• çemberimde gül oyadizisinin bu geceki bölümünde zerre kadar abartilmadan tasvir edilen büyük patlamaya sebep olmus , geceyarisi gökyüzünün saatlerce rengini degistirmis, günlerce için için yanmis, enkazi yillarca kaldirilamamis romen bandirali petrol yüklü tanker. kadiköyde denizi gören görmeyen iskeleye yakin uzak bütün camlarin kirilmasina sebep olmustur.
    olay aninda isik lisesi erkekler yatakhanesinde uyumaktaydim 6. sinif ögrencisiydim (orta 1) çarsambayi persembeye baglayan geceydi, ertesi gün ilk ingilizce yazilimiz vardi. ingilizce ögretmenimiz çigdem talu ydu.
  • bu gemi şaka maka 1 ay kadar yanık vaziyette kalmış boğazda. "geceleri bile gündüze çevirdi" diye anlatırlar, o zamanlara tanıklık edenler.

    ayrıca kemal sunal'ın korkusuz korkak filminde, hemşire sevil ile birlikte çay içtikleri bir sahne var; bu sahnede, o sıralar arka planda, yani boğazda yanmakta olan bu gemi de görülebilir, biraz dikkatli izlerseniz...
  • evimiz kızıltoprakta, modayı tam cepheden gören bir konumdaydı. sabah ilk çarpışmadan sonra daha küçük çaplı bir patlamayla uyandık. camdan dışarı bakarken moda'nın arka tarafında bir kırmızı hare gözüküyordu ama ben 10 yaşındaki aklımla ve de uyku sersemliği ile bunun ne olduğunu, ve de neyi ifade ettiğini çözememiştim. halbuki bu hareyi oluşturan şey büyük ihtimalle tankerlerde başlayan yangının gök yüzüne yansımasıydı. tam yatağıma yatıp uyumaya hazırlanırken bu defa zangır zangır camları titreten ikinci patlama ve de camdan bakınca alev alev yanan (öyle gözüken) bir moda tablosu karşımdaydı. ablam da modada oturduğu için evi tutuştu zanettik.

    olayın esasını öğrenmek için evden fırlayan babam saatlerce geri dönmedi, bu sefer onu merak eder olduk. kendisi çamlıca tepesine çıkıp dürbünle seyretmiş olayları.

    ertesinde aylarca tüten gemi, sahile vuran kalın petrol tabakası. pislik
  • patlamasının siddetiyle istanbul'da bir cok evin camlarının kırılmasına yol acan gemidir. uskudar, harem civarında oturanlar ilk anda teroristlerin kislayi* bombaladıklarını zannetmistir. olay haftalar boyu butun sohbetlerin en onemli malzemesi olmustur. konuyla ilgili olarak yaptigim resim ise okul sergisinde yer almıs ve sanat eleştirmenleri tarafından "asrın en onemli sanat olayı" olarak nitelendirilmistir. *
  • ilk entry'de bkz verilen uçmuş anı şudur:

    --- spoiler ---
    sabaha karşı evine sarhoş olarak dönen özdemir asaf, ayakkabılarını çıkararak evine hırsız gibi pencereden girmeyi dener. adımını odaya atar atmaz duyulan korkunç patlama sesiyle de yere yuvarlanır. şair, 1979 yılının 15 kasım gününün ilk saatlerinde yaşanılan bu olayda başına toplanan ev halkına şöyle seslenir: “ben, bu kadar gürültü yapacağımı sanmıyordum..
    --- spoiler ---.

    (sunay akın'ın önce çocuklar ve kadınlar kitabından)
  • google'dan baktım da bir perşembe günüymüş 15 kasım 1979.. patlamayı duymadım ama zamanında konunun büyük olay olduğunu, ve bana bile yıllarca travma yaşattığını gayet iyi biliyorum..

    şöyle ki, ilkokul 3. sınıf öğrencisiydim ve maltepe'de oturuyorduk, ama patlamanın 2 gün sonrası cumartesi günü, sırf yangına bakmak için babam bizi süreyya sineması'na kadıköy'e getirmişti.. film supermandi bu arada... sinemadan çıktığımızda hava kararmıştı ve gökyüzü gayet sarı kızıldı... etrafımızda vızır vızır trafik varken şimdi boğa'nın durduğu yerde durup bakmıştık aşağıya doğru.. küçük patlamalar devam ettiği için babam iskeleye inmemize izin vermemişti ne olur ne olmaz diye... o mevsimde o mesafeden bile yangının sıcaklığını hissedebiliyorduk... yerlerde de çatır çatır cam kırıkları...

    sonra aradan 3-4 sene geçti hazırlık ya da orta 1'de hayali felaket konulu kompozisyon yazmamız istenmişti, türkçe dersinde... kendimi elinde kepçesiyle kurtulan independenta'nın aşçı yamağı olarak anlattığımı hatırlıyorum... lider civelek hocamız çok beğenmiş beni yakın tarihin güncel olaylarıyla ilgilendiğim için ayrıca tebrik etmişti... halbuki o kadar salaktım ki, 12 eylül'ün ertesinde benim felaketten anladığım sadece altıyol'da dururken haydarpaşa'da yanmakta olan geminin yüzümü yalayan sıcaklığıydı...

    independenta'nın enkazı 1986'da tamamen kaldırılabildi... ama önünden vapurla her geçişimde hüzünlendim niye bilmem...
  • 9 yaşındaydım. o zamanlar resim defterimi ve boyalarımı alıp annemle boğaza iner bende gemileri gördüklerimi çizerdim. beşiktaşta oturmaktaydık...sabaha karşı 05 sularıydı, günlerden perşembe olmalı.

    büyük bir patlama ondan daha tedirgin edici bir basınçla adeta yataktan zıpladım hemen ardından gelen yüzlerce pencerenin kırılması ve bitmek bilmeyen cam kırığı sesleri...

    ne önce ne de sonra böyle bir şey görmedim duymadım hayatımda. ilk aklıma gelen korkuyla birlikte yakına bir yerlere bir uçak düşmüş olabileceği oldu. o sırada annem çoktan ayaklanmış salon penceresine koşturmuştu. hava henüz karanlık olmasına rağmen istanbul apaydındı.. karşı apartmanın en üst katında oturan beyaz bir anadol sahibi olan inci hanım pencereden bakıyordu en sağlıklı bilgi de ondan alınırdı, öyle 10 katlı binanın en üst katındaydı. annem seslendi inci teyze yanıtladı:
    -üsküdar yanıyor banu hanım üsküdar!..

    inci teyze açı hesaplamalarını yapamayacak kadar yaşlı ayrıca panikle gördüklerini aktarmak istemiş ve olayı böyle yorumlamıştı.

    annemin merakı benim şaşkınlığım arasında gel şunu daha net görelim dedi, üzerinde basma bozması elbisenin üzerine mantosunu çekip fırladık. yıldıza kadar çıktık. darphane'nin oradan bakınca gördüğümüz, belki saçma ama üsküdar'ın yandığı oldu. gözler görüyor ama kafa algılamıyor. öyle bir ateş topu, öyle yüksek, öyle büyük.

    annem hemen sabahın ilk otobüslerinden birine binip beşiktaşa inmeye karar verdi. madem üsküdar yanıyor oradan daha net görürüz diye.

    otobüs tenha, ama biz yıldızdan indikçe, beşiktaşa yaklaştıkça daha net görmemiz gereken olay gittikçe yok oluyor. beşiktaşa inip iskeleye doğru yürüyünce iyice anladık üsküdar'ın yanmadığını.

    herkes manasız bir telaşta kimi kadıköy diyor kim haremde yangın var diyor. ama biliyoruz ki bu bir yangından ötesi...

    deli annem ben de peşinde ilk şehir hatları vapuruna atlayıp üsküdara oradan da minibüs ile kadıköye geçtik. gün ağarmış zaten uyanık olan insanlar hepten yollara dökülmeye başlamıştı.

    kadıköye vardığımızda gerçek tüm sıcaklığı ile suratımıza vurdu. hayatımda gördüğüm en büyük gemilerden biri ortadan bölünmüş korkunç bir şekilde yanıyor, itfaiye insanları kıyıdan uzak tutmaya çalışıyor. korkunç bir alev sesi. herkesin ağzında tek dua haydarpaşa civarındaki yakıt depolarına sıçramaması.

    independenta'ya olabildiğince yaklaştık kıyıya yakın bir yerden artık her nasılsa yeni bir patlama olursa halimiz ne olur korkusu yaşamadan yangını izlemeye koyulduk. sıcak iyidien iyiye yüzümüze vuruyor halde bir süre olayı izledik.

    bırakın yangın söndürme gemilerini herhangi bir cismin yaklaşması bile söz konusu değil yangına, bir süre sonra artık dönelim dedik. öülenci olduğumdan okul saatide yaklaşmakta. aynı yolu takip ederek eve döndük.

    gördüklerime hala inanamıyordum. bütün olan biten bir yana annemin çılgın merakı sayesinde patlamadan sadece 1-2 saat sonrasında independentayı bir kaç yüz metre uzakten izlemiş biriydim. bir yandan da şoktaydım tabi.

    kahvaltıdan sonra okula gittim her zamanki gibi andımız okunurken her mısranın arasındaki sessizlikte büyük yangının alev sesleri geliyordu. harem nere - dikilitaş nere... büyüklüğünü siz düşünün...

    yangın uzun süre devam etti, hatta çıkan dumanlar istanbul siluetinin bir parçası oldu. gördüğüm bir çok şey gibi independenta'nın da resimlerini çizmiştim o zamanlar...

    o gün gazeteler öğlen baskısı yaparak istanbul'da ikinci kez bayilere dağıltıldılar. yangından bir kaç gün sonra aniden taksim'e kül yağmaya başladı. teyzemin topladığı bir bardak külü uzun süre saklamıştım. külden çok minik metal plakalardı yağan sanki..

    gemi uzun süre yanmaya devam etti. söndkten sonra bir yaz günü arkadaşlar gemi yeniden yanmaya başlamış diye bağırıştılar, pek inanmadık ama bisikletlerimize atlayıp görebileceğimiz yüksek bir yere çıktık. gerçetende independenta söndükten aylar sonra yeniden yanmaya başlamış, ve dumanlar istanbul siluetini yeniden kaplamıştı.

    sonrasında tekrar sondurulse de yıllarca o bolgenin bir parcası olarak kaldı independenta.

    o yıllardan aklımda kalan en önemli hikayelerden biri oldu, sabahın köründe sadece merak uğruna beşiktaş'tan kalkıp taa hareme başka giden olmuş mudur sanmıyorum.. hiç bir şey olmasa da gelişmiş medya teknolojinin olmadığı yıllarda herkese anlatacak güzel ve ilginç bir hikayemiz olmuştu....
  • alıntılayalım: 15 kasım 1979 saat 05. 20'de libya'dan yüklediği 95 bin 530 ton ham patrolü köstence'ye götürmekte olan "independenta" adlı rumen tankeri haydarpaşa önlerinde hız kesip boğaz geçişi için kılavuz beklerken karadeniz'den marmara'ya açılan boru ve demir yüklü "eypaait" adlı yunan kosteri ile çarpışarak yanmaya başlamıştı. ellibir kişinin öldüğü kazada tanker, sahile 200 metre kala kumluk zemine kıç taraftan oturmuş, sonra da ikiye bölünmüş, bir aya yakın süre yanmaya devam etmişti.
    yangın sırasında kadıköy sahillerinde toplum polisleri, mavi bereli jandarmalar ve askeri birlikler güvenliği sağlamak için olağanüstü çalışırken şehir hatları seferleri kaldırılmıştı.
    kuzey deniz saha komutanlığı emriyle boğaz trafiği kesilmiş, sıkıyönetim komutanlığı emriyle haydarpaşa-moda arası yaya ve araç trafiğine kapanmıştı.

    fotoğraflar için:
    http://www.sihirlitur.com/…ylar/tanker/galeri1.html
  • balikcilarin patlamadan sonraki en mutsuz kesim oldugu asikar olan facia. patlamadan önce kofananin kilosu 160 liraya alici bulurken patlamadan sonra 50 liraya düsmüs fakat alici bulamamistir. halk petrollü denizi ve patlamalari görünce isgillenmis. balik yememistir. sonrasinda basini her gördügünde dert yanan balikcilar mi dersiniz, satis esnasinda pazarda canli canli baligi agzina götürüp yiyen balikcilar mi dersiniz ama sonuc nafile... bir türlü halki ikna edememistir balikcilar. o sene ölü sezondur balikcilar icin. sansli kesim icin (bkz: camcilar)
  • kemal sunal'ın "korkusuz korkak" filminde dekor olarak yer almıştır. @
hesabın var mı? giriş yap