17 entry daha
  • the better angels of our nature kitabini okudum ve kendisine, izninizle, saydiracagim.

    oncelikle, kitapla ilgili onemli gordugum birkac hususu belirteyim:

    pinker, bu kitabi yazarken bircok bilim dalindan faydalanmis. kitap, ozetlemek gerekirse, siddetin gorece azalisi uzerinde duruyor. pinker, modern csi analizlerinin tarih oncesi donemde siddetin ne denli yaygin ve asiri oldugunu gosterdigini anlatiyor. tarihin vahsi yanlarina dalip cikiyor, carmiha germeler, hadim etmeler, kole ticareti vs. siddetin azalisini anlatirken, dunyanin neden daha bariscil bir yer haline geldiginden de bahsediyor.

    devletin ve ticaretin gelisiminin pasifize edici etkisini aciklarken, bircok teorinin yani sira oyun teorisini de kullaniyor, pinker. aydinlanma caginin ideallerine vurgu yapiyor, matbaanin ve okur-yazarligin yayginlasmasinin empati ve soyut dusuncenin gelisiminde buyuk bir anlami oldugunu savunuyor. bu resmin icerisinde iq'nun istikrarli yukselisi ve feminizm de onemli bir yer kapliyor, pinker'a gore.

    pinker gercekten uzmani oldugu konulari cok efektif kullaniyor kitabinda. ozellikle sadizmin ve empatinin psikolojisini acikladigi kisimlarda konusuna oldukca hakim, ancak siddetin gorece azalisini insan dogasinin degisimine baglamakta cekingen ya da kisaca bu sekilde bir baglanti kurmayi reddediyor. pinker'a gore, insan, iyi veya kotu dogmuyor. icsel seytanlarimiz var (inner demons), bunlar bizi siddete surukluyor (bencillik, intikam, sadizm ve ideolojiler). better angels of our nature ise empati, ozkontrol, sagduyu ve akilcilik. kitap boyunca pinker, tarihi kosullarin degismez bir insan dogasini farkli sekillerde nasil harekete gecirdigini anlatiyor.

    acikcasi, tam da bu nokta, kitabin ilgiye ve uzerinde dusunmeye deger olmasi icin yeterli. kitabin onemli ve iyimser bir mesaji var. insan dogasi degismez olsa da esnektir ve bicimlendirilebilir. evrimsel psikoloji, bircok bilim adamina ve yazara gore negatif ve deterministik birsey olarak yorumlanir, ancak pinker kitabinda bunun boyle olmadigini, insan dogasindaki iyi yanlari guclendiren ve on plana cikartan bir toplum yaratmamizin mumkun oldugunu gosteriyor. simdi bunu anlatmak veya anlamak icin, evrim psikologu olmaya gerek yok, pinker da zaten degil. ancak anlasilan o ki, pinker'a gore, evrimci bir yaklasimda bulunmak icin surekli evrimden bahsetmek de gerekmiyor. bu nokta onemli.

    gelelim diger onemli, pinker'in kitabini yazarken kullandigi cok onemli bir araca: istatistik. simdi, bu noktada itirazlarim basliyor. hadi bakalim.

    pinker, butun bir kitabi ve savlarini istatistiklere dayandiriyor. ancak tarihte ne kadar geriye gidersek, istatistiksel verilere ulasmamiz da o kadar zorlasir. hatta sadece modern cagdaki verilere guvenebiliriz cunku istatistigin bir bilim dali haline gelmesi ve yayginlasmasi bu cagda vuku bulmustur. yani, modern cag oncesi veriler, bu anlamda istatistiksel degil, olsa olsa empirik olarak adlandirilabilir.

    ikinci bir nokta, pinker, dusuncelerini insa ederken o kadar cok bilim dalindan (ve alt dallardan), o kadar cok veriden, kaynaktan faydalaniyor ki, bu iyi birsey gibi gozukse de, bir noktadan sonra butun bu yigini bir arada tutmakta veya tutarliligini korumakta zorlandigini hissediyorsunuz. ornegin, siddetin gerileyisinden bahsederken sosyolog norbert elias'dan ve elias'in "sivillesme surecinde, devletin gucunu arttirmasi sayesinde ortacag insaninin nasil pasifize oldugu ve ozkontrolunu gelistirdigi" dusuncesinden dayanak aliyor. ancak, elias, soz konusu kitabini (über den prozeß der zivilisation) 1939 yilinda yazmisti, bunun yeni birsey gibi sunulmasi biraz garip. norbert elias'in dusunceleri ve ozellikle bu kitabi, okunmaya baslandigi tarihten bu yana cokca tartisildi, uzerine yazilip cizildi. pinker, butun bu tartismalardan habersizmis gibi davraniyor. oldukca iddiali birsekilde, modernite ve aydinlanma cagi projesini yenilestirmek veya onarmak istediginden bahsediyor ancak modernite kritigine herhangi bir sekilde yaklasmiyor. ornegin, foucault'un modernite kritigine hic deginmiyor veya gormezden geliyor. referans verdigi ve dusuncelerinden faydalandigi elias'in modernizasyon dedigi sey ornegin, foucault'nun terimler sozlugunde disipline etmek olarak karsiligini bulur, siddetin azalmasi ile gucun (bunu devlet gucu olarak da okuyabiliriz) uygulanisi arasinda bir dogru oranti vardir.

    pinker'a (ve tabii ki, elias'a) gore siddet, sanki tek, degismez birsey. ancak, biliyoruz ki, siddetin tanimi da, algilanisi da tarih icerisinde bircok farkliliga ugradi. evet, tamam, bir cinayet her zaman cinayettir. ama bu bizim simdiki algimiz. ortacag'da ornegin, adam oldurmenin negatif ve yasal olmayan bir yani vardi. ama ayni zamanda, vig, yani hakli ve kabul edilebilir oldurme diye de birsey vardi. pinker bence kaynaklarini yanlis yorumluyor cunku bu kaynaklarda karsilastigi seyleri tarihsel baglamlari icinde degerlendirmekten kaciniyor. ozellikle ortacag icin cizdigi tablo, cok karamsar. pinker'in yorumunda ortacag vahsi, ilkel, pis, kaka ve insanlar da beyinsiz tavuklar gibi birbirlerine kotuluk yapmakla mesguller. ancak, ortacag bu cagdan bakildiginda boyle gozukuyor iste! siddet, ortacag'da tabii ki bir tabu degildi, bizim siddetin tekelinin devlette oldugu toplumumuzda oldugunun aksine. ancak bu demek degil ki, o zamanin insanlari normsuz, dusunce ve duygularinda siddetin esiri olmus insanlardi. siddetin baska bir fonksiyonu vardi ve modern cagin siddetinden farkli bir fenomendi.

    uzun oldu, okunabilirlik icin kesiyorum. devam edecegim.
28 entry daha
hesabın var mı? giriş yap