6 entry daha
  • gitmeden önce çok iyi düşünmek gerekir. aklınıza gelmeyen birsürü şeyle karşılaşabilirsiniz diyerek deneyimlerimi aktarmaya geçiyorum.

    paris'te bir erasmus öğrencisiydim ve daralmaya başladım. kafamı dinlemek için nereye gitsem diye araştırırken wwoof'a rastladım. sisteme kayıt oldum ve çiftlikleri inceledim. ardından iki çiftlikte ikişer hafta çalışmaya karar verdim (gitmeden önce mutlaka çiftlikten biriyle konuşun, aklınıza takılan her şeyi sorun). ilki alsace bölgesinde bir biyodinamik çiftlikti. çok büyük bir araziye içinde, yerleşim yerlerine uzak bir yerdi. büyük bir çiftlik evinde diğer çalışanlarla birlikte kalacaktım. bana odamı gösterdiklerinde ilk şokumu yaşadım. aşağıda peynir yapıyorlardı ve oda felaket kokuyordu, alışırım diye düşündüm. eşyaları bırakıp milletle tanışmaya gittim. benim gibi bir woofer daha vardı, biraz muhabbet ettikten sonra beni gezdirmesini istedim. yavaştan yola koyulduk...

    çiflik ormanın içindeydi. yakınlarda eski bir kale var oraya gidelim dedi. dolambaşlı yollardan çıkarken birbirimize hayat hikayelerimizi anlattık. ilginç bir tipti. şili'den gelmiş, fransa'yı çok beğenmiş ve orada kalmış. nerede yaşıyorsun diye sorduğumda bir evinin olmadığını, 5 senedir gezdiğini söyledi. parayla da işi yokmuş, otostop çekiyormuş sürekli. biri şili'de biri fransa'da iki çocuğu varmış...
    uzun bir yürüyüşten sonra kaleye vardık. (en az 45 dakikalık yoldan bahsediyorum, hem de inin cinin top oynadığı bir ormanın içinde). harabe duvarlara tırmanmaya başladı. oraya geceleri de geldiğini söyledi. ben tırstım, çıkmadım. korktuğumu söylediğimde zaten düşüp ölürsem aileme bir şey söyleyemeyeceğini, en fazla kendi kaşındı diyebileceğini söyledi. soğukkanlılığı karşısında tırsmam tavan yaptı. neyse kaleden indi, biraz fotoğraf çekip çiftliğe doğru yol aldık...

    yolda esrarengiz bir olayı anlattı. geldiğinde onun gibi bir woofer daha varmış. daha sonra çocuk bir gece ortadan kaybolmuş kimseye bir şey demeden. bir haftadır çocuğa kimse ulaşamıyormuş. ( en yakın köy yürüyerek 40 dakika. yolda in cin yine mevcut.yani gece gece tek başına yapılacak iş değil). acaba bu manyak, çocuğu öldürüp parasını vs mi aldı diye soru işaretleri döndü kafamda. çok rahatsız oldum.
    neyse çiftliğe döndüğümde odamdan memnun olup olmadımı sordular. çok kötü koktuğunu söylediğimde kaybolan çocuğun odasının boş olduğunu ve bizim şilili'nin de o tarafta kaldığını söyledi. yok kalsın dedim tabii ki!

    sabah 6'da kalkıp tarlaya gittik. tarlanın yakın olduğunu sanıyordum ama çiftlikten oldukça uzakmış, arabaya doluşup gittik. etrafta hiç bina yoktu. yani 5 saat boyunca çişimi tutmam gerekiyordu. bu arada yağmur durmadan yağıyordu. ilk işimiz 2-3 santimlik maydanozların arasındaki 5-15 milimetrelik yabani otları toplamaktı. 3 kişi emeklereyerek ot yolmaya başladık. otlar çok küçük olduğu için eldiven takamıyorduk ve çamur içinde kalmıştık. bir süre sonra belime bir ağrı girdi, gözlerim de çok yorulmuştu. bütün gün sadece ot yolduk. çiftliğe döndüğümüzde çok yorulmuştum.

    yemekler bahçeden toplanan bitkilerden yapılıyordu. ya biri pişiriyor ya da herkes kendi yemeğini yapıyordu. hem çok yorgun hem de malzemelerin nerede olduğumu bilmediğimden uğraşmak istemedim. ama önceki günden kalma yemeklerden evrilen yeni yemeğimsileri yiyemedim. yanıma bisküvi vs. almıştım, o gün onlarla idare ettim. erkenden yattım. çok soğuktu.

    sabah çok yorgun uyandım. zar zor kendime geldim. sabah kalkar kalkmaz kahvaltı yapamıyorum, zaten kahvaltılıkları da yemediğim şeylerdi. aç bir şekilde tarlaya gittim. bu sefer çapaya benzer bir aletle ot yolma işi vardı. bir saat sonra pestilim çıktı, alet çok ağırdı. mola vere vere işi bitirdim. yağmur da hiç durmamıştı . her şey kötüye gidiyordu.

    döndüğümüzde çiftliktekiler halimi hatrımı sordular. çok yorulduğumu, orada ineklerle ilgilenmek istediğimi söyledim. maalesef orada yapacak iş yoktu. mideme bir şeyler indirip yatmaya çıktım.
    sabaha hasta uyandım. hem de kolumu kıpırdatacak halim kalmamıştı. erken kalkmaya da alışkın değildim zaten. kendimi kötü hissettiğimi, bugün burada ineklerle çalışmak istediğimi söyledim tekrar. sonra bana domuzlara bakmak ister misin dediler. 7 yavru domuz, daha hiç evlerinden çıkmamışlar. bir süre karanlıkta kalmaları gerekiyormuş. ama bugün artık çıkaralım şunları dediler, hem diğer iki büyük domuzla nasıl anlaşacaklarını görmek hem de arazinin çevresindeki elektrikli telleri öğrenmelerini beklemek gerekiyormuş. tamam dedim. veletler çok sevimliydi. tek sıra halinde birbirlerine sarılmış yatıyorlardı. bunları saldık çayıra. benim görevim büyük domuzlarla ters giden bir durum varsa onlara bildirmek ya da kaçarlarsa içeri kovalamaktı. yağmurun altında bekçilik kariyerim başladı. ufaklıklar sürekli kaçıyordu, tellere sürünüp ciyakladıkları halde yılmıyorlardı. bazen iki tane birden çıkıyorlardı ve onları kovalamak gerçekten zordu. ormana kaçarlarsa yapacak hiçbir şeyim de yoktu. arada elemanlar kontrole geliyordu, durum raporu veriyordum. ama akşama doğru iyice işin içinden çıkamaz oldum. sürekli dışarıdaydılar. yapacak bir şey olmadığını söylediler. kaçarlarsa kaçsınlardı, gece de başlarında duramazdık ki!
    bir gün daha geçti ve hastalığım ilerledi. kolay iyileşemeyeceğimi ve dönmek istediğimi söyledim. tamam dediler, ne zaman istersen. o gün dönecektim ama tren bileti bulamadım. ertesi güne biletimi aldım. o gün de inek sağmayı öğrendim!

    son gün güzelce vedalaştık... alsace'ın havasına bir güzel küfür ettim. aslında o dönemlerde güzel olurmuş hava ama ben bir bahtsız bedevi...

    özetle iyi düşünün, iyi araştırın. başınıza değişik şeyler gelebiliyor. evet çok güzel insanlarla tanıştım, gerçekten hepsini çok sevdim. ama insanların iyi olması yetmiyor tabii ki. böylece wwoof'un bana göre olmadığını anlamış oldum. diğer çiftlik işini de iptal ettim haliyle.
4 entry daha
hesabın var mı? giriş yap