4 entry daha
  • içerisinde çeşitli hikayeler bulunan ve ahmet hikmet müftüoğlu'nun yazdığı milliyetçi şiirlerin toplandığı kitaptır. kitapta şahsen en beğendiğim hikaye üzümcü'dür. aynen aktarıyorum:

    "bugün uçuk benzinle, yırtık cepkeninle bir vatan kurbanı teslimiyetiyle girdiğin devlet kapısından, as­ker ocağından, yarın yeni libasımla, kızıl fesinle bir amir kurumuyla çıkarsın! o zaman, bugünkü zayıf, yarın kavi bir kahraman olur; bastığın yerleri titre­tirsin!... atın dizginini kavrayıp, kılıcını çektiğin, tü­feğini omzuna vurup, süngünü taktığın vakit bugün­kü köylü, yarın korkunç bir asker olur; asileri sindi­rirsin!... tarlanı çapalar, davarını güderken hakaret görürsen bugünkü koyun, yarın yırtıcı bir kaplan ke­silir; yuvanı bozanları ezersin!... seni böyle bir an içinde değişmiş görenler sanırlar ki bu sağlam vücut yalnız asker libası giymek, bu sert pençeler yalnız si­lah kullanmak, bu kalın ses yalnız siper olmak için yaratılmıştır.

    senin o tabur halinde bir pulat kitlesi katılığında yürürken takındığın o salabet, o vakarı görüp de, sa­na güvenmemek, seni sevmemek kabil değildir.

    sen gürbüz ninenin, gür ve temiz sütünü daha emerken azamet-i nefs, sebat ve tahammül, itaat ve tahakküm gibi amir olmak için yaratılmış bir cinsin faziletlerine malik olmuşsun. bu hakimiyet esasla­rını başka milletler mekteplerde, medreselerde anlarlar. sana bu meziyetleri ninenin iri siyah bakışı, ba­banın kükreyen dik sesi, kur'an'ın esrarengiz ahengi öğretmiş.

    yırtık poturunla da vakursun; mahkum olsan da hakimsin; temellükten ziyade tecebbüre meyyalsin; fikrinde azmin gibi sabitsin; sertsin, sertliğinde ka­balıktan ziyade amiriyet kuvveti, necabet laubaliliği vardır. hiddetle yıldırım gibi gürlediğin halde rikkatle bir bulut gibi ağlarsın; safiyette bir melek, ısrarda bir devsin... onun için dünyada eşi bulunmaz bir millet olmuşsun. düşündüğün zaman bir arslan temki­niyle ağır ve sakin duruşundan, kızdığın vakitki azim ve şiddetin anlaşılmaz. uzun kirpiklerin altında utan­gan ve durgun düşünen iri gözlerin bir kere açılmasın; kalın kaşların bir kere çatılmasın; o zaman varlığın, benliğin köpürür, taşar; o zaman ceberutun, haşmetin parlar, yükselir. o zaman cebbar olursun. bu acayip sırr-ı hilkatini bilmeyenler; yanılırlar.

    büyüklere karşı saygın bizzat sayılmağı sevdiğin­dendir; muti' olman, muta' olmak istemendendir.

    ince işlere alışmağa vaktin olmasa bile, zor-u ba­zuya bağlı teşebbüslerden lezzet alırsın. kara toprak­tan, ak ekmeğini çıkarırsın.

    fikrinde muannit, muhabbette muannit, muhare­bede muannitsin. yeniliğe çabuk alışmazsın, fakat bir defa da alışırsan bırakmazsın. safsın; seni çekemeyen­ler böbürlenmekle değil, ekseri sana yaltaklanmakla seni ızrar ederler. ayakların, kolların bir boğa gibi ağır ağır kımıldarken tavrından tükenmeyen bir ta­hammül, yılmayan bir azim aşikar olur. o engin de­nize benzersin ki yavaş yavaş coşar ve coşunca da pek hırçın olursun.

    maddi menfaate ehemmiyet vermezsin. para de­nilen maden parçasına itibar etmezsin. suçun budur. müsrifliği asalet icabı sayarsın.

    vakarın benliğe galebe eder. cananını canına ter­cih edersin. ekseri başkaları için yaşar, başkaları için çalışır; başkaları uğruna ölürsün. başkaları seni be­ğendiği halde sen kendini sevmezsin. ne zaman kö­yünde, önüne bir önlük koyup makine başına geçecek, ne vakit eline pergel alıp masaya yaslanacaksın? ne zaman dükkânının tezgâhında sermayenin faizini he­sap edeceksin?.. senden bunu bekliyorlar... fakat va­kit kalıyor mu? keseni doldurmak için değil, karnını doyurmak için kullandığın sapanın demirini tarlanın ortasında bırakıp tüfeğin çeliğine sarılıyorsun... o ser­hadden bu hududa koşuyorsun.. bulgaristan'da ölüyor, yunanistan'da ölüyor, acemistan'da ölüyor, sırbistan­’da ölüyor; yalnız yurdunda, köyünde ölemiyorsun. sev­gilin ayşeciği doya doya öpemiyor, yavrun mehmetciği seve seve büyütemiyorsun..

    bir ulu çınarsın ki kırılır, iğrilmezsin, ölür, inle­mezsin.. kanınla çorak kumlukları sularken ekmeği­ni alnının terine batırır yer, yine düşman karşısına yaralarınla beraber her yerde bir istihkam gibi çıkar­sın. .. sen, zalim heybetinde bir mazlumsun, ninenin, atanın bucağında bir garip, ananın, babanın kucağın­da bir yetimsin...

    dul analarla dolu olan şu anadolu bir üvey nine kadar sana cefakardır. sen şarkın kınına giremeyen bir kılıcısın; döğüle döğüle, tavlanır, vurula vurula; kırılırsın. yine her parçandan bir kıvılcım, her kıvılcımdan bir şimşek çıkar! ilahi bir kuvvetin, ebedi bir feyzin var, ey türk!..."

    aşırı milliyetçi, ülkücü, faşist, komünist, ulusalcı vs değilim. kaldı ki milliyetçi olmak kötülenecek bir şey değildir arkadaşlar. dünya siyasi tarihinin bir dönemine damga vurmuş, çağ açıp çağ kapamış bir ideolojidir milliyetçilik. ülkemizde de bu akımdan etkilenen romantik şair ve yazarların bulunması edebi zenginliğimizdir. üstelik üzümcü'yü okurken yazarının hangi duygular içerisinde bu satırları yazdığını anlayabiliyor olmak belirli bir entellektüel seviye gerektirmektedir. yani sırf adamın biri milliyetçi bir şeyler karalamış diye okumadan etmeden konuşan konur sokak komünisti olacağıma, milliyetçi damgası yerim daha iyi. biliyorum kötüleyecekler yine, o yüzden bu paragrafı peşin edit sayınız.
2 entry daha
hesabın var mı? giriş yap