38 entry daha
  • 9 yaşındaydım. o zamanlar resim defterimi ve boyalarımı alıp annemle boğaza iner bende gemileri gördüklerimi çizerdim. beşiktaşta oturmaktaydık...sabaha karşı 05 sularıydı, günlerden perşembe olmalı.

    büyük bir patlama ondan daha tedirgin edici bir basınçla adeta yataktan zıpladım hemen ardından gelen yüzlerce pencerenin kırılması ve bitmek bilmeyen cam kırığı sesleri...

    ne önce ne de sonra böyle bir şey görmedim duymadım hayatımda. ilk aklıma gelen korkuyla birlikte yakına bir yerlere bir uçak düşmüş olabileceği oldu. o sırada annem çoktan ayaklanmış salon penceresine koşturmuştu. hava henüz karanlık olmasına rağmen istanbul apaydındı.. karşı apartmanın en üst katında oturan beyaz bir anadol sahibi olan inci hanım pencereden bakıyordu en sağlıklı bilgi de ondan alınırdı, öyle 10 katlı binanın en üst katındaydı. annem seslendi inci teyze yanıtladı:
    -üsküdar yanıyor banu hanım üsküdar!..

    inci teyze açı hesaplamalarını yapamayacak kadar yaşlı ayrıca panikle gördüklerini aktarmak istemiş ve olayı böyle yorumlamıştı.

    annemin merakı benim şaşkınlığım arasında gel şunu daha net görelim dedi, üzerinde basma bozması elbisenin üzerine mantosunu çekip fırladık. yıldıza kadar çıktık. darphane'nin oradan bakınca gördüğümüz, belki saçma ama üsküdar'ın yandığı oldu. gözler görüyor ama kafa algılamıyor. öyle bir ateş topu, öyle yüksek, öyle büyük.

    annem hemen sabahın ilk otobüslerinden birine binip beşiktaşa inmeye karar verdi. madem üsküdar yanıyor oradan daha net görürüz diye.

    otobüs tenha, ama biz yıldızdan indikçe, beşiktaşa yaklaştıkça daha net görmemiz gereken olay gittikçe yok oluyor. beşiktaşa inip iskeleye doğru yürüyünce iyice anladık üsküdar'ın yanmadığını.

    herkes manasız bir telaşta kimi kadıköy diyor kim haremde yangın var diyor. ama biliyoruz ki bu bir yangından ötesi...

    deli annem ben de peşinde ilk şehir hatları vapuruna atlayıp üsküdara oradan da minibüs ile kadıköye geçtik. gün ağarmış zaten uyanık olan insanlar hepten yollara dökülmeye başlamıştı.

    kadıköye vardığımızda gerçek tüm sıcaklığı ile suratımıza vurdu. hayatımda gördüğüm en büyük gemilerden biri ortadan bölünmüş korkunç bir şekilde yanıyor, itfaiye insanları kıyıdan uzak tutmaya çalışıyor. korkunç bir alev sesi. herkesin ağzında tek dua haydarpaşa civarındaki yakıt depolarına sıçramaması.

    independenta'ya olabildiğince yaklaştık kıyıya yakın bir yerden artık her nasılsa yeni bir patlama olursa halimiz ne olur korkusu yaşamadan yangını izlemeye koyulduk. sıcak iyidien iyiye yüzümüze vuruyor halde bir süre olayı izledik.

    bırakın yangın söndürme gemilerini herhangi bir cismin yaklaşması bile söz konusu değil yangına, bir süre sonra artık dönelim dedik. öülenci olduğumdan okul saatide yaklaşmakta. aynı yolu takip ederek eve döndük.

    gördüklerime hala inanamıyordum. bütün olan biten bir yana annemin çılgın merakı sayesinde patlamadan sadece 1-2 saat sonrasında independentayı bir kaç yüz metre uzakten izlemiş biriydim. bir yandan da şoktaydım tabi.

    kahvaltıdan sonra okula gittim her zamanki gibi andımız okunurken her mısranın arasındaki sessizlikte büyük yangının alev sesleri geliyordu. harem nere - dikilitaş nere... büyüklüğünü siz düşünün...

    yangın uzun süre devam etti, hatta çıkan dumanlar istanbul siluetinin bir parçası oldu. gördüğüm bir çok şey gibi independenta'nın da resimlerini çizmiştim o zamanlar...

    o gün gazeteler öğlen baskısı yaparak istanbul'da ikinci kez bayilere dağıltıldılar. yangından bir kaç gün sonra aniden taksim'e kül yağmaya başladı. teyzemin topladığı bir bardak külü uzun süre saklamıştım. külden çok minik metal plakalardı yağan sanki..

    gemi uzun süre yanmaya devam etti. söndkten sonra bir yaz günü arkadaşlar gemi yeniden yanmaya başlamış diye bağırıştılar, pek inanmadık ama bisikletlerimize atlayıp görebileceğimiz yüksek bir yere çıktık. gerçetende independenta söndükten aylar sonra yeniden yanmaya başlamış, ve dumanlar istanbul siluetini yeniden kaplamıştı.

    sonrasında tekrar sondurulse de yıllarca o bolgenin bir parcası olarak kaldı independenta.

    o yıllardan aklımda kalan en önemli hikayelerden biri oldu, sabahın köründe sadece merak uğruna beşiktaş'tan kalkıp taa hareme başka giden olmuş mudur sanmıyorum.. hiç bir şey olmasa da gelişmiş medya teknolojinin olmadığı yıllarda herkese anlatacak güzel ve ilginç bir hikayemiz olmuştu....
31 entry daha
hesabın var mı? giriş yap