• *benim beşikte başladı bu. annem yanımdan ayrıldığında hüzünlenip ağlarım hep.

    küçüklüğümden beridir bu ayak mevzusu olsun, benim yaramazlıklarımdan kaynaklanan hastane mevzuları olsun, annemin sülalesinden kaynaklı ''çocuğum olmadan asla'' durumları olsun.. fazla gurbette olan biri değildim. bak ne oldu şimdi..?

    annem ablamla bana o kadar düşkün ki ''sana bi iyi bi de kötü haberim var'' desen ''noluyo.. noldu.. çabuk söyle yavrum.. ayyy.. neyin var.. iyi misin.. noldu.?'' der.. sen o iyi ve kötü haberi verene kadar zaten kadın bayılmış gitmiştir. geçenlerde arabayla takla açtıydım.. abla bizim hamile.. ona bile söyledim anneme söyleyemedik. daha takla attım diyemeden kadın gider yemin ediyom. her anne çocuğuna düşkündür de bizimkisinde panik olayı çok valla. benim hastane hastane gezmem de bayaa bi etkiliyo tabi. ''anne beni istemeden mi yaptınız'' dedim geçen de ''salak salak konuşma, cavırın döllemesi'' dedi. cavır da bildiğin gavur. gavur da babam oluyo. döl de... bildiğin döl işte.

    **babam diyarbakır'da kalıp bize bir şey olmasın diye dedelerin yanına göndermişti bu terör olaylarından dolayı. telefonda ''babam, neyydesin..?'' deyip cevap alamadığımda devam etti benim gurbet..

    baba da aşırı gamsız, çoğu şeyi sallamayan, kızının düğününde hamama giden bi tip. (bkz: #29416317) emekli oldu, bize para yetişmedi, yeniden çalışmaya başladı. tee arabistan'lara, hollanda'lara, isviçre'lere, yozgat'lara gider oldu. o zaman başladı bizim ailede kopmalar.

    ben sakarya'da okuyorum, baba istanbul'a gidip oradan yurt dışına, abla ve anne'de izmir'de kaldı. lan bayram geliyo ben izmir'e, anne istanbul'a, abla köye büyüklerin yanına. kandil oluyo.. baba arabistan'a, ben yozgat'a.. anne-abla köy'e.. paskalya'da küsüyoz falan. çok manyak bi hayat başladı bizim 2007'den sonra. hala götü toparlayamadık. şu an ben bursa-karacabey, babanın nerede olduğu belli değil.. abla anne de istanbul'da. bayram gelsin diye dua eder ya millet, biz ne bayram ne de kandil istiyoz. ateist olduk ailecek.. anne agnostik..

    ***ablam evlendiğinde devam etti benim gurbet.. dayı olacağım 1 hafta sonra.. uzaktan dayı..

    bi insan şu kolanın üstünde sevgilinin, annenin, babanın, ablanın ismini görünce hüzünlenir mi..? kolaya bakakaldım geçen markette. bi kız gelmiş sonra güvenlik gelmiş. adam sordu tabi doğal olarak 2-3 dakkadır kolalara mal mal bakınca. ''özledim'' dedim. e o zaman al iç kardeşim, kaç dakkadır bekleyip duruyosun diye atar yaptı. ''kolayı değil'' diyebildim. bi şiir patlatacaktım da deli diye götürürler amına koyiim.

    anneler gününde nereye baksam ''annenize bi sürpriz yapmak istemez misiniz..?'' ''annenizi çok sevdiğinizi hediyeyle anlatmak istemez misiniz..?'' lan isteriz, istiyoz da.. işte..

    ****okulum bitince sakarya'yı terk etmek zorundaydım. arkamda bi hatun vardı bi el bile sallayamayan. uzaklaştı/m gitti/m.. ve devam etti benim gurbet.

    çatı katı diye bi parça var sakallı dövmeli bi delikanlının. normalde rock-metal dinleyen biriyimdir. anam ben bu parçayı bi duyduydum. balıkesir'deyim o zaman. alkolün de etkisiynen ben bi sölüyon bi sölüyon bu parçayı.. ''yarın hatrımı sorsan ne olur? bugün memesini kırdın bir kere.. bla bla'' diye.. tam park edecektim.. geri geri bi gidip, ileride park edicem.. bi arabaya çarpmışım.. valla diyom bak.. ben farkında değilim ama. gittim park ettim 200 m ileriye. arabadan bi indiydim.. çevremde 5-6 kişi var. ''nereye gidiyon'' diyolar. ''eve gidiyom ya, yatcam..'' diyebildim göt korkusuynan. polis çağıracaklar amına koduklarım da zar zor ikna ettik. kapıyı göçertmişiz.. verdik parayı da gittim yattım. yattığımda da hala bugün memesini kırdım bi kere diye mırıldanıyodum. mememi cimciklicekler haberim yok..

    hani çoğumuz yalnız doğuyoz ya.. yalnız ölücez lan.. gurbet de işte öyle biş şey.. yalnızsın amına kodumun yerinde. tanımıyosun kimseyi, tanıyamıyosun.. bambaşka bi yerde bambaşka birisi oluyosun.. bi yere ait değilsin, olamıyosun. kimse de size ait değil, olamıyoda.. hep diyolar ya.. ya da demedilerse ben diyim. aileniz hep yanınızda olmayacak olm.. sevdikleriniz de..

    yalnızlık korkulacak bi şey değil de.. gurbet.. o koyuyomuş. sevmediğin, küçücük şeyleri batan kişileri, küs olduğun, nefret ettiğin kişileri bile özlüyosun. kime tutunsan bi öncekini arıyosun.. taa ki en başa dönüyosun..

    güneş doğuyor.. sonra batıyor ya.. sanki sana batıyor.. çok acıtıyor..

    kıblen, ailen ve sevdiceğin oluyor gurbette.. ama tavaf edemiyosun.. sadece yatıp kalkıyosun.. görmeden...

    *****ben doğarken başlamış benim gurbet.. ve devam ediyor..
  • kime desem derdimi ben bulutlar_bulutlar
    bizi dost bildiklerimiz vurdular_vurdular
    bir de gurbet yarasi var hepsinden derin
    söyleyin memleketten bir haber mi var?
    yoksa yarin gözyaslari mi bu yagmurlar?
    içerim yaniyor yar yar
    yaram pek derin
    bana nazli yardan aman
    bir haber verin
    bulutlar yarime selam söyleyin_söyleyin
    kavusma günümüz yakinmis deyin_mis deyin
    felek yardan irak koyduysa bizi
    gurbet elde bir basima neyleyim?
    yardan irak yasanir mi söyleyin
    içerim yaniyor yar yar
    yaram pek derin
    bana nazli yardan aman
    bir haber verin
    şeklinde sözleri olan, aslen özdemir erdoğan parçası olan, konserlerde
    dumanın şahane bi şekilde coverladığı, kaan tangözenin deli gibi yorumladığı parça.
  • bugün benim doğum günüm. kutlansın diye söylemiyorum. biraz eyleneceğim buralarda, hoşgörün diye söylüyorum.

    çirkin bir çocuktum. saçsız doğmuşum. bebekken sevimli oluyor da bu tipler, kısa saçlı kız çocukları eni konu çirkindirler. sınıfta ayça vardı, uzun siyah saçları, annesi ebru gündeş'in kakülü gibi kakül yapardı. adı ayça idi bir kere. rakibi bile olamazdım. sosyetik psikologu oldu. başkası zaten ona yakışmazdı. güzeldi ve başka bir şeye ihtiyacı yoktu. sonra gülçin vardı. sınıfın en uzun kızı, lapiska saçlı. "aynı çatı altında aşkımız bir yalanmış" söylerdi. gülmeyin ama çok korkardım ben o şarkıdan. aynı çatı altında bir aşkın yalan olması hiçbir şey anlamadığım halde bana korkunç gelirdi, neden bilmiyorum. depremler, fırtınalar gözümün önüne gelirdi. resmim zaten kötüydü, bir ev çizecek olsam, çatısını mesela, yıllar yorgun ben yorgun... gülçin anoreksiyaya yakalanmış diye duyduydum. halbuki ne güzel kızdı. çok da zeki. bir de elif vardı, esmer. "mor menekşe" ondan sorulurdu. ilk ondan duymuştum, sesi çok güzeldi, çok da güzel söylerdi. "bir mahsun mor menekşe ağlıyor mu ne?" doktor oldu elif. sınıf birincisiydim ama neylersin ki şarkı söyleyemezdim, saçlarım kısaydı. kakülüm yoktu, takdiri neyleyim.

    gurbet dediğin biraz da böyle bir şey. her şeyin var ama hiçbir şeyin tadı yok. gerçi ben gurbete düşmedim, gurbet derdi işte şu günüme kadar da çekmedim. hoş, gurbetlikten beter hasretlik çektim. yıllar önce atmaya başlayan şu kalp, dünyaya düştüğü gün çekmeye başladığı hasreti saymazsak pare pare olmaya yetecek kadar özleme gark oldu. ama bu başka ve uzun ve ince ve derin bir hikayenin konusu.

    ufaklığı gurbete okumaya gönderdik bu sene. istediği oldu, o çok mutluydu, biz çok gururlu. iki gün önce vedalaştık, ayrıldık. biz buraya döndük, o orada kaldı. insan telkinle yaşıyor. kendi kendimize verdiğimiz telkinler olmasa, allah bize o yeteneği bahşetmese çıkılmaz bu kuyulardan. herkesin çocuğu böyle dedik, kazık kadar adam yanımıza kazık çakacak değildi ya dedik. babannem maniler söyledi, annem eşyalarına bakıp bakıp ağlıyor. dedem günde üç vakit görüntülü arattırıyor. bizimki de fena görünmüyor. her şey yolunda galiba. ben? sınıf birincisi olmuşum ama saçlarım uzamıyormuş gibi hissediyorum.

    burada olsaydı bir poşet ıvır zıvır doldurur getirir, abur cubur gecesi yapardık doğumgünüm şerefine. ben seviyorum diye ucuz, basit bir yüzük alırdı. pasta değil baklava alırdı. çünkü ona göre fıstıklı baklava yemek varken pastaya para vermek manasız bir şey.

    konuştuk, görüştük. teknoloji sağolsun, cılkını bile çıkardık. ama kendisi yanımdaymış gibi olmadı. göz cemal istiyor, hiçbir teknoloji bu arzuyu karşılamıyor.

    hasılı gurbet dediğin bir okmuş, saplandığı yer bugün ince ince sızlıyor.
  • ozdemir erdogan i gozumde buyuten sarki ki sozleri insana demek bu gurbet bole birsey mis vay be dedirtir. duman yorumunu dinlemek ise ayri bir zevk kaynagidir. sarkidan cikartilmasi gereken ana fikir ise gurbet ele yolun dusecekse arkanda bir sevgili birakma dir.
  • anlamı fazlasıyla dramatik.

    yetişkin hayatının önemli bir kısmında yurtdışında yaşasan, hayatından mutlu olsan, yaşadığın yere evim desen dahi türkiye'den bakınca gurbettesin, mutlu falan da değilsin, türkiye'den uzaktasın işte, nasıl mutlu olabilirsin? boğazı izleyebiliyor musun, sahil kenarında çay keyfi yapabiliyor musun, canın iskender çekmiyor mu, sabahları sucuklu yumurta yiyebiliyor musun, dilediğin zaman kır pidesini gömebiliyor musun, gurbet acısını çekiyor musun? bunlar önemli.

    acısını dramasını bilmem ama süper olay.
  • 2015 turkiye'si icin, dramatik anlaminin tam tersini ifade eden bir sozcuk bulunmali.

    fazlasiyla kullanisli olur.
  • özdemir erdoğan'ın baba bir eseridir. bazı türk filmlerinde de enstrümantal olarak kullanılmıştır. örnek: çöpçüler kralı
  • kardesim demin odamin penceresinden gorulen evin catisinin fotografini atti bana.. bembeyaz her yer.. evlerin catisi, eve cikan yokus, ustundeki sari lambalar da cabasi.. icim nasi acidi anlatamam lan.. nasi ozlemden nefesim kesildi bi an.. bi insan yan apartmanin altindaki sucu dukkanini dusunup aglar mi? bi insan odasindan senelerce gordugu balkonun klimasini gorup aglar mi? odasindaki kitapligi dusunup aglar mi bi insan!? dunyanin en guzel sehirlerinden birinde cok guzel imkanlari vatken, insan o kadikoy minibusundeki hirbo adamlari ozler mi lan? ozluyo iste.. onceleri anlatirlardi inanmazdim..

    evimi cok ozledim.. alistigim apartmanlari, cocuklugumun gencligimin gectigi sokaklari, cumartesi pazarini, asansorumu.. hepsini cok ozledim.. gurbet iste bir arcelik yazili klimanin fotograftaki goruntusune bakip aglayacak kadar ozlem dolu olmakmis.. dunyada benden baska kimse aglamaz o klimaya. kimse ozlemez onu.. gurbettekiler haric kimse de anlamaz beni.. izlemek cok kotu be.. allah her ozlem dolu kisinin yardimcisi olsun..
  • memleketinizi, memleketiniz insanini, hele de istanbul'u asiri özlersiniz. derken beklenen gün gelir, içiniz içinize sigmaz, bavullari yüklenir havaalanina gidersiniz... ve daha bilmemkaç no'lu gate'ten thy uçagina giden körükte, o güzelim romantik hayalleriniz, yüzünüze mal mal bakan ve sizinle lütfedermis gibi konusan gazete dagiticisi hostes hanim tarafindan darmadagin edilir. sonra uçakta yurdum tikky gençliginin envai çesit manasiz ve vicik muhabbetine kulak misafiri olur ve killanan adami saygiyla yadedersiniz. uzuuun bir yolculuk sonrasinda bulutlar aralanip çarpik çurpuk binalari ve sari-gri hava kirliligiyle istanbul nihayet meydana çikinca, artik aglamak üzeresinizdir. ve ilerki günlerde askerlik subesi maceralariniz zaten sizi kisa sürede "anuna koyim bu memleketin" moduna getirecektir...
hesabın var mı? giriş yap