3 entry daha
  • fransız besteci albert roussel'in (1869-1937) en meşhur sayılır yapıtı. rousssel nedense debussy ve ravel'in gölgesinde kalmıştır. oysa bu karanlığı dağıtacak kadar enteresan ve kimlikli bir bestecidir. henüz yolun başındayken kurallara sımsıkı sarılan, katı bir uygulayıcıdır. yazdığı kupkuru müziklerde bu tıkanmayı görürsünüz. akranları gibi o da empresyonizmle -izlenimcilik- ile bendi aşabilmiş. müziği diğer izlenimcilerin müziği gibi bir şey anlatma gayretindedir. ve yine akranları gibi ulusal müziğe ya da komşu müziklere değil uzaklara göz diker. (debussy'nin pagodes'ind duyulan cava müziğini hatırlayın) yakaladıklarını kendi diline olduğu gibi aktarmaz. beatles'ta duyulan sitar gibi değildir onda duyulan hint müziği. oralarda duyduğu müziklerin kendisine verdiği duyguyu anlatmak ister. yoksa bu bir sentez sayılamaz. padmavati doğunun tek ses incelikleriyle batının çokses kaygılarının çok ustaca bir karışımıdır. debussy ve ravel gibi müziğin geleceğini değiştirmiş bestecilerden değilse de çağının en derin, soylu anlatımcılarından biridir.

    2 perdelik bir operadır. ilk perdede moğol komutan alaaddin (aslında türk'tür. alaeddin halaci. asıl ismi de ali gurşap) hindistan'daki çitor şehrini kuşatır ve şehrin kralıyla müzakereye başlar. kral barıştan yanadır ve taviz vermekten kaçmaz ancak alaeaddin kralın karısı padmavati'ye de göz koyar. iş bu raddeye gelince de gözünü budaktan sakınmaz. burada ikinci perde başlıyor. kuşatılan halk müthiş bir direnç gösterir. çok kan dökülür. bir ara kral bunca kanın karısı için döküldüğünü düşünür ve üzülür ancak padmavati aleaddin'e boyun eğmektense eşiyle birlikte ölmeyi tercih eder. öyle de olur. malik muhammed jayasi'nin yazdığı (1540) meşhur bir şiirdir bu: padmavat. kraliçe öyle güzelmiş ki güya aleaddin, hindistan'ın bu müstahkem ve mahfuz yerlerine sırf bu kadının aşkı için gelmiş.
6 entry daha
hesabın var mı? giriş yap