8 entry daha
  • galewolf'un planescape başlığındaki entrysinden alıntıyla: "sisler içinde, yüzük şekilli şehir"... planescape oynayaqn, oynatan, okumuş, dinlemiş herkesin hayallerinin bir köşesinde yer eden şehir. fantastik edebiyatın yaratımlarının en güzeli, en azından benim düşünceme göre, zira en büyük üstadların kitaplarında bile(belki michael moorcock'un bazı eserlerini hariç tutarsak), sigil'in ağzımda bıraktığı o acı, isli, garip bir biçimde çekici tadı bulamadım. gerçekten de, tsr'ın altın döneminin bir ürünü...
    sigil'in esas güzelliği, esinlenilmiş hemen hemen hiçbir şey barındırmamasıdır. şehir, tamamıyla kendine özgü, tamamen "bu dünyanın dışından"dır. mimarisi, insanları, atmosferi, dünyadaki hiçbir şeyi hatırlatmaz, gözünüzde canlandırmak bile zordur. bu yüzden, sigil biraz da gm'in kabusudur, sigil anlatılmaz yaşanır bir bakıma. hiçbir şey, oyuncu baator'dan bile geçip gelse, sigil'e hazırlayamaz insanı. hiçbir şey sigil'i tasvir edemez yeterince, bir tek kişi hariç: tony diterlizzi...
    evet. sigil'in aklımızda yer eden hallerinin kaynağı, diterlizzi'nin muhteşem çizgisinin eserdir, herşeyden çok. onun değşik çizgisi, sigil'i ve lady of pain'i aklımıza çıkmayacak şekilde kazımıştır. diterlizzi ile sigil'in ayrılmazlığı şuradan da anlaşılabilir: diğer tüm çizerler nedense lady'i çatık kaşlı çizerler. lakin biz hep, soğuk, duygusuz, nötr bir yüzle düşünürüz onu. çünkü diterlizzi'nin lady'si öyledir.
    sonunda, tek bir şey demek kalır planes'den sonra prime deliği kendi gözüne küçük, insanları aptal görünmeye başlayan hüzünlü oyuncuya: şimdi sigil'de olmak vardı, ubiqutious wayfarer'de lower ward'ın tieflingleri ile barbut oynamak. golden bariaur'da goldenmane ile birlikte bir firre eladrin'in insanüstü güzellikteki peri şarkılarını dinlemek. styx oarsman'da tanar'ri ve baatezu'larla omuz omuza oturmak. civic festhall'de çoğunu hayal bile edemeyeceğimiz binbir çeşit hayatın arasında dolaşmak...
14 entry daha
hesabın var mı? giriş yap