6 entry daha
  • bir tüccarın oğlu olarak dünyaya geldi, birinci dünya savaşında önce piyade olarak daha sonra da pilot olarak savaştı. milliyetçi ve anti-semitik ideoloji ile tanışması, birinci dünya savaşından sonra öğrenimini sürdürdüğü münih üniversitesindeyken olmuştur. almanyada birinci dünya savaşından sonra doğal olarak büyük popülerite kazanan aşırı milliyetçi, faşist ve anti-semitik propaganda etkisiyle daha kurulum aşamasındaki nazi partisine 1920 yılında katılmış, ve kısa sürede hitler'in en çok güvendiği dostu olmuştur. hitler'in 1923 yılında beer hall'daki başarısız girişiminden sonra hess avusturya'ya kaçmış fakat sonra tekrar almanya'ya dönerek hitler'in yanında (landsberg hapishanesinde) yerini almıştır. hapishanede geçen yıllarında hitler'in yazmakta olduğu mein kampf (kavgam) isimli kitabının editörlüğünü de hess yapmıştır. hapisten çıktıktan sonra hitler, hess'i partide şahsi sekreteri konumuna yükseltmiş ve daha sonra partiyi merkezileştirme çalışmalarını yürütmekle görevlendirmiştir. hitler 1933 yılında yönetime geldikten sonra hess "stellvertreter des führers" (deputy of the fuehrer-führer vekili) sıfatıyla yönetimdeki partide yerini almış daha sonra da kabine de görev yapmıştır. 1941 yılında ise, yani savaş başladıktan sonra, yukarıda yazılanlardan da bilineceği üzere, meşhur me110 uçuşu gerçekleşmiş ve hess almanya ve ingiltere arasındaki savaşı bitirmek üzere barış görüşmelerini yapmak için tek başına ingilitereye uçmuştur. her ne kadar hess daha sonraki açıklamalarında bu kararını tamamiyle şahsi bir haraket olarak göstermeye çalışmışsa da, sonraki ifadelerde ve belgelerde hess'in bu kararını tek başına vermediğini, kararın arkasında ingiltere ile fransa zaferinden beri barışçıl bir biçimde uzlaşmaya çalışan hitler'in kendisinin olduğunu görüyoruz. hess ise, kararının arkasındaki motivin, "anglo-saxon ingiltere'nin aryan ırkının kardeş ırkı olduğuna olan inancı ve bu ırkın her gün almanya tarafından bombalanmasını -ki diğer tarafta komünist sovyetler dururken- daha fazla göze alamadığı" olduğunu söylese de, nazi partisi gibi bir yapılanmaya sahip bir partide, hele ki hess gibi başından beri sönük ve hitler olmadan böyle önemli bir kararı tek başına alamayacak yapıda birisinden, bu olayda tek başına olmadığını anlamak zor olmasa gerek. tabi ki führer'in ingiltereyi ezerek yenmeyi istediğine inanması gereken savaştaki alman halkı ve wehrmacht, hess'in bu hareketini şahsi bir olaymış gibi görmek zorundadır, dolayısıyla hitler hiçbir zaman bu kararı kendisinin verdiğini söylemeyecek hatta hess'i vatan haini ilan edecektir. (ki hess olayın bu şekilde sonlanacağını başından beri biliyordur) olaylar hitler'in planladığı gibi gitmez ve ingilizler, churchill'in karaı ile barış görüşmesini reddedip almanya ile savaşa devam ederler, ki bu karar hess'in kaderini belirler. hess, ikinci dünya savaşı boyunca ingilterede hapis tutulur, savaştan sonra ise, eski karşıtı goering ile birlikte yan yana, nurembergde ömür boyu hapis cezasına çarptırılır. hess, cezasını çekmek üzere berlinde spandau hapishanesine gönderilir ve 1987 yılında öldürülene dek -son yapılan iki bağımsız otopsi raporu ölüm sebebinin intihar değil cinayet olduğunu doğrulamıştır- orada kalır.
61 entry daha
hesabın var mı? giriş yap