3 entry daha
  • sürekli savaşmanız gereken...

    savaşıyorum. sekiz aydır, her saatimle, her dakikamla, her anımla savaşıyorum.

    132 kiloyla 8 ay önce onlarca hastalıkla çıktığım yolda, şimdi 77 kiloyum, sağlıklıyım. halen rejimdeyim ve aşağı yukarı 10-12 klo kaldı verilecek. bu süreçte vücudum çökmesin diye tarihin görüp görebileceği en iyi doktor/larla çalıştık. şükürler olsun ki vücudum bu baskıyı ya da birden hafiflemeyi tıbbi olarak kaldırabildi ama beyin öyle değil.

    içime saplanıp kalmış çok büyük bir korku var ki; yeniden kilo almak.
    geçen gece rüyamda (8 aydır ilk defa) cola içtim. rüyamda bile garipsediğim şey cola içiyor olmamdan öte cola'nın diet ya da zero olmayışıydı. buna hayret edişimdi. rüyamda bile, bilinçaltımda bile nasıl bir baskılanma olduğunu düşündüğümde hayrete düştüm.

    biraz önce 8 aydır ilk kez steakhouse kokusu duydum yoktan yere. gözlerimi kapattım ve neye benzediğini düşünmeye çalıştım. üzerinde erimeye yüz tutan peyniri, etin lezzetini, kokusunu... tanrım o kadar güzeldi ki! sonra ağladım bunu düşündüğüm için. kendimi aşağıladım. aslına bakarsanız şunları yazarken hala ağlıyorum. günah işlemiş gibi. oysa sadece düşündüm.

    yeme bozukluğu sadece önünüzdeki yemekle ilgili değildir. aklınızdaki yemekle neyin boşluğunu doldurduğunuzla ilgilidir. yemek yeme bir aktivite olarak hayatınızda o kadar önemli ve destek bir yer tutar ki; bu hayatınızdan çıktığında doldurmanız gereken koca bir boşluk olur. bir bağımlının madde kullanımını bırakması gibi. benzetmem biraz abartılı gelebilir ancak yeme bozukluğu (en azından benim bahsettiğim kısmı) tam bir bağımlılıktır. tam üstesinden geldiğinizi sandığınız anda, bilinçaltı oyunları başlar. atlatmanız gereken değil, çözmeniz gereken bir mevzudur.

    türkiye'de ne yazık ki yeme bozukluğu konusunda uzmanlaşmış çok fazla psikiyatr yok. en iyilerinden birini tanıyorum lakin ona verecek param da yok. bu da demek oluyor ki; si si kendim halletmek zorundayım. bilincimi ve de altını karşıma koyup "kardeşim akıllı ol." demek zorundayım. ancak zor...

    o dandirik besinler sayesinde salgıladığın serotonin, endorfin bir daha asla aynı seviyede salgılanmayacak. (madde bağımlısı olmadığın ya da adrenalin basmadığın sürece). takviye ilaç desen (prozac vs) alamıyoruz zira ilaç alımı rejim dönemi ve sonrasında son derece kısıtlı. yine yeterince besin alınamadığı için (özellikle demir) ve serotonin salgılayamadığın için hayvani başağrıların, migren atakların oluyor.

    işin en kötü yanı da herkkesin seni bir peri masalında zannetmesi. eyvallah hastalıklarım geçti, binlerce şükür. zayıfladım, taşa yakın bir durumdayım, ona da eyvallah lakin kafam bozuk. kafa tırttı dostum. buna yapacak pek bir şey yok ne yazık ki.

    eline aldığın her paket yiyeceğin önce kalorisine bakıp yediğin kadarının kalorisini saymak, rüyalarında bile vicdan azabı çekmek, sürekli seni tetikleyecek başka unsurlar olması. sürekli, sürekli bitmeyen bir savaşın içinde olmak...

    en özendiğim kişilik yapısı nedir biliyor musunuz? hani "bu son sigaram" deyip içen ve bir daha 40 yıl elini sürmeyen insan. bu iradede ve bu kararlılıkta biri olsam herhalde şu an dünyayı yönetiyor olurdum. hiç olamadım lakin. o insanların geriye dönüp bakmayışlarıyla ve bu zaferlerine çok özeniyorum. hem de çok.

    bilincimle ya da altıyla bu savaşı kazanacağım, biliyorum. zor, belki ağzıma sıçılacak ama kazanacağım. sadece bilinmesini istediğim şey: zayıflamak ya da idealinizdeki kiloda olmak süslü bir zafer değil. yeme bozukluğunuzun olmaması, işte bu süslü bir zafer olurdu!

    siz, siz olun, eğer imkanınız varsa bu yollara çıkmadan önce ve devamında psikolojik destek alın zira zor, çok zor bu süreçler. fiziksel bir düşmanınız yok. pastaneden geçerken yayılan enfes kokular, yanınızdan geçen simitçi, erimiş kaşar, rüyalarınız, pizza vs. düşmanlarınız bunlar düşünsenize. düşmanınız, sizin eskisi gibi yiyebilmenizi ve hormon salgılamanızı isteyen beyniniz. kendinizle savaşacaksınız ama kendinize zarar vermeyeceksiniz.

    siz, siz olun bana kulak verin.
    herkes kendini değiştirmeye muktedir ancak kimse bunu yalnız yapmamalı. eşiniz, dostunuz, aileniz, sevgiliniz kastetmiyorum. adam gibi bir psikolojik destekten bahsediyorum.
    eğer bu yola çıktıysanız, eğer imkanınız varsa, yardım alın.
101 entry daha
hesabın var mı? giriş yap