96 entry daha
  • genel olarak bakıldığında arthur c. clarke bilimin sorgulanmadan kabul edilen bir din, dogma olmasına tepki göstererek parapsikoloji, metafizik, parafizik hatta panteizm gibi ögeleri kendi yarattığı evrende bilimin karşısına koymuş.

    --- spoiler ---

    kitapta bahsedilen zihindarlarla insanların evrildiği şeyin birleşmesi, özleşmesi hatta gelecekte maddeyi tamamen yok edecek olmaları bahsettiğim panteist anlayışın özeti. hatta buna tasavvuf, vahdet-i vücut dahi diyebilirsiniz.

    öte yandan arthur c. clarke zihin ile fiziksel beyni keskin bir şekilde ayırıyor. jean'in yaşadığı o gece, çocukların başka gezegenleri galaksileri gördükleri rüyalar -belki de astral seyahat-, evrilen çocuk neslinin zihinlerinin birbirlerine bağlanması vs buna da bir kanıt.

    ayrıca bebeğin telekinezi ile eşyaları kaldırması, sonrasında zihinlerini birleştiren çocukların ayın yörüngesini değiştirmeleri, dünyayı yok etmeleri vs parapsikolojiyi bir nevi kitabın merkezine koyuyor.
    --- spoiler ---

    arthur c. clarke şu anda yaşıyor ve bu romanı günümüzde yazıyor olsaydı parapsikoloji anlayışını kitabın bu denli merkezine koyar mıydı tartışılır.

    gün geçtikçe verdiğimiz tepkilerin, gördüğümüz rüyaların, hissettiğimiz duyguların metafizik ya da parapsikolojik açıklamalardan ziyade beynin çeşitli bölgelerindeki uyarılmalarla, hormonlarla, kimyasal salgılarla hatta bağırsaklarımızla bile alakalı olduğunu keşfediyoruz.

    elbette bilim yaşama dair her şeyi açıklamaya yetmiyor ve sorgulayıcı tarafımızı bırakıp kendimizi tamamen bilime bıraktığımızda da bilim bir dogma haline geliyor şüphesiz. ancak kuşku yok ki astral seyahat, karabasan vs gibi bazı parapsikolojik olduğu iddia edilen olayların bilimsel olarak açıklamaları da, bilimin karşısına koyacağımız şeyde de bizleri biraz daha kuşkucu yapmalı.

    aldous huxley'in de lsd kafasıyla yazdığı algı kapıları adlı bir eseri var mesela. sanırım biraz bulunduğu zamanın ruhuyla da alakalı bir durum bahsetmek istediğim.
51 entry daha
hesabın var mı? giriş yap