3 entry daha
  • (yoksunlukla karıştırmaya özen göstererek) yoksulluk, hayatın taşrasında olma durumudur. taşra da her zaman taşralaştırılmış olandır. taşradan bahsettiğimiz anda bir iktidar ilişkisinden, hakimlerin/merkez(ler)in adlandırma/sınıflandırma/nesneleştirme söyleminden de bahsetmiş oluruz. söylemsel bir oluşum olarak yoksulluk da ekonomik, sosyal, siyasal iktidar merkezlerinden uzaklaştırılmayı, çevreye atılmayı, marjinalleştirilmeyi tanımı gereği barındırır. uzaklaştırılma aynı zamanda toplumun dilinden, anlamlandırma mekanizmalarından da uzaklaşmadır. bu durumda yoksulun, toplumla ilişkisi de müphemdir. ne içinde ne dışındadır. toplumun merkezi ile toplum-dışı arasındaki ara-bölgede arafta konumlanır yoksulluk. köyden kente göç ise araftalığı daha da keskinleştirir. yoksul köylünün en azından bağlanabileceği bir toprağı ya da geleneksel değerleri varken göçmen kent yoksulunun üzerinde duracağı zemin iyice daralmıştır. kentin göçmenin kendine dair imgesinde oluşturduğu yarıklar, hem bireysel hem de topluluksal düzlemde kimlik kaymalarına neden olur. geçmişle şimdi, köyle kent, sözlü olanla yazılı olan arasındaki eşikteki bu insanların hayata karşı temel tutumları ambivalens[çiftdeğerlilik] olur. kent hem arzunun hem hasedin mekanı olur bu heterojen kimlikli kişilerde.
178 entry daha
hesabın var mı? giriş yap