• süleyman efendi hz. kimdir?

    süleyman efendi, (kuddise sirruh) bir zamanlar bizim sınırlarımız içindeyken şimdi bulgaristan sınırlarında kalan silistre’de 1888’de (hicrî 1304) dünyaya geldi. hocazâdeler olarak anılan ailesi, fatih’in kız kardeşiyle evlendirildiği için fatih’in eniştesi olan ve tuna boylarına “tuna hanı” olarak tayin edilen idris bey’e dayanır...

    bir medrese âlimi olan babası osman efendi, süleyman efendi’yi önce kendisi okuttuktan sonra, o zamanın ilim merkezi olan istanbul’a gönderir. istanbul’a gelen süleyman efendi hz., devrin meşhur âlimlerinden ilim öğrenip icazetini alır. sonra, süleymaniye medresesi tefsir ve hadis şubesine girip birincilikle mezun olur. ayrıca giriş imtihanını birincilikle kazandığı medresetül kuzat’tan (hukuk fakültesi’nden) de mezun olarak devrinin en yüksek ilimlerini elde etmiş olur.

    tasavvufa hususî bir meyli bulunduğundan, ikinci binin müceddidi (yenileyicisi) imam-ı rabbâni hz.’nin yolunu devam ettiren selâhaddin ibni mevlânâ sirâcüddin hz.’ne bağlanır ve onun tarafından kendisine manevî irşad salâhiyeti verilir.

    madden ve manen yetişmiş olan bu mübarek zatın en büyük emeli, almış olduğu maddî ve manevî ilimleri ehil olanlara aktarmaktır. bu düşünceyle, bir vaiz olarak bir taraftan istanbul’un büyük camilerinde yaptığı va’zlarla yetişkinleri irşada çalışırken, diğer taraftan da talebe yetiştirmeye çalışır.

    ne var ki, o günkü vaziyet buna hiç müsait değildir. tevhid-i tedrisat kanunu çıkmış, medreseler kapatılmış, eskisi gibi dinî ilimler okutulamaz olmuştur. üstelik, okutanları şiddetli ceza beklemektedir.

    süleyman efendi hz., okuduğu ilimlerin unutulmasından korkmakta ve bu ilimlerin unutulmaması için kendisini vazifeli görmektedir. dolayısıyla, aldığı maddî ve manevî ilimleri, ehli olanlara aktarmak emelindedir.

    o zaman, okutmak da okumak da suçtur. onun için ilk zamanlar okutacak insan bulamaz. ilim öğretmek karşılığında ücret almak şöyle dursun, dinî ilimleri okutmak için parayla adam aramaya başlar. ilim öğrenme yaşında kimse bulamayınca, inşaatlarda çalışmak için iş bekleyen amelelere, günde alacakları ücretin çok üstünde para teklif ederek onlara ilim öğretmeyi teklif eder. gelenler olursa da parayı alanlar ertesi gün gelmemektedirler. çünkü, korkmaktadırlar.

    fakat süleyman efendi hz. yılmaz. nihayet, birer-ikişer gelenler olmaktadır. ne var ki, yasak devam etmektedir. açıktan okutmak imkânı olmadığı için, süleyman efendi, izbe ve soğuk mekânlarda, tren kompartımanlarında, şehir içi taksi yolculuklarında, akıl almaz şekilde ilim faaliyetine devam eder. fakat devamlı takip altındadır. neticede zaman zaman karakollara çekilir, işkencelere tabi tutulur. vaizlik belgesi elinden alınır; ama o ilim yolunda devam eder.

    bu büyük azim netice verir ve gayretinin meyvelerini daha hayattayken görür. hükümet imtihanlar açmaktadır. binbir zorluklarla yetiştirdiği talebeleri, açılan imtihanlara katılırlar ve yüzlercesi kur’an kursu hocası, vaiz ve müftü olur ve bu millete hizmet etmeye başlarlar. talebeleri, aynen hocalarının yaptığı gibi, isteyenlere dinî ilimleri ücretsiz okuturlar ve okutmaya devam ederler.

    süleyman efendi hz.’nin gayesi, üzerinde durduğu husus ve öğrettikleri neydi?

    önce kur’an’ı yüzüne okumak; sonra mânâsını öğrenmek. islâmî ilimleri ehl-i sünnet üzere öğrenip, peygamberimiz’in yaşadığı gibi yaşamaya çalışmak. evet, sadece bu...

    o zât, 70 yaşını aştığı son anına kadar kur’an hizmetinden hiç ayrılmamıştı. şimdi de, ruhuna sayısız fatihalar gönderilmektedir. bu, her insana nasip olmayan bir devlettir. işte insanın ikinci ömrü denilen budur. peygamberimiz (sav), hayırlı ilim bırakanların amel defterlerine devamlı sevap yazılacağını bildirmiştir. süleyman efendi hazretleri, işte bu devlete mazhar olmuş bir zattır...

    yazar: (bkz: ali eren)

    (bkz: altun silsile)
    (bkz: islam kultur merkezi)
26 entry daha
hesabın var mı? giriş yap