66 entry daha
  • yeni başlayanlar için kick box kıvamında bir entry olacak, baştan söyleyeyim. amacım yaklaşık 4 senedir bu sporu yapan birisi olarak, yeni başlamış ya da başlamayı düşünen arkadaşlarla naçizane deneyimlerimi ve bilgilerimi paylaşmak...

    bu ezik girişten sonra şimdi gerçeklere gelelim. öncelikle bu bir mücadele sporu, üstelik de amaç rakibe maksimum zararı verip, nakavt edtmek, yani etkisiz hale getirebilmek. ee tabii hal böyleyken ne kadar centilmence yaparsan yap bir takım hasarlar oluşuyor. “aa orama vurma... aman şuram ağrıyo... offf çok acıdı...” yapacaksan, vücudunun, hayatta aklına bile gelmeyecek yerlerinde oluşacak, envai çeşit renkteki çürükleri seyrederken zevk almayacaksan, kas ağrısı, kemik ağrısı gibi ağrı çeşitlerinden çekiniyorsan hiç bu spora başlama şeker kardeşim. yok eğer “bunlar bu sporun içinde olan şeyler, kabul kardeş devam et ” diyorsan anlatıyorum...

    öncelikle çalışabileceğin düzgün bir salon bul. artık evine-işine yakınlık, ücret, temizlik gibi kriterleri kendin belirleyeceksin. bu sporu yapmaya karar verenlere başta anlatılan “olmm bizim bi arkadaş başlamış ilk gün ringe çıkarmışlar, herifin burnu kırılmış...” gibi hikayelere kulak asma. en azından ben, gittiğim 3-4 salonun hiçbirinde böyle şeylerle karşılaşmadım. ama tutup da (ankara için konuşacak olursak) çinçin’de bir salona da gidip de kendini yedirtme tabii. gelen insanların profili önemli, öğrenci olur, iş çıkışı stres atmak için gelen olur, eyvallah, kısacası yaşama amacı insan dövmek olan tiplerin gittikleri yerlerden sakın.

    her sporda olduğu gibi bu sporda da devam çok önemli. yani bi hafta 2 gün gidip, sonraki hafta hiç gitmeyip, daha sonraki hafta bir gün gideceksen boşuna başlayıp da durduk yerde bi kamyon yumruk-tekme yeme. ha illa çok meraklıysan gel ben sana toplu bi tarife uygulayayım pamuk gibi çoluğuna çocuğuna, eşinin dostunun yanına dön zira harcadığın paraya da zamana da yazık. kendine bir program belirle ve haftanın minimum 2-3 günü 1.5 saatini buna ayır. yani biraz da hayatını bu spora göre planla. sevgilin de kusura bakmasın artık, hem "erkek/kız arkadaşım kick box yapıyo, kodu mu oturtur..." diye arkadaşlarına hava atacak hem de "aşkıımmm hiç yüzünü göremiyorum" diye ağzını yüzünü büze büze trip yapcak, allahallah...

    neyse salonu buldun. artık başlıyorsun. şunu söyleyeyim gerçekten de yüksek kondisyon gerektiren bir spordur ve antremanları da genelde buna yönelik olur. ben ilk gittiğim antrenmanda henüz ısınma hareketleri sonunda götümden soluyordum, hatta bir ara kimse bakmazken kaçıp gitsem mi acaba diye de düşünmedim değil. eğer bir süredir kondisyon gerektiren bir sporla uğraşmadıysan, salonda bir süredir antrenman yapanların kondisyonuna erişebilmen en az 1-2 ayını alacaktır, normal bunlar hep, paniğe kapılma çalışmaya devam.

    ilk bir kaç ders ayna karşısında bacaklarının, kollarının, sırtının kısacası vücudunun duruşunu ayarlamaya çalışmakla geçer. hoca da arada sırada gelip düzeltir, doğru yumruk atmayı gösterir, arkanda bir sürü insan tuhaf sesler çıkartarak yastıklara ya da birbirlerinin eldivenlerine vururken sen mal gibi aynada kendini seyrede seyrede havaya yumruklar savurursun. kendini biraz mal gibi hissettin, doğru, zaten tam olarak da öyle görünüyorsun, ama “ulan 30 yaşında mühendis adamım ben, iş yerinde benim altımda 10 kişi çalışıyor, şurada yaptığım şeylere bak...” gibi vicdan muhasebelerine girip hemen pes etme, emin ol o arkanda şekilli vuruşları yapanların hepsi aynı çalışmaları yaptı.

    bu arada ilk 2-3 ders eldiven falan takmayacaksınız belki ama yine de yavaş yavaş malzemeleri alman gerekiyor. maddi durumun yerindeyse çok fazla masraftan kaçma derim. çünkü yine her sporda olduğu gibi bunda da malzeme önemli. yerine göre onlar senin malzemeyi koruyacak? eldiven kaliteli ve rahat olmalı, elin içinde fıldır fıldır dönmemeli ama tamamen de eline oturmamalı çünkü daha o ele bandaj bağlayacaksın. kaval kemiği koruyucusunun önemini onsuz çıktığın ilk antrenmanda bacağın arkadaşının bacağıyla çarpıştığında anlayacaksın emin ol. ilk başlarda lazım olmasa da bir dişlik de edinmende fayda var, çeneye yiyeceğin ilk yumrukta öndeki dişlerin ucundan accık kaybedebilirsin, olsun lan ona da şükür daha kötüsü var, ya dilin yarısı yerde kalsa? siktir et bunları al paşa paşa dişliğini şimdiden, malzeme koruyucusunu da unutma...

    malzemeler tamam ilk bir ayı atlattın nefesin yavaş yavaş yerine gelmeye başladı, yeni başlayan diğer kardeşle drill ya da model (ne dersen de) çalışmalarına da başladın. dikkat!!! şimdi en önemli kısma geliyorsun! “oldum lan ben, yumruklar falan iyi, iyi olm, iyiiiee...” diye havaya girmeye başladın ki çok sakat!...

    şimdi tam bu noktada seni bir konuda daha uyarmam gerekiyor. bu konu gaz verici arkadaşlar. diyelim 1-2 aydır düzenli antrenman yapıyosun, kendindeki değişiklikliğin farkına varmaya başladın, ellerin hızlandı, yumrukların kuvvetlendi, şimdi senin bu yavşak arkadaşın da her gün seni antremana giderken görüyor. bu kansız illa ki her ortamda “lan olmm sen bunu döversin la kickboxçu adamsın”, “ne diyon olmm sen, siker la bu seni kickboxçu olmm bu herif” gibi şerefsizce söylemlerle hem seni millete, hem de milleti sana kışkırtıyor. bu durumda yapılacak en yerinde şey bu arkadaşı sert bir dille yalam... aman eleştirmek ve eğer mümkünse bu yavşaktan uzak durmak. yok “abi çocukluk arkadaşım, şimdi bi iki laf için görüşmeyi mi keseyim” diyorsan ikinci olarak yapılacak en yerinde şey; bu tür ortamlarda “lan onu siktir et de, iraz’ı gördüm geçen taş gibi olmuş, ama yanında erkek arka... ” gibi bi konu açıp muhabbetin gidişatını değiştirmek. iraz diye birini tanımıyosan da önemi yok, hatta daha bile iyi. onlar mal gibi iraz’ın kim olduğunu düşünedursunlar, hoopp muhabbet değişti bile. iraz candır. canım ıraz yaaa ne tatlı kızdır, offf yaaaa....

    şimdi içinden “ne var abi bu kadar konu değiştirmeyle, bilmemneyle uğraşıyoruz kalkar iki dakikada kırıveririm ağzını olur biter, kickboxçu adamım ben!” dediğini duyar gibi oluyorum. sen de az mal değilmişsin hani. o arkadaşın sana tam olmuş valla. lan olmmm dur daha bi sikim olduğun yok daha gelicem oralara..

    peki daha fazla bekletmeden oralara geleyim o halde. arkadaşının eldivenlerini dövmekle, kum torbası yumruklamakla maalesef bi sikim olunmuyor güzel kardeşim. bunu ilk sparring seansında anlayacaksın. karşında yaptıklarına tepki veren birisi varken yap da göreyim o 3 lü 5 li tekme yumruk kombinasyonlarını? valla sol direkle başlar sol direkle bitirsin raundu, sağ kolun ve bacakların aklına bile gelmez... iyi de olur sana, göt, hemen havaya girdi kickboxçuyum falan diye! neyse şaka yapıyorum lan sonuçta seviyorum seni sevmesem adam yerine koyup da 5 sayfa yazı yazmam senin için herhalde.

    dediğim gibi kardeşim sparring olmadan bu iş olmaz. istediğin kadar model çalış istediğin kadar kum torbası antrenmanı yap, tamam belki hızlanır kuvvetlenirsin ama gerçek dövüşte elin ayağına dolaşır. çünkü karşındaki adam geri çekilecek, üzerine gelecek, sen tekme attığında o yumrukla karşılık verecek, kulağının ortasına tekme atacak vs... bugün bu saydıklarımı dünyada kaç kum torbası yapabilir ki? bir elin parmaklarını geçmez bence...

    şimdi bu noktada bir takım açıklamalar daha yapmayı elzem buluyorum. başta dedik ya kickbox mücadele sporudur, vuruş vardır, rakibe zarar vermek vardır vs... ama gelgör ki centilmence yapılan bir spordur. çok kez kardeş kadar samimi arkadaşları halı sahada yumruk yumruğa kavga ederken, birbirlerine ana avrat küfrederken gördüm ama hiçbir sparring seansında işin bu kadar ciddiye bindiğini, kavgaya dönüştüğünü görmedim. raunt zili çalıdığı anda elini uzatır selam verirsin, yanlışlıkla yumruğun ya da tekmenin ayarı kaçınca özür dilersin mutlu mesut evine dönersin. bunları bir kere kaburgası çatlamış, bir kere de burnunda 5 gün tamponla dolaşmış biri olarak söylüyorum. sahip olduğum onlarca yamru yumru şişliği ve gökkuşağı gibi morlukarı saymıyorum bile... aga burnuma yumruğu yediğim de gözümde yıldızlar çaktı yemin ederim. şaka falan değil, hani o çizgi filmde gördüğün yıldızlar var ya onlar hikaye değil lan tamamen gerçek hayattan. bu durumda bile arkadaşım geldi özür diledi ben de “olur böyle” falan deyip çıktım gittim hastaneye. 2 hafta sonra yine beraber sparring yapıyorduk...

    bu arada başta unuttum ama antremanlarda ve sparring esnasında partnerini mümkünse kendinden biraz daha üst seviyeden seç. bu daha acılı olur tamam kabul ediyorum ama ancak bu şekilde gelişirsin. parat almayı bilmeyen, hareketi yavaşlatan, elini ayağını nasıl hareket ettireceğini kestiremeyen adamla yapılan antremandan ne zevk alırsın ne bir şey kazanırsın...

    şimdi üzerinden aylar geçi sen hala aksatmadan antremanlarını yapıyosun, vücudun forma girdi, kendini iyi, zinde hissediyosun, sparringte ellerin bacakların açıldı. kombinasyonlar deneyebiliyor, darbe gelirken gardını düşürmeden, gözlerini kapamadan durabiliyorusun, güzeeel. tamam o zaman gelelim baştan beri içini kemiren soruya. artık itiraf edebilirsin ilk başlarken de aklında bu soru vardı: sokakta kavga etsem ne yaparım?

    şimdi güzel kardeşim öncelikle sokak kavgası farklıdır. işin kimyası da, şekli de tamamen farklıdır. şöyle bir örnek vereyim: diyelim ki senin bu yavşak arkadaşın ve bunun arkadaşları falan halı sahada maç yapacaksınız. arıyorsun tarıyorsun kaleci yok, tam “tamam abi sırayla kaleye geçeriz napalım” diye boynun bükülmüşken ordan birisi çıkıp diyo ki: ”abi iker casillas benim mahalleden arkadaşım, çağırırız gelir bi maç durur kalede nolcak, eline mi yapışır...” hakkaten de doğru söylüyor, çağırıyorsunuz iker hemencecik geliyor sizinle halı sahaya. şimdi sen içinden diyorsun ki “kalede koskoca iker var lan(samimi olmuşsun hemen) bu herif senede 10 milyon kazanıyor, dünyanın en iyi kalecilerinden biri, götü boklu mahalle maçında gol yer mi?”, tam da sen bunları düşünürken karşı takımdan kazma yalçın ceza sahası çizgisinden topa pis burunu bir dayıyor, top sağ sol yapa yapa gidip iker’in koruduğu kalenin çatalına takılıyor. lappsss!!! oh kapak oldu sana, mal. kapatsana lan herifin önünü mal mal dolaşacağına? neyse buradan alacağın ders şu olmalı. şimdi bu golü yedi diye iker kötü kaleci mi? yoo ne alaka.. ama herif, o kazmadan vuruş beklemiyordu, bir, topa burun dayanırsa topun ne tepki vereceğini bilmiyor olabilir bu da iki. yani koskoca real’in antremanında tutup da ronaldo, benzema topa pis burun dayıyor olacak hali yok ya la? önce benitez siker! ikercik napsın olmm bu durumda herif hiç öyle bir şey beklemiyordu ki?

    oldu da sokakta işlerin şekli değişmeye başladı, ortam gerildi, sen daha gardını-pozisyonunu alamadan, herifle konuşurken herif burnunun üzerine kafayı bir geçirir, kavga bitti gitti. aldın eline burnunu hadi dolaş bakalım hastane hastane. ya da diyelim sen gardını aldın, herif geldi senin malzemeye tekmeyi bir koydu? hadi geçmiş olsun işin yoksa git ağacın arkasına işemeye çalış, al eline spremleri say falan, ohoooo.... beklemiyosun ki olmm öyle bir hareket. adama ne diyicen? “abi oraya vurmak yasaktı yaee” mı diycen? “abi kafa bu dövüşte yok ki!” mi diycen?

    yani işin özü sokak kavgası farklı aga, nerden ne geleceğini bilemeyebilirsin, herif öyle saçma salak bi yumruk çıkarır ki, normalde sen salonda o şekilde yumruk atsan hocadan bi kamyon fırça yersin ama orda kavga sırasında nası engelleyeceğini bile bilemeden gözünün ortasında patlar.

    ama bu demek değil ki kavgada illa sopa yersin. madem futboldan başladık öyle devam edelim. ayağına 5 senede bir kere top değmiş olan adamla her gün kaleye 200 şut çeken adamın vurduğu şutun gol olma ihtimali bir olur mu? sonuçta 5 senede 1 kere topa vuran adamın da vurduğu topun gol olma ihtimali var ama günde 200 şut çeken adamınkinin yanınında sözü bile edilmez...

    dolayısıyla senin vurduğunu oturtman tabii ki her zaman çok daha yüksek ihtimal ama yine de sürprizleri göz ardı etme, durumu iyi değerlendir derim, dikkat edersen levyeye, döner bıçağına değinmedim bile... ve hiçbir rakibi ne sokakta ne ringde hafife al...

    şimdi hala sabırla bu entryi okuyorsan bu işin güzel yanlarını da yazayım. bir kere arada da söylediğim gibi formda olursun, kendini iyi hissedersin, cinsel performansın zirvededir, kolay yorulmazsın, eskiden 2 kat merdivende götün çıkarken artık 7 kat merdiveni koşarak çıkarsın. dışarıda kendine güvenin yerindedir. güç çok önemli olsa da her şey tamamen güce dayalı değildir. bütün kış ağırlık çalışarak şişen vücutlarını yazın badiler içinde sergilemek için piyasaya çıkan yarmalara çok güç harcamadan doğru bir teknikle vurursan, dakikalarca yerde kıvranmalarını seyredebileceğini bilirsin. 12-13 yaşında ve 35 kilo ağırlığındaki bir çocuğun bile doğru teknikle, vücudunun ağırlığını kullanarak vuracağı bir tekme ile çoğu insanın kolunu kırabileceğini bilirsin. olası bir kavga durumunda soğukkanlılığını koruyabilirsen dayak yemen çok zordur...

    daha önce de çeşitli aralıklarda yıllarca vücut geliştirme sporuyla uğraşmış biri olarak diyebilirim ki bu kadar zahmetine ve eziyetine rağmen bu sporu kesinlikle ağırlık çalışmalarına değişmem. zannetmiyorum ki, tekrar saatlerce indir kaldır gibi monoton hareketlerle spor yapabileyim. bu sporda koreografi vardır, bildiğin dans gibi. vücudunun bütün kaslarını kullanırsın, bir estetik vardır. bakma, bilmeyen adama televizyondaki müsabakalar dan dun girişen adamların mücadelesi gibi görünür ama inanılmaz bir teknik ve taktik vardır. zeka gerektirir. strateji kurmayı ve uygulamayı gerektirir. bir nevi satranç gibidir. nefret, kin yoktur. centilmenliğin en büyük örneğini görürsün. az önce nefesini kesmek için uğraştığın adama sarılarak antrenmanı bitirirsin. yorulursun yoruldukça zevk alırsın, gelişirsin, hem fiziksel hem mental açıdan...

    ha bu arada bu sporun hocalarında da berber ve tamircilerdekilere benzer bir reaksiyon verme şekli vardır. yani başka hocanın öğrettiğini beğenmezler. olur da salon değiştiricek olursan, muhtemelen gideceğin salonda seviyen ne olursa olsun başlangıçta beginner muamelesi göreceksin. hemen atarlanma! gidip de kafadan “bu ne ya ben bu seviyenin çok üstündeyim" falan diye ukalalık yapma! sonra hoca ordan “murat gel de arkadaşla bi sparring yapın, seviyesini görelim de ona göre antreman verelim” gibi bir şeyler söyler. o zaman büyük dayak var demektir, kaç lan kaç!!! onun yerine hocanın dediklerini yap sonra müsait bir zamanda durumunu “hocam ben başlangıç sayılırım da o kadar da değil...” gibi mütevazi ama açıklayıcı bir kaç kelime ile belirttikten sonra baş selamını çakıp küçük ama hızlı adımlarla oradan uzaklaş.

    hadi bakıyim lan görüyim seni, resmen çocuğu anasınıfına başlayan anne baba duygusu yaşattın bana, hadi allah yardımcın olsun, yüzümü kara çıkartma!...
208 entry daha
hesabın var mı? giriş yap