20 entry daha
  • yeni albüm arafesinde, bu sondan bir önceki konumuna düşmüş üç senelik albüme de biraz yorum yapmak istedim.

    şimdi, benim şöyle bir sıkıntım var sözlükçü. heyecanımı kaybettim. son üç senedir böyle bir durum var. şöyle anlatayım, misal watershed çıkalı dört sene oldu, albüm nete düştü, gram duymadım, cd'm gelene kadar dinlemedim. cd'm geldi, bir ay boyu sindirdim o albümü, ondan sonra forumlara yazdım, yorumladım. ama heritage nete düştüğü gibi indirdim, dinledim, eskisi gibi heyecan yoktu içimde, hala orijinalini almadım... dream theater'a taparım ama a dramatic turn of events'i sadece yorumlayacak kadar dinledim, yarın bir gün herifler konsere gelse, şarkılara eşlik edemem. elim her grupta eskilere gidiyor çoğunlukla. katatonia'da böyle. last fair deal gone down sonrasında, katatonia müziği çok değişti. adamların belli bir formülü vardı, kırdılar, parçaladılar, canına okudular. o oranda da, bildiğimiz katatonia melankolisi değişime uğradı. şimdi, viva emptiness'i seviyorum, wealth, ghost of the sun, evidence, criminals, omerta falan on numara şarkılar, the great cold distance'da da july, leaders, in the white, rusted, journey through pleasure falan hala severim. ama, bu albümleri ayda bir dinliyorsam, brave murder day'i her gün dinliyorum lan. anlatabildim umarım.

    night is the new day'e gelelim. ilk önce nete forsaker yollanmıştı, dinlemiş ve beğenmiştim. albüm yayınlandı, cd'mi aldım, dinliyorum, dinliyorum ama sıkılıyorum. katatonia'da şu ana kadar asla olmamış birşey yaşıyorum. bir kuruluk, bir tatsızlık var yani albümde. tamam, atmosfer var, değişim var, çeşitlilik var, melankoli de var ama bir türlü kafamda bitmiyor. the promise of deceit gibi bir şarkıyı, anders nyström nasıl besteler diye düşünüyorum. hayır, grup çok sevdiğim bir grup olduğundan, kendime itirafta edemiyorum albümle sevişemediğimi... ardından profestival'e geliyorlar, yeni albümden çalınan şarkılarda konserlik hiçbir tat yok. yavaş yavaş kabulleniyorum ki bu albümü sevemedim.

    albüm çok katman içeriyor, gittikçe progresif yöne kayan bir katatonia var. etkilenim çeşitliliği de bu açıdan göz doyurucu. eskisi gibi basit bir müzik yapmıyor katatonia, bağlı oldukları bir formül de yok. ama, duygusal yanda eksik birşey var. albüm içerdiği hissiyat sanki bir boşluk üzerine kurulu, bu sebeple müzik içeride bir yerlerde zirve yapamıyor. yani, "budur!" dedirtmiyor, dolayısıyla ben duygusal bağ kuramıyorum. yaratmak istenilen, insanı gri bir atmosfere sokacak türden boşluk hissiyatıysa, bunu day gayet güzel başarmıştı, son dönemden unfurl'de aynı işi görüyordu. bu albüm, monoton gidişatını, içerdiği detaylarla zenginleştirmek isterken, biraz yolunu kaybetmiş gibi geliyor bana. ne cümle kurdum be. öyle işte. duygusal manada cidden çarpan bir departer var. geri kalanı, pek hissiyat uyandırmadığından, albüme yaklaşamıyorum. sözlük deyimiyle, yarısında çıkıyorum.

    en başta departer, sonra forsaker, the longest year ve biraz da idle blood ve onward into battle dışında, bu albümü katatonia'ya yakıştıramıyorum. inşallah dead end kings bu albümden fersah fersah iyi olur.

    ek: he, birde ashen vardı da o bonus şarkıydı. ama güzel işti.
hesabın var mı? giriş yap