8 entry daha
  • özellikle sosyal bilimlerdeki gibi bir laboratuvar ortamında inşa edemediğiniz çalışmalarınızda, araştırmanın gidişatını derinden etkileyecek en önemli problemlerden biri.
    halihazırda, aynı şartlar (her ne kadar imkansıza yakın olsa da) altında aynı sonuçları veremeyecek kadar esnek bir varlık araştırma nesnemizi oluştururken (insan, toplum); sizin dış dünyaya dair tüm deneyimsel süreçlerinden arınmanızın da imkansıza yakın olması ile baş gösterir. bunu; gözlemi gerçekleştiren, araştırma sürecini yürüten bireyin hassasiyetleri doğrultusunda objektif sonuçlara ulaşmanın önüne ket vuran durum olarak açıklamak ise yanlış olmayacaktır.
    sosyal bilimlerde objektif/nesnel sonuçlara ulaşmanın çok zor yahut mümkün mertebe var olabileceği zaten kabul edilegelmiştir. ancak bu noktada beliren problemlerden biri de gözlemcinin araştırmaya dahil olma sürecidir. ekol olarak adlandırdığımız, dünyaya dair bakış açımızı belirleyen bir olgunun gerçekliği kabulünde elbette gözlemci bu bakış açısını çalışmasına harmanlayacaktır. hatta çalışmasını bu bakış açısı üzerinden inşa edecektir ki bu noktadaki kritik; gözlemcinin bakış açısı dahilinde hassasiyetlerine, çalışmanın gidişatını "saptıracak" kadar körü körüne bağlı olmaması gerektiğidir. bilim dahi kendi kendini yanlışlayabilirken, gözlemcinin kendini doğrulamak adına bu yola girecek olması durumunda sorgulanması gereken, çalışmanın bilimselliğidir. bunun yanı sıra çalışmayı yürüten kişinin gerçekten bilimsel anlamda bir bulguya ulaşmak isteyip istemediği de irdelenmesi gereken bir konudur.
    elbette "olgulara şeyler gibi yaklaşın" cümlesindeki kadar, birer araştırmacı olarak kendimizi soyutlamamız imkansız ancak araştırma sürecine, mevcut hassasiyetler ve benimsenen bakış açısı dahilinde "müdehale" edilebiliyor olunması, bilimsel etik açısından tartışılması gereken bir konudur.

    hatta bu noktada tartışılmaz. kuvvetle muhtemel sosyal bilim camiası tarafından taşlanır.
20 entry daha
hesabın var mı? giriş yap