251 entry daha
  • bugün benim doğum günüm. kutlansın diye söylemiyorum. biraz eyleneceğim buralarda, hoşgörün diye söylüyorum.

    çirkin bir çocuktum. saçsız doğmuşum. bebekken sevimli oluyor da bu tipler, kısa saçlı kız çocukları eni konu çirkindirler. sınıfta ayça vardı, uzun siyah saçları, annesi ebru gündeş'in kakülü gibi kakül yapardı. adı ayça idi bir kere. rakibi bile olamazdım. sosyetik psikologu oldu. başkası zaten ona yakışmazdı. güzeldi ve başka bir şeye ihtiyacı yoktu. sonra gülçin vardı. sınıfın en uzun kızı, lapiska saçlı. "aynı çatı altında aşkımız bir yalanmış" söylerdi. gülmeyin ama çok korkardım ben o şarkıdan. aynı çatı altında bir aşkın yalan olması hiçbir şey anlamadığım halde bana korkunç gelirdi, neden bilmiyorum. depremler, fırtınalar gözümün önüne gelirdi. resmim zaten kötüydü, bir ev çizecek olsam, çatısını mesela, yıllar yorgun ben yorgun... gülçin anoreksiyaya yakalanmış diye duyduydum. halbuki ne güzel kızdı. çok da zeki. bir de elif vardı, esmer. "mor menekşe" ondan sorulurdu. ilk ondan duymuştum, sesi çok güzeldi, çok da güzel söylerdi. "bir mahsun mor menekşe ağlıyor mu ne?" doktor oldu elif. sınıf birincisiydim ama neylersin ki şarkı söyleyemezdim, saçlarım kısaydı. kakülüm yoktu, takdiri neyleyim.

    gurbet dediğin biraz da böyle bir şey. her şeyin var ama hiçbir şeyin tadı yok. gerçi ben gurbete düşmedim, gurbet derdi işte şu günüme kadar da çekmedim. hoş, gurbetlikten beter hasretlik çektim. yıllar önce atmaya başlayan şu kalp, dünyaya düştüğü gün çekmeye başladığı hasreti saymazsak pare pare olmaya yetecek kadar özleme gark oldu. ama bu başka ve uzun ve ince ve derin bir hikayenin konusu.

    ufaklığı gurbete okumaya gönderdik bu sene. istediği oldu, o çok mutluydu, biz çok gururlu. iki gün önce vedalaştık, ayrıldık. biz buraya döndük, o orada kaldı. insan telkinle yaşıyor. kendi kendimize verdiğimiz telkinler olmasa, allah bize o yeteneği bahşetmese çıkılmaz bu kuyulardan. herkesin çocuğu böyle dedik, kazık kadar adam yanımıza kazık çakacak değildi ya dedik. babannem maniler söyledi, annem eşyalarına bakıp bakıp ağlıyor. dedem günde üç vakit görüntülü arattırıyor. bizimki de fena görünmüyor. her şey yolunda galiba. ben? sınıf birincisi olmuşum ama saçlarım uzamıyormuş gibi hissediyorum.

    burada olsaydı bir poşet ıvır zıvır doldurur getirir, abur cubur gecesi yapardık doğumgünüm şerefine. ben seviyorum diye ucuz, basit bir yüzük alırdı. pasta değil baklava alırdı. çünkü ona göre fıstıklı baklava yemek varken pastaya para vermek manasız bir şey.

    konuştuk, görüştük. teknoloji sağolsun, cılkını bile çıkardık. ama kendisi yanımdaymış gibi olmadı. göz cemal istiyor, hiçbir teknoloji bu arzuyu karşılamıyor.

    hasılı gurbet dediğin bir okmuş, saplandığı yer bugün ince ince sızlıyor.
209 entry daha
hesabın var mı? giriş yap