8 entry daha
  • "black swan'da darren aronofsky'i etkilemiş filmdir" klişesiyle başlayayım entriye. black swan'ı izleyip hastası olduğumdan epeydir izlemememe rağmen film hâlâ hatırımda. dolayısıyla aronofsky'nin filmiyle red shoes arasındaki benzerlikleri fark etmek mümkün. mesela benim en sevdiğim sahnelerden olan thomas'ın nina'yı daha iyi olması için zorladığı ve "attack it! attack it! attack it!" dediği o sekanstaki kamera kullanımından mest olmuştum. basit ama etkileyici. hayran kalmıştım darren'e. bu kamera kullanımını (kameranın 4 kez, hızlıca 360 derece döndürülmesi) burada görünce şaşırdım. sevgili darren aynen kopyalamış bu hareketi. ha black swan'da da çok şık durmuş, burada da. ama açıkçası hayal kırıklığı yaşamadım desem yalan olur. gerçi şimdi hatırladım da darren'in bir japon animesini de kopyaladığı söylenmişti. black swan ile red shoes arasındaki tek benzerlik kamera kullanımıyla bitmiyor. öyküde de benzerlik görmek mümkün. buradaki balerin de tıpkı nina gibi yaptığı işe ama daha çok kırmızı ayakkabılar oyununa tutkuyla yaklaşıyor. hatırlanacağı gibi nina da kuğu gölü'nün başrolü için didinip durmuştu. ama tabii black swan, red shoes'un aynısı değil. mesela black swan'daki psikolojik altmetin, gerilim vs burada yok. dolayısıyla benzerlikler kadar farklar da var.

    neyse sonuçta tek kelimeyle mükemmel bir film red shoes. renk kullanımı denildiği gibi dönemin çok ötesinde. keza bale sekansları da, bu sekanslardaki sanat yönetmenliği ve kamera kullanımı da şahaneydi doğrusu. 20 dakikaya yayılan ve andersen'in masalını özetleyiveren bale sekansını görüp de etkilenmemek zor. benzer duyguları black swan'ın finalindeki gösteride de yaşamıştım. üç yönetmen de baleyi sinemaya başarıyla taşımışlar. the red shoes her açıdan etkileyici bir film. black swan'ın doğmasını sağladığı için bile sevilebilir bence.
15 entry daha
hesabın var mı? giriş yap