3 entry daha
  • nikılıs, canından çok sevdiği karısı kendini terk ettikten, ona buna vurdurduktan sonra çok incinmiş, bir acayip boşluğa düşmüştür. "hay skym böyle hayatın konjoktürünü" diyerekten kendini içkiye verir, kumara vermez...

    kendine ağzına alkol değdirmiş bünyeleri hayran bırakacak bir hedef belirlemiştir: "içe içe ölmek"... tarlayı sabanı satıp alkole yatırır, bunun için de ideal mekân olarak las vegas'ı seçmiştin gendünge...

    vegas'ta, kralına fondoten ışıklar altında alkolik alkolik gezerken, bir fahişeyle karşılaşır [fahişe burada biricik elisabeth shue'dir oysa ki], fahişe buna acır hem de sempati yetiştirir...

    en neticesinde fahişe, alkolik bir erkeği ölümden kurtararak ve "sevgi için süper fedakârlıklar" yaparak geçmişini, aklını, utançlarını temizlemek istemektedir... alkolik nikılıs da yardıma hayır demez, şefkate muhtaçtır, o da sempatiye uygun bir saksı hazır eder: "yüreği"... fahişe elizabet çok sewinçlidir, yeni bi hayat gibidir, oh eğlence, oh mutluluktur, oysa nikılıs habire içmektedir...

    biz çok çok hüzünlenir, "ulan ben de içiyorum ulağğağğaan" diye dertleniriz, aradan "helal olsun kadına yaa" diyenler de çıkabilir...
105 entry daha
hesabın var mı? giriş yap