3 entry daha
  • su ana kadar cesitli film festivallerinde 6 odul kazanmis, baslangic jeneriginden, son sahnesine kadar tamamen ustalikla uretilmis, son yillarda yapilmis en iyi belgesellerden biri. seyrettiginizde sizi derinden sarsan ve icinde bulundugunuz uygarligi (ve de insanliginizi) sorgulamaniza yol acan bir yapit.

    spoiler falan ama olsun... acilis sahnesinde, ucmakta olan bir ucagin tarih oncesi dev bir canavar kusu andiran, golun uzerine dusen golgesini izleyerek filme davet ediliyorsunuz. yavasca focusunu golden yukariya, ucaga dogru kaydiran kamera sayesinde bir anda gunumuzun modern, canavar kusuyla karsilasiyorsunuz. birden tanzanya'nin basit ve ilkel havaalaninda calisan gorevliyi sahneye getiren filmde, normal isini yapmakta olan adamin kontrol kulesinde hapis kalmis, disari cikmaya calisan ama pencerelere takilip kalan ari ile verdigi savasima sahit oluyorsunuz. elindeki gazete ile bir yandan kendisini sinir eden ariya duydugu ofke, bir yandan da gorevini yapmaya calismasi esmasinda, pencereye sikistirdigi ariya indirdigi darbe ile savasi kazandigini goruyorsunuz. aniden de pencereye yapismis arinin cesedine zoom yapan kamera, arkadaki piste inmekte olan ucagi da sahneye getiriyor. ve film basliyor.. darwin s nightmare!

    acilis sahnesinde hemen evrimin ve gelisimin ilk kurali seyircilerin beynine isleniyor. orman kurallarinin isledigi , guclu olanin gucsuzu yendigi bir dunya bu. ve insan alet kullanmayi ogrenmis, gelisimin ust basamagindaki bir canli olarak digerlerinden daha ustun. ama filmin geri kalaninda balikcilarla, fahiselerle, ucak pilotlariyla, fakir koylulerle, balik fabrikasi sahibi hindistanlilarla, gazetecilerle, sokak cocuklariyla yapilan roportajlari izlerken bu konuda supheye dusuyorsunuz. gercekten ustun bir canli miyiz? yarattigimiz sistem doganin dengesini bozarken, bir yandan da sosyal yapiyi temelinden zedelemekte. guclunun hayatta kalmasi mantigiyla isleyen cikar ve kar iliskisine dayali ekonomik yapinin, zayiflarin elenmesinin yaninda bir yandan da kendimizin bile hayatta kalmasini engelleyecek bir sonuca dogru bizi goturmesi, evrimin son basamaginda oldugumuzu ama bu son basamagin tahmin ettigimiz gibi olmadigi etkisini yaratti bende.

    filmin geri kalaninda ekonomik esitsizligin ve somurge sisteminin bir kulturu ve dogayi nasil vahsice katlettigine tanik oluyorsunuz. uygarlik (altini cizeyim, beyaz uygarlik) bir yandan kendi gelisimi saglarken bir yandan kendi kuyusunu kazmakta aslinda.

    kapitalist sistemin ve globalizmin ulastigi seviyeyi, gelecegimiz acisindan olusturdugu tehlikeyi bu kadar carpici isleyen cok az yapit vardir. michael moore tarzi provokatif, manipulatif belgesel tarzindan cok uzak, sadece yalin bir sekilde gercekleri gozunuze sokan, bana belgeselden cok korku filmi havasi veren bir eser. ne yazik ki korku filmlerinin fantezi urunu oldugunu bilirsiniz. gercekci belgesellerin olumsuz yani ise bu fanteziden eksik olmalari. daha da urkuncu, gercek olmalari...

    filmde roportaj yapilan, angola'ya tank gibi agir askeri ekipman goturup, donuste johannesburg'dan uzum yukleyerek avrupa'ya donen rus pilot, icinde yasadigimiz ve hepimizin ister istemez payi oldugu sistemi en iyi sekilde ozetliyor: "afrikali cocuklara noel hediyesi olarak tank veriliyor, avrupali cocuklara ise uzum".

    [edit: bu konuda bir aciklama yapmam gerek, belgesel olmasina ragmen silah endustrisinin oyunlari gibi hassas bir konuda teorilerini kanitlayacak somut veriler vermemekte bu film, ama amaci da bu degil acikcasi (gerci bazen cok kucuk bir kanit, hikayenin tamamini anlamaniz icin yeter).. her onune gelen eline kamerayi alip, herhangi bir ucuncu dunya ulkesinde sokaktaki herkesle roportaj yapip "bak iste ne kadar fakirler, nasil somuruyoruz bunlari" diyerek, ucuz duygusallik mantigiyla prim yapan bir film yapabilir. darwin's nightmare'in bundan farki, gorsel olarak basarili bir belgeselin isledigi konuyla nasil uyum saglayabilecegini de gostermesi. yani sadece belgesel olarak degil bir film olarak da cok basarili uretilmis. simdi boyle cok hassas bir temayi kendine secmesi ama bu konuda somut bir kanit ortaya koymamasi elestirilebilir ama icinde bulundugumuz sistemin bazi noktalarina dikkatimizi cekmek isteyen bir film olarak gorevini iyi yapiyor. yonetmeni "bu filmi her hangi baska bir urunle, her hangi baska bir ucuncu dunya ulkesinde de yapabilirdim" gibi bir demec vermisti, bu da globalizm dedigimiz olgunun diger bir yansimasi seklinde geldi bana.]

    [edit 2: tabi bu filmi gorup "gordunuz mu ben dunya olaylarina ne kadar duyarliyim. diger insanlar gibi kafami kuma gommuyorum. cikartiyorum, bakiyorum etrafa ne olup ne bitiyor" diye dusunup sistemin parcasi olan ama boylece sahip oldugu sorumlulugu biraz olsun azaltip rahatlayan insanlar da vardir. acaba bu film bunun icin mi uretilmistir? sistemin bir parcasi, sistemin kendi savunma mekanizmasinin da bir urunu olarak.. tabi burada bu suser yorumlariyla, komplo teorileriyle almis basini gitmistir, o kadar ciddiye almayiniz]
16 entry daha
hesabın var mı? giriş yap