7 entry daha
  • problemimizin kaynagi su andaki programlama dillerinin yetersizligi ile aciklanabilir. nitekim yapay zekalarin cogu if-else rutinlerinden, ya da benzer yapidaki programsal sentakslarin, urunudur ve bu yuzden kullanicinin ateslemesine, ilk girisi yapmasina, ihtiyaclari vardir. bu da tum bilinc kavramini cin odasi paradoksuna indirger. insan zihni ise dusunmek icin baska bir zihne ihtiyaci yoktur ve kendi veri girisini, gerek duyusal, gerek dusunsel, kendisi yapar. duyusal girdiler duyu organlari tarafindan saglanirken, dusunsel girdiler o andaki tum herseyin toplanarak ve baglanti kurularak olusturulur ve bu dusunceleri etiksel eleginden gecirerek degersiz olarak siniflandirdigi dusunceleri isleme almadan islem gucunu bogmayacak hale getirir. bu etiksel elek ise dogdugundan bu yana yasadigi olaylarin etkisi ile olusan bir elektir ve kisiden kisiye degiskenlik gosterir, mesela hirsizligin odullendirildigi, veya normal karsilandigi, bir toplumda yetisen bir cocuk icin baskasinin esyasini izinsiz almak "kotu" degilken, yani dusunce elenmesi sirasinda elenmeyen bir dusunce degilken, hirsizligin, ornek veriyorum, ellerin kesilerek cezalandirdigi bir toplumda yetisen bir cocuk icin korkulan ve kendisine yasak koydugu, yani elekten gecemeyecek, bir dusuncedir.elekten gecenler bilince tasinirken, gecemeyenler bilincaltina gider ve orada da belli bir elemeye tabii tutulur saniyorum.

    belki de yanlis verdim ornekleri ancak sunu soyluyorum basitce:
    1- insan zihni hem duyusal, hem de dusunsel girdilerini olusturabilen bir varliktir.
    2- insan zihni aldigi tum girdileri siniflandirarak eleyerek bazilarini bilinc ustune tasir. ve geri kalan bilincaltina gider ve orada da elenir, kalanlar da gerek ruyalarla gerekse de bilincsiz yaptigimiz, inanc gibi, hareketlerde ortaya cikar.

    yapay zekalara donersek eger, kendi girdilerini olusturamazlar. duyusal organlari pekala saglayabilir ve bunlarin degerlendirmesini sayisal bir skala yaparak onun yorumlanmasi seklinde olusturabiliriz, ancak dusunsel girdiler, yani ilgisiz gorunen seyleri bir araya toparlayabilme, ise anlamayi gerektirir ve bunu da yapabilecegimizi sanmiyorum. bunu aciklayacagim az sonra, dusunsel elek ise if-else rutini olabilir. ancak girdilerin nasil siniflandirilacagi problemini cozmeden bu da yararsizdir. bu siniflandirma da anlamayi gerektirir.

    yani aslinda tum problem anlama, algilamada yatiyor. anlama nedir? anlama dedigimiz eylem basitce kelimelerin zihnimizde ifade ettigi degerlerdir. ve benim dusuncem, anlamanin aslinda duyusal algilarin toplami oldugu yonunde. yani savas dedigimde zihnimde olan sey kuru bir tanim degil, artillery atislari ve iki piyade grubunun birbirine girmesi ve sesler. anlam ise buradan ortaya cikiyor. "anlasmazligin siddetle cozumlenme yolu". cin odasi, anlamin kelime tanimlari oldugunu, sadece bu oldugu dusunulerek ortaya cikan birsey. ve anlam sadece kelimeler olsa dogru. problem su anki programlama dillerinin duyusal algiyi bilgisayara aktaramamasindan kaynaklaniyor. aktarsa da aradaki baglantiyi nasil kuracagi muallakta kalmakta.
20 entry daha
hesabın var mı? giriş yap