7 entry daha
  • bilindiği üzere niels bohr tarafından 1913 yılında üç tane postülat üzerinden temellendirilen model. bunların açıklamaları ise çeşitli deneyler neticesinde varılan sonuçlara göre geliştirilmiş. buyrun bakalım:

    - 1885'te johann jakob balmer, hidrojen atomunun tayf analizleri üzerine yaptığı çalışmalarda yayılan ışığın enerjisinin "belli" katsayıların kareleri farkı ile orantılı gittiğini gözlemlemişti. buna göre çıkardığı matematiksel ifadenin daha sonra rydberg formülünün özel bir hali olduğu keşfedildi. bu deney, bohr'a elektronların yalnızca belirli enerjilere sahip olma hakları olduğu fikrini güçlü bir şekilde aşıladı.

    - 1900 yılında max planck, kara cisimlerin ışınım dağılımlarıyla ilgili wilhelm wien'in verileri üzerine çalışırken büyük bir sorunsalı çözmeye uğraşıyordu. buna göre, klasik termodinamik uyarınca bir sistemin toplam iç enerjisini bütün bileşenlerine* eşit olarak paylaştırması esasına göre - ki eşpaylaşım teoremi* de denir- fotonlar da sıcaklıklarıyla orantılı bir enerjiye sahip olmalılardı. bu enerji mertebesi basitçe sıcaklık ile boltzmann sabitinin çarpımına eşittir. bu düşünce formülasyona döküldüğünde ise yüksek enerjilerde başarılı bir sonuç vermesine rağmen düşük sıcaklıklardaki objelerin çok yüksek enerjili ışınım yapmalarını öngörüyordu. o yıllarda bu durum morötesi felaket* olarak adlandırıldı ve ufak çapta bir krize neden oldu. daha sonra planck, einstein ışığın belli enerjilere sahip foton quantalarından oluştuğunu söylemesinden beş yıl önce, fotonların sürekli değil de kesikli enerjilere sahip olduğu durumu formülasyonuna uyguladı. buna göre fotonun enerjisi planck sabiti denilen bir sayı ile frekansının çarpımına eşitti. neticede atomik boyuttaki osilatörler için kara cisim ışımasını her sıcaklık düzeyinde başarıyla modelleyebilen bir teori oluşturulmuş oldu. bohr'u ilgilendiren kısmı ise, planck sabitinin açısal momentum birimine sahip olmasıydı. kendi modelinde elektronların açışal momentumunun kuantize olduğunu ve planck sabitinin katları değerlerinde olduğunu varsaymıştır.

    - 1909 yılında ernest rutherford, joseph john thomson'un meşhur üzümlü kek atom modelini test etmek üzere yaptığı bir dizi deneyde, ince bir altın tabakasına yolladığı yüklü alfa parçacıklarının saçılma verilerini inceleyerek tarihi bir sonuca vardı. saçılma açıları tek bir şeye işaret ediyordu: atomun kütlesi ve pozitif yükü bütün hacime göre çok çok küçük bir merkezde toplanmış olmalıydı. insanoğlunun atom dediği şeyi kavrayışında önemli bir kademe atladığı bu sonuçlar, bohr'a güneş sistemi benzeri atomik modelini oluşturmada önemli bir ilham verdi.
8 entry daha
hesabın var mı? giriş yap