uygun mantıksal, dilsel uzay fikirleri bilimin bir tür belirlenme biçimi olarak türetilmiştir.

    freud’a nobel verilmedi belki ama 1930 yılında totem ve tabu adlı eseri için goethe edebiyat ödülü verildi. freud bu ödülden pek hoşlanmamıştır. hatta aslında nobel istediğini ama edebiyatçılara verilen goethe ödülünü layık gördüklerini dile getirmiştir.

    yani freud’un amacı başkalarının onu yorumlamalarının aksine bilim icra etmekti. her ne kadar çevresinde bilim insanı hariç kim varsa toplanmışsa da (yazarından ressamına, şairinden astrologlara kadar) onun asıl dileği bilinçdışının meta-psikolojik kategorilerinin bilimsel bir keşfiydi.

    haz ilkesinin ötesinde adlı eserinde de freud, böyle bir biyolojik spekülasyon gerçekleştirir. spekülasyondan başka çaresi yoktur çünkü olgu gerçeğin yalnızca sınırlı bir çerçevesini verir, sınırlı bir çerçevede kendini sunduğu için de zaten geeçeğin farklı katmanları bulunmak zorundadır. ennihayetinde psikanaliz evrensel bir bilim olma gayretindedir.

    bu kitabın en temel konularından biri kurban verme, feda etme meselesidir. bu minvalde, kurban vermenin yaşam ve ölümle doğrudan bir ilişkisini kurmaya girişir freud.

    biyolojideki birinci faz, hücrenin doğuşudır. hücre aslında yaşam olaral tanımlanabilmesi için bir feda mantığı içerisinde iş görmek zorundadır. hücre içinde bir şeyleri tüketir, kendine has olan şeyleri kullanır, kurban eder ve karşılığında bu organik hücre, inorganik olanın saldırısından kurtulur. bu feda mekanizması en basit organizmadan en karmaşığına kadar işler. insan da yaşarken, ölmemek için yaşamının bir kısmını öldürür.

    ikinci faz, mitsel değiş tokuş aşamasıdır. insana has olan düzen burada başlar. insanın otonom bir mitsel nedensellik serisine tabi olması ve özgür irade, ego vs gibi kavramların ortaya çıkması söz konusudur. böylece kurbanla tanrı arasında, domine edenle edilen arasında mitsel de olsa bir düzeyde mütekabiliyet bulunur.

    üçüncü aşama “kendi”nin doğuşudur. kültür artık doğadan tamamen ayrılır. egonun kalın bir kabuğu bulunur artık ve anlık doyumlardan “kendini” korur. böylece, şimdinin “hapishanesinde” takılı kalmayız, ama libidinal de olsa bir ekonomi vardır ve getirisi olan her şeyin bir de götürüsü bulunur. buna göre, artık feda ettiğimiz şey şimdidir. uğruna şimdiyi feda ettiğimiz şey ise, mitolojik bir tanrı değil, gelecek olarak tanrı’dır.
6 entry daha
hesabın var mı? giriş yap