3 entry daha
  • en mantıklı bulduğum teorisyenlerdendir.
    özellikle 'striving for perfection', 'social responsibility', 'birth order' ve 'inferiority complex' gibi kavramları ve şu anda biraz mantıklı her insanın bildiği pek çok kavramı psikolojide tartışmaya açmıştır.
    adler'in teorisinde en olumlu nokta insanı freud gibi kötücül bir hayvan olarak diil de aslında kendi eksikliklerini kapatmaya ve mükemmelleşmeye çalışan bir varlık olarak görmesidir. insanın bebekliğinde anne babaya en muhtaç hayvan olduğu için ya da çeşitli sebeplerden geliştirdiği tüm kompleksleri başka yollarla aşmak istediğine ve özünde iyi olduğuna inanır. freud'dan ayrıldığı nokta işte insana bakarkenki bu temel farklılıktır. adler'e göre insan iyiyi amaçlar, kompleksleri gereği eksiktir, komplekslerinin üstesinden gelmek için seçebileceği pek çok yol vardır ama seçmesi gereken sosyal sorumluluğu içinde barındıracak olan bir yol olmalıdır -evet bu yönden ahlakçıdır denilebilir belki-, bireye o kadar önem veren bir teori geliştirmiş olmasına karşın bireyin sosyal rolünü de vurgular, birey diğerlerine sorumludur.
    patolojiyle değil günlük hayatla ilgilenmiş ve ana ilgi konularını aile, aşk, iş sorunları olarak belirlemiştir. bir çocuğun kaçıncı çocuk olduğunun, yetiştiği aile yapısının kişiliğine etkisi üstünde çalışmıştır-şu anda herkesin 'tek çocuk sendromu' diye ağzında dolaştırdığı şeyi ilk kez dile getiren kişidir aynı zamanda adler- kişiliğin çok küçük yaşlarda geliştiğine inanır ancak değişim kapısını da açık tutar. kadercidir ama iyimserdir.
    teorisi günlük hayatta ve hala kullanılabilir, kavramları işlevsel, abartısız ve hala daha -bence- geçerlidir.
189 entry daha
hesabın var mı? giriş yap