2 entry daha
  • sinemada aristoteles'çi hikaye anlayışını pek de sevmeyen film teorisyeni. kendisinin sinemada olması gerekenle ilgili fikirlerine fazlaca katılmakla birlikte, sinemada sadece bu olsaydı işler nasıl yürürdü diye kendime sorduğumda aldığım cevap pek de tatmin edici olmuyor. bir nevi, "eğer hep bu olsaydı, şimdiki kadar haz vermezdi" mantığı.

    "epstein'a göre aristoteles'çi bir hikaye anlayışı, yani karakterlerin başına türlü felaketlerin geldiği ve kumpasların çözülüp sonuca bağlandığı hikayelerin mantığı son derece mantıksızdır. zira yaşam, bir hikaye gibi bu mantıkta ilerlemez; her edimin sonu açıktır ve sonuçları birçok farklı yöne uzanabilir. sonunda sinema ile birlikte bizi yaşama yaklaştıracak bir sanat türü doğmuştur. gerçek olan, belirli bir sonuca yönelmiş dramatik bir kurgu değil, nereye bağlanacağı belirsiz irili ufaklı edimlerin oluşturduğu bir dramadır. aristoteles'çi hikaye mantığını kanıksamış bir izleyici, dramının nasıl ilerleyeceğini zaten kestirebilir. dolayısıyla sinemanın esas yaptığı bunu ötelemek, yıkmak ve izleyicinin hikayeden değil imajlardan doyum almasını sağlamaktır."
2 entry daha
hesabın var mı? giriş yap