2 entry daha
  • izlediğim antonioni filmleri arasında*** kendimi zorlamadan,hatta büyük zevk alarak izlediğim tek film.
    jeanne moreau ve marcello* evliliklerinde bir nevi kriz aşamasındadırlar.aynı zamanda yakın bir aile dostları ölüm döşeğindedir.bu karakterlerin bir gününü anlatır film.

    önce hastane ziyaret edilir.bu bölümde moreau'nun hasta yatağındaki amcaya olan sevgisi ve marcello'nun köftehorluğu,edilgen zamparalığı gösterilir.

    ikinci bölümde marcello'da,moreau'da şehir içinde ayrı ayrı dolanır,ortamlara süzülürler.bu bölüm tipik antonioni idi.karakterler avare kasnak dolanıyor,etrafta olan bitene kesif bir ilgisizlikle bakıp sonra yollarına devam ediyorlar.antonioni'de seyirciyi sıkmak için belirgin bir çaba seziliyor.aynı tavır "yolcu" ve özellikle "l'avventurra" filminde de belirgindi.bu arada "seyirciyi sıkma" çabasının bilinçsizce yapılmadığını belirteyim;antonioni,karakterlerinin sıkkınlığını ve bıkkınlığını seyirciye yansıtmak istiyor.zeki demirkubuzun dediği gibi,bıkkınlığı yansıtırken steadycamlerle hızlı çekimler kullanırsanız,videoclip estetiğine takılırsanız,bu düpedüz yalan,kandırmaca olacaktır.
    ama açık konuşayım bu bölümlerde filmi bırakmayı düşündüm.ama iyi ki dayanmışım.

    çünkü üçüncü bölüm gerçektende meditasyon hissi yarattı,koltuğuma zıpkınladı,sigara bile içmeden büyülenmişçesine seyrettim.
    hayatımda izlediğim en güzel,en iyi,en kusursuz 3-4 filmden biri olan la dolce vitayı hatırlatıyordu bu bölüm;marcello'nun varlığınında etkisi var elbette.arkada durmaksızın çalan jazz müziğiyle film akıcılaştı,karakterler arası ilişkiler alevlendi.
    olayların gidişatını anlatmayacağım elbette,ama sonu bence çok iç burucuydu,karamsardı.

    sonuçta sanırım birkaç izleyiş sonrasında hakettiği değeri daha iyi kavrayabileceğim,ama şu haliyle bile 10'da 10luk gördüğüm bir film.
59 entry daha
hesabın var mı? giriş yap