7 entry daha
  • vasiyetnâmesinin özü şöyledir:

    ''allahü teâlânın emirlerine muhalif bir iş eylemiyesin! bilmediğini şeriat ulemâsından sorup anlayasın! iyice bilmeyince bir işe başlamayasın! sana itâat edenleri hoş tutasın! askerine in'âmı, ihsânı eksik etmeyesin ki, insan ihsânın kulcağızıdır. zâlim olma! âlemi adâletle şenlendir ve allah için cihâdı terk etmeyerek beni şâd et! ulemâya riâyet eyle ki, şeriat işleri nizâm bulsun! nerede bir ilim ehli duyarsan, ona rağbet, ikbâl ve hilm göster! askerine ve malına gurûr getirip, şeriat ehlinde uzaklaşma! bizim mesleğimiz allah yoludur ve maksadımız allah'ın dinini yaymaktır. yoksa, kuru kavga ve cihângirlik davâsı değildir. sana da bunlar yaraşır. dâima herkese ihsânda bulun! memleket işlerini noksansız gör! hepinizi allahü teâlâya emânet ediyorum.''

    osmanlı sultanları, bu vasiyetnâmeye candan sarılmış, devletin 600 sene hiç değişmeyen anayasası olmuştur. osman gâzinin misâfir kaldığı evde kur'ân-ı kerim'e hürmeti, kurduğu osmanlı devletinin 623 yıl din-i islâm ile idâre edlip, 620 yıllık iktidarıyla yorumlanır. osman gâzi vasiyetini yaptıktan sonra 1 ağustos 1326 târihinde söğüt'e vefât ettii. kabri bursa'daki gümüşlü kümmettedir. osman gâzinin orhan beyden başka alâeddin bey, çoban bey, hâmid bey, melik bey, pazarlu bey adında oğulları, fatma hâtun adında bir kızı vardı. ölümünden sonra devletin başına oğlu orhan bey geçti. osman gâzi sâlih bir müslüman olup, islâm ahlâkının iyi ve güzel vasıflarına sâhipti. az sayıdaki aşiret kuvvetleriyle, bizans ordusunu ve tekfurlarını üst üste mağlup edip, zaferler kazanan üstün bir kumandandı. dünyânın en uzun ömürlü hânedanına ve en büyük devletlerinden birini kurdu. osman gâzi kurduğu hânedanla; üç kıta, yedi iklim, her çeşit ırk, dil, din, mezhep, fikir, kültür ve medeniyetteki insanı, bünyesinde osmanlı adı altında toplayan, kur'ân-ı kerim, hadis-ü şerif ve islâm âlimlerince övülen mânevi hizmetlerin mirasçısı ve idârecilik vasfının 13. yüzyılından 20. yüzyıla kadar nesillere intikalcisidir. osmanlı devleti şer'i meselelerini, kuruluşundan itibaren hanefi mezhebi hükümlerince hâlletti. kazâ merkezlerine, şehirlere tâyin edilen, hanefi mezhebine göre karar verirlerdi. osman gâzi zamânında askeri teşkilat oğuz töresine göre olup, aşiret kuvvetlerine dayanıyordu.

    târihçilerin, osman gâzi ve kurduğu devlet hakkındaki ortak fikirleri özetle şöyledir:

    türk ve islâm târihinin en muhteşem devri osmanlıların eseridir. onlar, milli ve islâmi mefkûrelerinin dâhiyâne terkibi, siyâsi istikrar ve sosyal adâletleri sâyesinde üç kıtanın ortasında ve akdeniz havzasında, beşer târihinde nizâm-ı âlem dâvâsının en kudretli temsilcileri olmuşlardır. osmanlı hânedanı, dünyâda hiçbir âileye nasib olmayan büyük ve dâhi padişahları bir biri ardından yetiştirmekle, bu devlete yanlız en büyük hayâtiyeti bahşetmedi. onu milli, islâmi ve insanı ideâller çerçevesinde milletin kalbini kazanarak cihân hâkimiyeti düşüncesinin de en sağlam teşkilâtı hâline getirdi. islâm dininin, beşeriyeti saâdete, adâlete ve insanlığa eriştirmek için, ilân ettiği yüksek esaslar ve dünyâ nizâmı mefkûresi, eshâb-ı kirâmdan sonra en ileri derecesine osmanlı devrinde ulaşmıştır.

    osmanlı sultanları ilmi ve ilim adamlarını memleketlere sâhip olmaktan üstün tuttular. kemâl sâhibi ilim erbâbını dâima takdir edip onlara rağbet gösterdiler. pâdişahlar, savaşta ve barışta, kânunların düzenlemesinde, dinin bildirdiği hükümlere sâdık kalmakla yükselip kuvvetlendiler. işlerinde âlimlerle istişâre eylediler. devlet nizamlarının hazırlanıp, düzenlenmesini ve teftişini onlara havâle edip, idâri mesuliyetlere onları da dâhil ettiler. bunun için osmanlı devletinde ulemâ sınıfı, hürmetli bir mevkideydi. bu yüzden korkutmaya dayanmaktan çok, adâleti yerleştiren kânunlar yapıldı.

    osmanlı devleti, kavimler, dinler ve mezhebler arasında sağlam bir âhenk, halk kitleleri arasında hiçbir fark ve tezâda müsâade etmemekle, dünyâ târihinde milletlerarası en kudretli ve cihânşümûl bir siyâsi varlık teşkil etti. osmanlı devleti ve sultanlarının dâvâlarıda kendi tâbirleriyle ''nizâm-ı âlem'' üzerinde toplanıyor. koca devletin hikmet-i vücûdu ve cihâdı da, bu milli, islâmi ve insani esaslara bağlı bulunanbir cihân hâkimiyeti düşüncesine dayanıyordu. bu düşünce, gerçekten türk-islâm târihinde en yüksek derecesini bulmuş ve müstesnâ bir kudret kazanmıştı. bu büyük siyâsi varlık, eski ve yeni devletlerden farklı olarak, ne dışta istilâ tehditlerine ve ne de içeride çeşitli ırk, din, mezhep mensubları ve grubların huzursuzluk endişelerine mâruz bulunuyordu. osmanlı cihân hâkimiyeti ve dünyâ nizâmı ideâli, şüphesiz milli şuur ve uyanış yanında asıl kaynağını islâm dini ve onun cihâd rûhundan alıyordu. şeyh ve evliyânın himmetleriyle yükselen gazâ rûhu, küçük söğüt kasabasından bursa'ya ve bu medeniyet merkezinden de rumeli'ne yayılıyordu. bu arada osmanlı devletinin kuruluş ve cihâd rûhunun yükselişinde tasavvuf da büyük kudret kaynağı idi. gerçekten de osmanlı devletinin kuruluş ve yükselişinde tasavvuf tarikatleri, şeyhler, veliler ve dervişler birinci derecede rol oynamıştır. osman gâzi ve haleflerinin etrâfı din adamları ve evliyâ ile dolmuş ve daha ilk günden osmanlı akınları gazâ mâhiyetini almıştır. nitekim osman gâzi, dâmâdı olduğu büyük tasavvuf âlimi şeyh edebâli'ye intisâb ederek her hususta onunla istişârede bulunurdu. kendisinden sonra gelecek osmanlı sultanlarına da islâm âlimlerine hürmet edilmesini, onlara her türlü kolaylığın gösterülmesini ve her işte kendilerine danışılmasını tavsiye etti. bu vasiyete lâyıkıyla uyan osmanlı sultanları, fethettikleri yerleri medrese, zâviye, imâret, dârülkurrâ ve türbelerle kutsileştirmişler, buralarda yetişen âlimlerle dünyâya islâmiyeti yaymışlar, asırlarca maddi ve mânevi güç ve emeklerini bu uğurda harcamışlardır
65 entry daha
hesabın var mı? giriş yap