71 entry daha
  • bu toplantının katılımcılarından biri olarak konu ile ilgili eleştirilerin, karşılayabileceğim kadarına cevap vermek ve toplantıda konuşulan konular hakkında küçük bir derleme yapmakla yükümlü hissediyorum.

    öncelikle, belirtmek isterim ki, bu toplantıya herhangi birinizi temsilen katılmadım. toplantıyı organize eden düşünen hayvanın önde gideni; bilgisine, aklına, belagatına güvendiği kişileri, önceden belirlenen sayı limiti dahilinde davet etmiştir. ben de bu davete icabet ettim. "sen kim oluyorsun ki bu sekiz kişinin içinde yer alıyorsun" diye soranlar olacaktır. toplantıda "olayların başından beri gezi parkı'nda ve meydanlarda bulunmuş; eğitimini siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler alanında gerçekleştirmiş bir yazar" olarak tanıtıldım moderatör tarafından. diğer katılımcıların yanında en zayıf halka olduğumu söyleyebilirim. bazılarınızın dile getirmiş olduğu gibi bir otisabi'nin bir immanuel toystoyevski'nin -gerekirse benim yerime- orada olmasını çok isterdim. fakat otisabi'nin türkiye'de yaşamadığını ; immanuel'in de davetli olduğu halde özel bir sebeple katılamadığını mutlaka -kendilerini yakından takip eden kişiler olarak- biliyorsunuzdur. adını bilmediğim, benden çok daha nitelikli binlerce yazar vardır. biz bu tanışma toplantısında, devam toplantılarının olması ve her toplantıda başka yazarların bulunması talebini ilettik. bu toplantıların yenileri düzenlenecek ve önümüzdeki haftalarda katılımcılar gibi konular da değişecek.

    dün toplantıda gündeme gelen konuların başında; ekşi sözlük'ün genel yapısı; türkiye'de sosyal medya ve ekşi sözlük'ün konumlandırması ; direniş; forumlar gibi maddeler geliyordu.. ekşi sözlük'ün kurucusunun ya da baş hukukçusunun 5661 ile ilgili sıkıntılarını dile getirdiği toplantıda "ben kendimi daha iyi ifade eder ve bu durumla ilgili kazanımlar edinilmesinde daha önemli rol oynardım" diyen her kim olursa, kendisine kucak açılmaması için bir sebep olacağını düşünemiyorum. bu konuyla ilgili, dhög ile iletişime geçip talebinizi dile getirebileceğiniz gibi kendi imkanlarınızla da chp'nin kapısını çalabilir ve kendi organizasyonunuzu yaratabilirsiniz - burada da kimsenin müdahale edeceğini düşünmüyorum.

    toplantı, saat 10.00'da marmara oteli'nin 18. katındaki restoranda gerçekleşti. hiçbir şeyin eksik olmadığı, gösterişten de uzak, samimi bir kahvaltı sofrasında yaklaşık 2 saat konuşuldu. sözlük yazarı olarak ssg, kanzuk, düşünen hayvanın önde gideni, guybrush threepwood, mortifera, loststone ve diazepam masada oturdu. chp kanadıdan ise kemal kılıçdaroğlu'nun yanı sıra sezgin tanrıkılulu ve faik öztrak toplantıya katılan isimlerdi. altı kişiden oluşan danışman ekibi de, toplantı ile ilgili notlar almak ve zaman zaman fikir belirtmek üzere karşımızda oturdu.

    toplantı, küçük birkaç şakalaşmanın ardından basın özgürlüğü ve chp muhalefetinin çapsızlığı konuları ile açıldı. daha önce gezi parkı'nda bulunduğum esnada vali mutlu'nun attığı tweet ile kalkıp dolmabahçe'ye gitmiş (ardından da "dolmabahçe'de çaçaronluğunu kanıtladın; valilikteki sözlük toplantısına da katılmanı isteriz" şeklindeki teklifi kabul etmiş ve valinin karşısına ikinci defa oturmuş) bir kişi olarak ilk soruyu sorarken tedirgin ve umutsuzdum. "genel parti başkanı olmadan önce türkiye'de belgeli&kanıtlı muhalefet yaparak bizleri yeni bir kavramla tanıştıran; şaşırtan bir siyasetçiydiniz. ana muhalefet partisi lideri olarak yaptığınız muhalefetin yetersiz kaldığını fark ediyor musunuz?" ve "evet, medya iktidarın medyasıdır fakat siz yine partiniz iktidarda değilken, uğur dündar moderatörlüğünde, medyanın ve halkın gözü önünde birçok yolsuzluğu ortaya çıkarmış bir kişisiniz. biz meydanlardayken medya bizi değil, penguenleri gösteriyordu. sizin medya üzerinde hiç yaptırımınız olamıyor mu?" diye iki soru sordum. bugüne kadar vali mutlu'dan aldığım -her biri 5-6 dakika süren ve sorunun yakınından geçmeyen- cevaplara hiç benzemeyen bir cevap aldım. "haklısınız, aslında biz çok yoğun bir şekilde çalışmalarımızı sürdürüyouz fakat bunları size yeterince iletemiyoruz. basın organlarına çok büyük cezalar verildi ve medya sindirildi. çok büyük bir korku hakim. aslında bu süreçte, sizin de tepkilerinizle en büyük geri adımı habertürk atmıştır. tabi ki bu yeterli değildir. biz en büyük eksikliğimiz budur. medya -önceleri hükümetin baskısı ile ve artık öz denetim ile- bizim sesimizi duyurmamızı da engelliyor. bu nedenle yeni kanallar arıyoruz ve burada sizin önerilerinizi dinlemek üzere bulunuyoruz" gibi bir cevap verdi. önceden hazırladıkları belgeleri de önümüze koyarak "arzu ederseniz buradan reddedilen tüm önergelerimizi inceleyebilirsiniz" dedi. ben bu noktadan itibaren kahvaltılıklarla ilgilenmeyi bırakıp toplantıya kanalize olduğumu söyleyebilirim. kemal kılıçdaroğlu doğu anadolu ve güneydoğu anadolu illerine yaptığı gezilerden; başörtüsünden; kürt ve türk toplumlarının kardeşliğinden bahsederken somut örnekler sundu.

    biz ve onlar diye ayırmadan; barış içinde yaşamak istiyoruz. başörtüsü; kürt konusu, eşcinsellik; alevilik, sünnilik mevzu edilmeden herkes bir çatı altında güvenle toplanmalıdır ve siyasetçilerden beklediğimiz hareket bu oluşuma çatı oluşturmalarıdır. oysa chp'ye bakınca çekincelerimiz oluşuyor" dediğimizde kılıçdaroğlu, "başörtüsü bence hiç sorun değil. iktidar partisi de olsak baş örtüsü ile uğraşmayız. bence kızlarımızın eğitimi herşeyden önemlidir. bu nedenle üniversiteye bu şekilde girecekse biz onu kucaklamak isteriz. kaldı ki bu konu hakkında bir güncelleme yapılmadan önce bu konuda kürsüye çıkıp serbest bırakılma çağrısını yapan chp'dir - lakin bu konu hiç aktarılmamıştır ve akp'ye mal edilmiştir" dedi. "mahkemeye başörtüsü ile mi çıkacak, sorun değil. yalnızca kamu görevlileri hakkında belli kıyafet düzenlemeleri vardır. tıpkı ingiltere'deki bir savcı gibi türkiye'deki bir hakimin de giymesi gereken kıyafet bellidir." diye de ilave etti. ayrıca ilköğretimde başörtüsü söz konusu olamaz" diye de ilave etti. kürt konusunda da "kürt sorunu" gibi çirkin bir betimlemeyi kullanmadan "bu konunun iki tarafın da uzun vadeli mutluluğunu düzenleyecek şekilde mutlak suretle çözülmesi gerektiğini, kürtlerin haklarını elde etmesinin kendisi için de önemli bir madde olduğunu söyledi. bu noktada "sırrısüreyya" 'nın partiye davet edilmesini nasıl bakıldığı soruldu kendisine. "ben çok isterim lakin önceden bu konular gündeme gelmiş ve sırrı beyin bir kırgınlık yaşamasına neden olunmuş." gibi bir cevap verdi..

    kılıçdaroğlu, "biz çok yıpranmış bir parti devraldık. siyasal imajı oldukça lekeli olan, dili fazlasıyla yaşlı ve elitist olan, hiçbir şeyi beğenmeyen, muhalefet yapmak için muhalefet yapan, kitlelerle kucaklaşamayan, mesajlarını doğru iletemeyen bir partiyi yeniden yapılandırmak için üç buçuk senedir çalışıyoruz. chp bugüne kadar statükocu bir partiydi. oysa son yıllarda büyük bir devinim ve dönüşüm içindedir. akp ise bu süreçte statükocu parti konumuna yerleşmiştir. buna rağmen, hala yeterince etkin kullanamadığımız siyasal iletişim dilimiz nedeniyle yaptıklarımızı doğru aktaramıyoruz. bununla ilgili çalışmalarımızı sürdüyoruz. sizlerle tanışmak istememizin altında da bu yatıyor. sizin fikirleriniz, size ulaşacağımız dili geliştirmek açısından bizim için çok önemli ve çok değerlidir. chp'nin kendi resmi sitesi bile sıkıcı ve bürokratik bir dilin hakimiyeti altındadır. bunu değiştirecek olan bizler değiliz, sizlersiniz. ana akım medyadan daha güçlü, gümbür gümbür bir sosyal medya gücü var; yol göstermenize açığız" dedi.

    kemal kılıçdaroğlu, ana akım medya vasıtası ile kitlelere ulaşma sıkıntısı yaşadığını dile getirirken; sosyal medyayı doğru kullanma konusunda bizim fikirlerimizi sordu. bu noktada ssg ve kanzuk 5651 ile ilgili sıkıntıları anlattı. internetle ilgili yasa düzenlemesi konusunda baskı grubu oluşturmak adına bu gerekli ve faydalı bir konuşmaydı. bu konuda, önceden hazırlanmış dosyaların tekrar chp'ye sunulması konusunda uzlaşıldı.

    kılıçdaroğlu'nun az konuştuğunu, daha çok bize sorular sorduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. bu konuda bize yaklaşımı vali beyinki ile taban tabana tersti. toplantı esnasında notlar alamadığım için her cevabı olduğu gibi paylaşamıyorum. aklımda kalan bir nokta; "bugün bir anayasa hazırlanacak olsa nasıl bir anayasa hazırlardınız" gibi bir soruyu yanıtladıktan sonra, danışmanlardan birinin "sizin bu yönde önerileriniz nelerdir?" diye soruyu geri yöneltmesi ve ilgiyle dinlemesi mesela..

    "biz gezi parkı hareketinizi içselleştiriyor, benimsiyor ve sizi destekliyoruz fakat asla sahiplenmiyoruz. hareket sizin hareketinizdir. parti bayraklarını indirin çağrınıza ilk uyan parti biz olduk. konu ile ilgili geri adım attık ve yanlış anlaşıldığımız noktalar için özür diledik. parklardaki forumlara dinleyici olarak katılıyoruz. parklarda konuşulan konular hakkında devamlı raporlar alıyoruz. soru sormaya çekiniyoruz çünkü siyasal kimliğimizle orada bulunmamamız gerektiğini biliyoruz" dedi sezgin tanrıkulu..

    konu forumlara geldiğinde, her gün bir ya da daha fazla forumda aktif olarak görev alan loststone yapılanları anlattı. forumlardaki aksaklıkların çözümü konusunda chp'nin katkı sağlayabileceği noktaların araştırılması konusu konuşuldu. "ben chp'li bir çalışan olarak, izin verirseniz, partim adına değil, kendi adıma şunu yapmak isterim" diye izin alınarak herşeyin yapılabileceğini, her omuza ihtiyaç duyulduğunu aktardık. loststone ardından, phorm'un yaratabileceği sorunların meclis gündemine taşınmasını istedi. sezgin tanrıkulu bu noktada kendisini ortak bir çalışmaya davet etti..

    siyaset yapamamaktan, ekonomi konuşamamaktan, üniversitelerdeki sorunları gündeme getirememekten, akp'nin herşeyi domine etmesinden serzenişte bulundu kemal kılıçdaroğlu. "gündem her zaman öyle konularla geriliyor ki şu ortamda çıkıp üniversite sorunlarını konuşunca adama bak, ülke ne halde bu ne diyor deniyor. bu haklı bir yaklaşımdır. biz mesajlarımızı siyasiler ile değil, bilim kişileri ile ileterek güven tazelemeye özen gösteriyoruz. fakat artık gerçek anlamda siyaset yapmak ve çözülmesi gereken konuları derhal çözmek istiyoruz." dedi

    ayrıca 2 temmuz 2013 kemal kılıçdaroğlu grup konuşması 'nda değinilen 18 maddelik chp manifestosunun kapsamının genişletilmesi konusunda da önerilerimiz soruldu.

    içerikle ilgili, genel durum bu. zaten şu ana kadar açılan başlıklar, yazılan entry'ler doğrultusunda kitlenin içerikten ziyade kılığımız-kıyafetimiz ile ilgilendiğini fark ettim. bu nedenle bu konudaki merakınzı gidermeyi de borç bilirim.

    bkz:
    ekşi sözlük heyetindeki siyah elbiseli kadın (275)
    kılıçdaroğlu ekşi sözlük yazarlarıyla görüştü (185)
    ekşi sözlük heyetinin çok çirkin olması (85)

    gece taksim'de direnerek sabahlamış olduğumu ve eve hiç uğramadan otelde kıyafetimi hızlıca değiştirip kişisel bakımımı yaparak kahvaltı salonuna çıktığımı göz önünde bulundurarak göz altı torbalarımı tekrar değerlendirmenizi rica ediyorum. siyah elbise ile french ojenin daha iyi duracağı konusunda da sizinle hemfikirim lakin buna vaktim olmadı. bi daha kırmızı oje sürmeyeceğim konusunda sizi temin ederim. yüzümüze gözümüze sıkılan gazlar nedeniyle kimyasal kokuyor dahi olabilirim, fotograftan koku analizi yapamadığınız için mutluyum. tipini beğenmediğiniz katılımcı arkadaşlarımın tamamı, bazılarınızın klavye başında göt büyüttüğü gecelerde meydanda olan; ilk günden beri olayların içinde yer alan; iyi eğitimli; kendini iyi yetiştirmiş adamlar.. güzellik yarışması seçmelerine gidiliyor olsa muhakkak daha iyi adaylar çıkadı ama bu insanlar bu toplantıyla müthiş bir şekilde örtüşüyorlardı. haklarında bu kadar rahatlıkla ileri geri konuşabilmeniz, onların güzelliğinin göstergesidir ama bunu algılamak başka bir farkındalık ister..bir de, kemal kılıçdaroğlu'na berber dayaması yaparken zevk almadığımı da göz önünde bulundurarak hüküm vermenizi rica edeceğim..

    şekilden bahsediyorduk.. toplantının düzenlenme ve ilerleme şekli ile ilgili sorulara bakalım. bu toplantının önceden haber verilmesi gerektiğini öne süren yazarlar olduğunu gördüm. bu konuda gerekli açıklamayı yapacak kişi, toplantının organizatörüdür. lakin, şahsi fikrim bunun da birçok sözlük yazarını mutlu etmeyeceği yönünde. yüz binlerce yazarın her konudaki fikrini "neredeyse" hiçbir engele takılmadan ifade edebildiği bir platformda, herkesin aynı anda mutlu olması ütopik bir yaklaşım. keza, geçtiğimiz hafta istanbul valisi hüseyin avni mutlu ile yapılan görüşme önceden duyurulduğu için fırtınalar koptu. "pr çalışmasına malzeme oldunuz" dendi, "madem pr değil, duyurulmasaydı" dendi. "hiç gitmeseydiniz" diyenler de oldu. bunu söyleyenlerin hangi kafada olduğunu anlamamakla birlikte, davet edilselerdi en önden gideceklerini de adım gibi biliyorum. dışardan bakınca "çağırılan her yere giden, ünlü görme meraklısı yazarlar" gibi mi algılanıyoruz bilmiyorum ama kendi adıma, öyle olmadığımı biliyorum, vicdanım rahat. devletin çeşitli mertebelerinde beni temsil eden kişilerle yüzyüze oturup fikir teatisinde bulunmak benim için bir fırsattır. belki yaratacağım küçücük bir kelebek etkisi hepimizin geleceğine küçük bir ışık tutar umuduyla katıldım davet edildiğim toplantılara. "yapamadın" derseniz amenna; lakin "denemedim" diyemeyeceğim kişiler var hayatımda.

    bunların dışında, katılan herkesin chp'li olduğu gibi bir söylemle karşılaştım yazılanlar arasında. sizi temin ederim ki katılımcılar o kadar chp'sizdi ki.. guybrush threepwood 'un tekirdağ merkez ilçe başkanı olarak çalıştığını öğrenmiş oldum. onun dışında chp seçmeni olan kişiler de muhakkak vardır toplantıda. fakat dün, doğru kitleye doğru yöntemlerle hitap etmek konusunda örnek verirken "bizim gibi chp'ye daha yakın" gibi bir tanım kullandığımda, salonda "ben chp'ye yakın değilim!" sesleri yükseldi. kendi adıma; ben de chp seçmeni değilim. bambaşka oylar verdim bugüne kadar. fakat dün, chp'ye bir adım yaklaşmış olduğumu; değişimi sürdürdüklerine inanırsam sempatimin daha da artabileceğini söylemek durumundayım.

    kadın-erkek dengesizliği benim de toplantı esnasında değindiğim bir konuydu. fotograf çekilirken "ne kadar erkek egemen bir platform imajı çiziyoruz" dedim. gerçi erkek-egemen olduğunu siz zaten yazdıklarınızla gösterdiniz. konuşulan konular özel olarak kadın fikrinin de alınmasını gerektirmeyen, cinsiyetler-üstü konulardı fakat yine de daha fazla kadın olması elbette hoş olurdu. davet edildiği halde katılamayan kadın yazarlar oldu - davet edildiği halde katılmaktan çekinen muhalifler olduğu gibi...

    ha bir de, ssg'nin adamları olduğumuz yazılmış. kendisini tanımam etmem. o gün tanıştım, tanıştığıma çok memnun oldum, ayrı konu. "entry girişini yasakladığını; başlıkları örtbas etmeye çalıştığını unutmadık" diyenler var.. orada bizim yazma özgürlüğümüz için; çeşitli kısıtlamaları uygulamak zorunda kalmamak için sarf ettiği çabayı ne kadar anlatsam ikna olmayacağınızı biliyorum zira linç kültürünün pırıl pıırl çocuklarıyız..

    daha kapsamlı rapor sunulmasını; hatta konuşma metnini beklediğinizi biliyorum ama hakkında "beyler benim işim bitti, siz devam edin" dediğiniz kadının ya da; "götüm gibi bunun tipi lan ehe ehe" dediğiniz adamın size karşı hissettiği sorumluluk ister istemez zayıflıyor. tuzluğu bir dahaki sefere daha nazik isterseniz eminim daha kolay erişirsiniz.

    sevgiler,

    kendi halinde siyah elbiseli bir kadın.
19 entry daha
hesabın var mı? giriş yap