7 entry daha
  • chp beylikdüzü belediye başkan adayı ekrem imamoğlu:

    “belediye başkanı seçmeyin, siz bir belediye başkanı olun”

    ekrem imamoğlu, istanbul’un yeni ilçelerinden beylikdüzü’nün ilk sakinlerinden biri. 1990’larda önce konut projeleri üreterek, kısa süre sonra ise ailesiyle beylikdüzü’ne yerleşmiş. 2009 yerel seçimlerinden sonra chp beylikdüzü ilçe başkanı olmuş. ilçe yönetiminde örnek bir yeniden yapılanmaya imza atan imamoğlu, üye sayısını 10 kattan fazla arttırmış, kadınları ve gençleri yönetime katmış, pek çok mahallede açılan dayanışma evleri ile “yardımlaşma kültürünün” yerleşmesini sağlamış. atatürk sevgisi nedeniyle chp’li olduğunu söyleyen imamoğlu, ailesinde her siyasi görüşten insanın bulunduğunu ve bunun bir zenginlik olduğunu belirtiyor. imamoğlu siyasete atılma nedeninin “yerel yöneticilikten çektiği ızdırap” olduğunun altını çizerek, “ilçemizde başta ulaşım, sağlık, sosyal yaşam konusunda büyük sorunlar var. bu sorunları uzlaşma kültürünün hakim olduğu, halkla bütünleşen, farklı düşüncelere saygı duyulan, hesap verebilen, şeffaf, insana, çevreye, doğaya saygılı bir yönetim tarzı ile çözeceğiz” diyor. ekrem imamoğlu’na yaşam öyküsünü, siyasete bakışını ve belediye başkanlığı vizyonunu sorduk.

    “ailem 200 yıl önce trabzon akçaabat’a geldi”

    doğum yeriniz neresi? imamoğlu ailesi’nin geçmişini anlatır mısınız?

    hava ve hasan imamoğlu’nun ilk çocuğu olarak 4 haziran 1970 trabzon’da doğdum. benden 9 yaş küçük bir kız kardeşim var. ailemiz sürmene köprübaşı’ndan benim doğduğum yer olan akçaabat’a gelmiş. akçaabat’a gelişimiz 200 yıl öncesine dayanıyor. ailemizde okumuş, alim, din adamı çok var. onların rivayetlerine göre imamoğlu ailesi semerkant olarak isimlendirilen orta asya’dan bağdat’a göç etmiş. orada uzun yıllar kalmışlar. bu aile daha sonra adana ve kayseri üzerinden karadeniz’e gelmiş. adana ve kayseri’de de “imamoğlu” ailesi yoğundur, hatta kahramanmaraş ve van’a kadar giden aile kökleri var.

    “babam 1960’ların sonunda ticarete atıldı

    aileniz trabzon’da ne iş yapıyordu?

    aslında çiftçiyiz ama aile 1950’lerde ticarete de atılıyor. babamın ticaret yapmaya başlaması ise 1960’ların sonuna rastlıyor.

    anneniz çalışıyor muydu?

    ben dört yaşında iken trabzon’un yıldızlı köyü’ne taşınmışız. annem çok çalışkan bir kadındı. babam ticaretle uğraşırken, annem köyümüzde üretim yapardı ve satardı. evimize sebze almazdık. her şey bahçede yetişirdi. 6-7 ineğimiz vardı. annem para kazanıyordu. evin ihtiyacını gördüğü gibi, tereyağı, süt, sebze üretir satardı. evimizin ilk merdaneli çamaşır makinesini kendi parasıyla almıştı. ticarethanemiz vardı, ekonomik açıdan gelirimiz yeterliydi ama tarımı da bırakmıyorduk.

    “uzun yıllar kuran kursu’na gittim”

    hangi ilkokula gittiniz? nasıl bir öğrenciydiniz?

    trabzon merkezde bulunan “kanuni süleyman ilkokulu”na yazıldım. kanuni trabzon doğumludur. 14 yaşına kadar trabzon’da yaşıyor. trabzon’da doğup, istanbul’da sultan olduğu için, okulun adında “sultan” ismi kullanılmamış. iyi bir öğrenciydim. sınıf birincisi ya da ikincisi oluyordum. karnemde hiç “iyi” olmadı, hep “pekiyi”ydi. ikinci sınıftan sonra hep takdirle geçtim.

    yazları ne yapıyordunuz?

    ailem muhafazakardı. uzun yıllar kuran kursu’na gittim. ilkokul öncesinden başlayarak hocaya gittiğimi hatırlıyorum. ilkokul birinci sınıfa giderken kuran okumayı da biliyordum. bir yandan da futbol tutkum vardı. evimiz deniz kenarındaydı. bazen kurstan kaçıp denize ya da top oynamaya gidiyordum.

    anne babanızın eğitimi nedir?

    babam lise mezunu, annem ise ilkokula bile gidememiş. annem okuma yazmayı 1980’lerde kursa giderek öğrendi. annem okumadığı için çok üzülürdü. “okusaydım doktor olurdum” derdi.

    “hentbol sayesinde ilk kez trabzon dışına çıktım”

    ilkokulda spor yaptınız mı?

    hentbol oynadım. okulumuz türkiye beşincisi olmuştu. trabzon şampiyonu, karadeniz grup şampiyonu olduk. 1982’de türkiye finallerine aydın’a gittik. hentbol sayesinde ilk kez trabzon’dan çıktım. aydın’da sokakta mandalina, portakal ağaçları görmüştük. çok şaşırmıştık, ilk işimiz ağaçlara saldırmak olmuştu. herkes bize bakmıştı.

    trabzon’da hentbolun popüler olmasının nedeni neydi?

    aslında bir beden eğitimi öğretmeninin kente ne kadar büyük bir katkı sunabileceğinin örneğidir. haydar kazaz diye bir beden eğitimi öğretmenimiz vardı. öğretmenimiz trabzon’da hentbolun altyapısını hazırladı. ben ilkokul 5’e geldiğimde trabzon’un 2 ya da 3 türkiye şampiyonluğu vardı.

    hangi ortaokula gittiniz?

    babam, spora dalıp iyi okuyamam diye beni trabzon’un ve karadeniz’in tek özel okulu olan özel köşk lisesi’ne yazdırdı. trabzon’un ilk tiyatrosunu kuran ongan ailesi tarafından 70’lerde kurulmuş butik bir okuldu. içinde rumlardan kalma çok güzel iki köşk vardı. orada çok iyi bir ingilizce altyapısı aldım. o altyapı ile üniversiteyi bitirdim diyebilirim.

    “trabzon lisesine yazıldım, futbolcu oldum”

    liseye de orada mı devam ettiniz?

    hayır, isyan ettim, gitmek istemedim. okul fazla seçkindi. okuldan çıkıp, köye dönüyordum ve köydeki çocuklarla oynuyordum. hafta sonu köylü, hafta içi burjuva olmak istemedim. trabzon lisesi’ne yazıldım. okulun 100. yıl mezunlarındanım. oraya gitmek istememin nedenlerinden biri de spor yapmak istememdi. ortaokul son sınıfta futbolcu olmaya karar vermiştim. kaleci olma hayallerim vardı.

    lisede bu hayaliniz gerçekleşti mi?

    trabzon’da trabzon lisesi’nin takımında oynamak büyük bir olaydır. şenol güneş, kadir özcan, gibi bildiğimiz trabzonlu başarılı futbolcuların çoğu o takımda oynamıştır. ben de o takımda oynadım ve kalecisi oldum. ancak futbolun bedelini de ödedim. lise son sınıfta 50 günden fazla okula gidemedim. sınıfta kalmadım ama bir tane zayıfım oldu, inkılap tarihi. bu dersin öğretmeni “futbolcuları sınıfta bırakacağım” dedi ve bıraktı. hayatımdaki tek bütünlemem budur.

    “mühendis olacaktım ama…”

    küçükken ne olmak istiyordunuz?

    ailem mühendis olmamı istiyordu, bana da makul gelmişti. inşaat mühendisi olacaktım. ancak lise sondaki futbol düşkünlüğüm haliyle beni derslerden uzaklaştırdı. mühendislikleri yazdım ama kazanamadım. kıbrıs’ta doğu akdeniz üniversitesi’nin sınavına girdim ve inşaat mühendisliği okumaya başladım. ancak okulun konumunu beğenmedim ve ailemi ikna edip girne amerikan üniversitesi’nin işletme bölümüne yazıldım.

    üniversitede futbola devam ettiniz mi?

    kıbrıs’ın en önemli takımlarından türk ocağı’nın kalecisi oldum. 17 yaşındaydım. orada iki yıl kalecilik yaptım.

    iki yıl sonra ne oldu?

    ikinci sınıftan sonra istanbul üniversitesi ingilizce işletme bölümü’ne yatay geçiş yaptım.

    istanbul’a gelmeyi neden istediniz?

    ailem 1987’de istanbul’a taşındı. babam onunla çalışmamı istiyordu, ben de onu yalnız bırakmak istemedim. 1990’da istanbul’a geldim, göztepe’de oturuyorduk.

    “üniversite avcılar’da ev göztepe’de olunca istanbul’u öğrendim”

    üniversite avcılar’da, siz göztepe’de… zor olmadı mı?

    travmatik gibi görünebilir ama bu sayede istanbul’u öğrendim. 1991’de de beylikdüzü’nden arsa aldık. bir inşaatımız merter’de, diğeri beylikdüzü’nde, evimiz göztepe’de, büromuz kadıköy’de, okulum avcılar’daydı. bir günde 7-8 vasıta değiştirdiğimi hatırlıyorum.

    ne zaman evlendiniz? eşinizden bahseder misiniz?

    eşim dilek’in ailesini tanıyordum, onlar da trabzonludur. ağabeyi arkadaşımdı, aile tekstil işi yapıyordu. onların mağazalarına gidip gelirken gördüm, tanıştık. bir süre sonra evlenmek istediğimi söyledim. 18 kasım 1995’te evlendik.

    eşinizin eğitimi nedir?

    istanbul üniversitesi işletme iktisadı ensitüsü’nün turizm bölümü’nü bitirdi. 1997’de oğlumuz selim doğdu. bu süreçte eşim açıköğretim fakültesi’ne girip 4 yıllık kamu maliyesi’ni bitirdi. ardından master yaptı.

    kaç çocuğunuz var?

    2 oğlum bir kızım var. mehmet selim (17), semih (9) ve beren (3).

    “beylikdüzü’ne inanıyordum”

    beylikdüzü’ne ne zaman ve neden taşındınız?

    iş olarak 1991’de geldik, inşaat yapmaya başladık. 1998’de ise ailece taşındık ve evimiz beylikdüzü oldu. beylikdüzü’nün her şeyini yaşadım. 20’li yaşlarımda yüzlerce daire sattım. beylikdüzü’ne inanıyordum ve bu yüzden daireleri inanarak satıyordum. ilk arsamızı büyükşehir konutları’nın olduğu yerden almıştık. bir maketi vardı. o makette beylikdüzü’nün girişi, büyükşehir blokları, arada yeşil alanlar, parklar bahçeler, aşağıda vadi vs.. yani gözümde “ideal şehir bu olmalı” diye bir şey canlanıyordu. insanlara da bunu anlatıyordum. mühendis ya da mimar değildim ama ürünü satarken orayı yaşıyordum. hem işlerimizin artışı hem de beylikdüzü’ne olan inancımdan dolayı taşındık.

    “siyasi görüş açısından karma bir ailede büyüdüm”

    ailenizde siyasetçi var mı?

    babam anavatan partisi’nin (anap) kurucularındandır. 1984-1987 arasında da trabzon merkez ilçe başkanı’ydı. siyasette talihsizlik yaşadı, milletvekili seçimlerinde kendisine haksızlık yapıldığını düşündü ve siyaseti bıraktı. büyük dedem ve dedem siyasetle uğraşmadılar ama demokrat parti sempatizanlarıydı. mhp’li bir amcam vardı. anne tarafım chp’lidir. büyük amcam necmettin erbakan’ı severdi. böyle karma bir ailede büyüdüm. bunun bir zenginlik olduğunu düşünüyorum.

    siz siyasete ne zaman atıldınız?

    bir dönem babamdan dolayı anap’a oy verdim, hatta kısa bir dönem gençlik kollarına girdim.

    “atatürkçü ruhum beni chp’ye yaklaştırdı”

    chp’li olma nedeniniz nedir?

    ben atatürkçü biriyim. bu çok büyük bir sevgi. ilkokul dönemimden bu yana atatürk’le ilgili ne bulursam satın alırım, okurum. atatürk’le ilgili konuların kavgasını veririm. büyük dedem demokrat partili olsa da atatürk hayranıydı, onunla birlikte savaşmış, atatürk onun komutanı. öyle bir duyguyla, hayranlıkla, tutkuyla anlatırdı atatürk’ü. atatürk adı geçtiğinde gözünden yaş akardı. atatürkçü oluşum ve atatürkçü ruhum beni chp’ye yaklaştırdı. 2002’den sonraki tüm seçimlerde chp’ye oy verdim.

    “ak parti’nin ‘kurgu partisi’ olduğuna inanıyorum”

    anap ile ak parti arasında siyasi taban ve siyasi görüş açısından çok fark olmadığı kanısı vardır. siz bu yorumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
    ak parti’nin felsefesini doğru bulmuyorum, bir “kurgu partisi” olduğuna inanıyorum. hiçbir siyasi ortamlarını samimi bulmadım. anap’ı, ak parti’ye benzetirler ama anap’ta böyle bir samimiyetsizlik yoktu. anap’ta farklı görüşlerden insanlar vardı ve “gerçekten” vardı. solcu orada da solcuydu, sağcı orada da sağcıydı. ak parti “bizde de herkes var” diyor ama bu doğru değil. oraya girdiğin zaman modifiye oluyorsun, değişiyorsun ve ak partili bir kimlik oluyorsun. anap belki de bu yüzden yaşamadı, bilemem ama anap’ta herkes kimliğini de yaşıyordu ve yansıtıyordu.

    “teşkilat yapısının zayıf olması bize seçim kaybettirdi”

    chp’ye ne zaman üye oldunuz?

    2008 yılında üye oldum. beylikdüzü belde iken bana 2004’te chp’den belediye başkan adaylığı teklifi yapıldı. ancak 2002’de trabzonspor yönetimine girmiştim ve oradaki yoğun işler nedeniyle kabul edemedim. chp’den ali fatinoğlu aday gösterildi. o seçimde kendisine kişisel ve lojistik destek sundum. ancak chp seçimi 1700 oyla kaybetti. halbuki, beylikdüzü beldesinde birinci partiydi. o tarihte chp’nin beylikdüzü’nde örgütlü teşkilat yapısının çok zayıf olması bu sonucu doğurdu.

    “siyasete atılmamın nedeni yerel yöneticilikten çektiğim azaptır”

    neden siyasete atıldınız?

    bunun en önemli nedenlerinden biri yerel yöneticilikten çektiğim ızdıraptır. “taraf olacaksın, tabi olacaksın ki işin yürüsün” zihniyeti hakim. ben bunu hayatım boyunca yapamadım. herkese karşı doğru bildiklerimi çekinmeden söylerim. bundan dolayı hem sevilirim hem de bana karşı tedbirli durulur. ben beylikdüzü için hayaller kurdum, zihnimde bir sürü ideal düşünceler oluşturdum ama hiçbir şeyin ideallerim doğrultusunda yürümediğini gördüm. bunları düşünürken siyasette olmam gerektiğine karar verdim. ardından bir aile toplantısı yaptım. yaklaşık 100 kişi katıldı. onların da olurunu ve desteğini aldıktan sonra 2008 sonlarında chp’ye kaydoldum. ardından da 2009 yerel seçimlerinde beylikdüzü belediye başkan aday adaylığına başvurdum ancak aday gösterilmedim. seçim sürecinde ise adayımıza destek oldum.

    ne zaman ilçe başkanı oldunuz?

    2009’da talihsiz bir seçim geçirdik. bir süre sonra bana ilçe başkanlığı teklif edildi. belediye başkanı olmak için ilçe başkanlığı tecrübesinin önemli olduğunu görünce kabul ettim. böylece ilçe başkanı olarak atandım. bir yandan eşimi de dinlemiş oldum. bana “siyaset yapacaksan chp’de yapacaksın, başka hiçbir yerde yapamazsın” demişti.

    “insanlara şans verirseniz kendilerini ispat etme şansı da vermiş olursunuz”

    devraldığınız chp ilçe başkanlığı nasıl bir yapıya sahipti?

    küçük bir ofisimiz, son yerel seçimden kalma borcumuz vardı. üye sayısı çok azdı. 500 civarındaki üyenin çoğu aktif değildi. kongre yapacak kadar üyemiz yoktu. hızlıca üye kaydına başladık. herkese ulaşmaya çalıştık. ilk yönetimimi 40 günde atadım. eski yapıyı yeni yapı ile kaynaştırdım. eski yapıdan muhalif olan isimleri kattım. herkese şans verdim. çünkü insanlara şans verirseniz onlara kendilerini ispat etme şansı da vermiş olursunuz. 27 aralık 2009’da ilk ilçe kongremizi yaptık. beylikdüzü’nün seçilmiş ilk ilçe başkanı oldum. bundan gurur duyuyorum.

    örnek aldığınız herhangi bir ilçe oldu mu?

    hayır, hiçbir ilçeyi kendime örnek almadım ve açıkçası örnek alabileceğim bir ilçe de görmedim. ama ilçe yönetimi adına yapılan her iyi şeyden de kendime örnek almaya çalıştım. bir yönetim sistemini dizayn etmenin keyfini yaşadım.

    “beylikdüzü’nde farklı bir yönetim modeli oluşturduk”

    kendi özgün modelinizi kurduğunuzu düşünüyor musunuz?

    evet, beylikdüzü’nde farklı bir yönetim modeli oluşturduk. komisyon kavramını taşıdım partinin içine. bir sürü insana görevler verdim. eğitim, sağlık, bilişim, ar-ge vb gibi komisyonlar kurduk. 2010’un ilk yarısında yeni binamıza taşındık. 500 metrekarenin üzerinde bir yer, her türlü ihtiyacımızı karşılıyor.

    “özellikle kadınlarla çalışmak istedim”

    türkiye’de kadınların siyasete katılımı çeşitli nedenlerle düşük. kadınları siyasete katmak için özel bir çaba gösterdiniz mi?
    evet, özellikle kadınlarla çalışmak istedim. bazı kronik siyasetçi erkekler “eller cepte siyasetçi”, hiçbir şey yapmıyorlar. kadınlarsa görev bekliyor. görevi verdiğinizde, yaparak getiriyor. çalışan erkek arkadaşları tenzih ederim ama genel olarak kadınların daha iyi çalıştığını düşünüyorum. kadınlar bir işi yapmamak için bahane de uydurmuyor. ilk kongrede bunu hissettirdim ve yönetime çok sayıda kadını kattım. ikinci kongrede daha fazla kadını kattım. istanbul’da, chp ilçe yönetimleri arasında yüzde 47 ile en fazla kadın oranı bizde. seçim kampanyamızdaki görevli listemizde de erkekten fazla kadın var. şu anda beylikdüzü’nde resmi olarak 5 bin 50 üyemiz var. yarısına yakını kadın. ilçe delegasyonumuz da kadın üye sayımız yüzde 40’ın üzerinde. il delegelerimizde de aynı şey söz konusu, 11 delegeden 5’i kadın. mahalle örgütlenmemizde 10 mahalle başkanından 4’ü kadın.

    yarattığınız değişimin duyulması ne kadar zaman aldı?

    bu aslında hemen konuşulmaya başlandı. çünkü farklılık yarattık. 20’ye yakın ilçeye nasıl çalıştığımızla ilgili rapor yolladım. onlar istediler.

    “dayanışma evlerimiz ile yardımlaşma kültürü oluşturduk”

    mahalle örgütlenmesini nasıl yaptınız?

    mahallelerdeki temsilciliklerimizi “dayanışma evi” olarak açtık. dayanışma evlerimiz ile “yardımlaşma kültürü” oluşturduk. çok aktif çalışıyorlar. yüzlerce, binlerce aile o evlere girip çıktı. yardım aldılar, insanlar eşya getirdi, onlar gelip sorgusuz sualsiz eşyaları aldılar. kimseye de hangi partiden olduğu sorulmadı. partiye üye yapmaya çalışmadık. sadece gelmelerini istedik. birçok insan dayanışma evlerinde kınasını, nişanını, taziyesini yaptı. iktidar olmamamıza rağmen, mahallelerde bu yapıyı kuran tek partiyiz.

    “ulaşım, sağlık ve sosyal yaşam konusunda sorun yaşıyoruz”

    beylikdüzü’nün en önemli sorunları nelerdir?

    birincisi kent merkezine 35-40km uzaklığından dolayı ulaşım zorluğu var. ulaşım zorluğundan, toplu taşımacılığın metro düzeyinde olmamasından ötürü bu sorunu yaşıyoruz. ilçe içi ulaşım da kendi içinde problem. akslar uygun değil, hızlılık yok, kısacık bir alanı 40-45 dakikada alabilen toplu taşıma araçları var. ikinci sorunumuz bölgenin yeni olmasından dolayı sağlık hizmetlerinin gelmemiş olması. bölgede devlet hastanesi bulunmuyor. bu iki sorun biraz daha makro düzeyde, yani istanbul ve türkiye ölçeğinde ele alınması gereken sorunlar. üçüncü sorun ise sosyal yaşam. bu sorunu birebir beylikdüzü belediyesi çözmeli. bu sorun yıllardır ele alınmamış ve çare aranmamış. insan ömrü geçiyor. geciken hizmetin asla hizmet olmadığını düşünüyorum.

    “sosyal yaşam eksikliği beylikdüzü’ne ilgiyi azalttı”
    nüfus artışı nasıl?

    beylikdüzü’nün kentsel tasarımı devam ediyor. binalar yükseliyor. şu anda 250 binlik bir nüfusu var. planlama olarak 500 bine çıkacak. 10-15 yıl içinde bu nüfusa ulaşabileceğini düşünüyorum. her yıl 10-15 bin kişi arasında göç alıyor. diğer ilçelere olan ilginin artışı beylikdüzü’ne olan ilgiyi biraz yavaşlattı. yoksa daha hızlı büyüyebilirdi. diğer ilçelere olan ilgi artışının en önemli nedeni sosyal yaşamın da kuvvetlenerek büyümesi.

    “insanların beylikdüzü’nde oturmaktan gurur duymasını istiyoruz”

    yerel yönetim felsefeniz nedir?

    birçok ortamda beylikdüzü’nün tarifi “otel kent”. yani sabah terk edilen, akşam yatmaya gelinen bir kent. çok az sayıda insan “ben beylikdüzülüyüm, burada yaşıyorum” diyor. işte biz bunu dedirtmek, hissettirmek için varız. yerel yönetimdeki en önemli felsefemiz bu olacak. burada yaşayan insanlar keyifle, gururla “ben orada yaşıyorum” diyebilsin istiyoruz. ilk 5 yıl bu işin temelini felsefesini oturtacağımız, büyük hizmetleri taşıyacağımız bir süre olacak.

    “insana, çevreye, doğaya saygılı bir yönetim hedefliyoruz”

    beylikdüzü’nü nasıl yöneteceksiniz?

    uzlaşma kültürünün hakim olduğu, halkla bütünleşen, toplum kültürünün ve değerlerinin karşılık bulduğu, sürdürülebilir kentleşmenin esas alındığı, muhalefet ve tüm farklı düşüncelere saygı duyulan, hesap verebilen, şeffaf, vatandaşları bilinçlendiren insana, çevreye, doğaya saygılı bir yönetim hedefliyoruz. bize göre sosyal demokrat belediyenin tanımıdır budur.

    önünüze kaç yıllık bir vizyon koyuyorsunuz?

    bir kentin 10 yıllık vizyonu çok kısa bir vizyondur. biz 10 yıllık vizyonu gecikmiş hizmetler adına koyuyoruz. gerçek anlamda gelecek vizyonunu en az 25 yıllık planlamak lazım. bunu da planlıyoruz.

    “belediyeyi hep beraber yönetelim”

    partinizden bağımsız olarak düşündüğümüzde, beylikdüzü halkı neden ekrem imamoğlu’na oy versin?

    ben beylikdüzü’nü çok iyi hisseden, bütün sorunlarına hakim, beylikdüzü’nün ihtiyacı olan bütün unsurları bilen, bunu da vatandaşlarla paylaşarak bugüne kadar getirmiş bir siyasi kimliğim. vatandaşlara hep şu mesajı veriyorum: belediye başkanı seçmeyin, siz bir belediye başkanı olun. belediyeyi hep beraber yönetelim, birlikte iş üreten bir dönemi yaşatalım. bana göre, ortaya koyduğumuz bu felsefe farklılığımızdır. herhangi bir vatandaşımız bana baktığında beni gördüğünde rahatlıkla kendini hissedebilsin istiyorum.

    “serbestlik ve özgürlük gençlerin yeteneklerini ortaya çıkarıyor”

    gençlere nasıl bir yönetim anlayışı ile yaklaşıyorsunuz?

    onların ihtiyaçlarını biliyorum. bunu kendi tarafımdan bilmiyorum, onlarla beraber biliyorum. iradeyi onlara teslim ederek bu süreci yönetmeye çalışıyorum. gençlerle genç olmak, gençlerin ürettiği, ortaya koyduğu, gençlerin özgür kılındığı bir ortam istiyorum. her dönemde gençlere müdahale etmeden onlarla çalıştım. onların ürettiklerine saygı duydum. serbestlik ve özgürlük gençlerin yeteneklerini ortaya çıkarıyor. gençleri yönetimin içine gerçekten katarak, onların taleplerini dikkate alarak ve onlarla üreterek bir yöntem oluşturuyorum.

    “engelli ayrımının olmadığı bir kent yaratacağız”

    beylikdüzü engelliler için nasıl bir kent olacak?

    engelli ayırımın olmadığı bir kent yaratacağız. engellilerin de hayatın içine entegre olduğu, sürecin içinde olan, üretebilen, yaşayabilen, etkileşebilen bir kent olacak. ben engelli vatandaşlarımızla küçücük diyaloglar kurduğumda gözlerinin nasıl parladığını, insanlarla nasıl temas kurduklarını, nasıl coşku içinde sarıldıklarını gördüm. çünkü temasa, duyguya, diyaloğa ihtiyaçları var. bu kadar üst düzey ihtiyacı hisseden ve hissettiren bu insanların kenara köşeye itilerek mutlu edilebileceğini zannetmiyorum. sürecin içine katılmalılar. bir engelliler parkı yapmayı düşünmüyorum. engellilerin içinde olabileceği, rahatlıkla parka girip hayatlarını oradaki diğer yurttaşlarımızla bir arada geçirebileceği ortamlar yaratmak istiyoruz. bunu park, bahçe ya da iş ortamı olarak düşünebilirsiniz. kaldırımda, sokakta, caddeden karşıdan karşıya geçerken de düşünebilirsiniz.

    ekrem-imamoğlu-yolsuzluk-karşıtı
41852 entry daha
hesabın var mı? giriş yap