7 entry daha
  • bugünkü gösteriminde yönetmeni filmin çekiliş öyküsü için şöyle bir anısını anlattı -berbat çeviriden anladığımız kadarıyla-:
    bir gün çalıştığı gazeteye yakın bir cafede biriyle tanışır ve aynı yerde çalıştıklarını öğrendiği adama adını sorar. adını öğrenince onun 17 kişiyi öldüren bir katil olduğunu hatırlar. katil 17 kadını öldürmüş annesiyle yaşayan bir adamdır. sonradan yakalanmış 10 yıl rehabilite olmuş, her şeyi unutmuş ("oblivion ne güzel bir kelimesin", bu benim notumdu) sonra evlenmiş iki kızı olmuştur, o anda da yönetmenle aynı yerde çalışmaktadır. sonra yönetmen kendine "acaba her şeyi unutmak mümkün müdür?" der.. -hatta çok daha güzel bir şekilde günümüzdeki dünyaya savaşlara falan bağladı ama, tahmin ediyorum şunu demek istedi, şu andaki dünya 17 kadını öldürdüğümüz kısım acaba rehabilite olup unutabilecek miyiz..-

    bu intro ile izlenince yönetmenin 17 kadını öldüren bir adamla empati kurmaya çalışmış olduğu anlaşılıyor.. "annesiyle yaşayan katil" klişesinden çıkıp belirgin odipal imgelerle dolu, haddinden fazla kan fışkırtan bir film oluşmuş.
    travma mravma ama yani çok klişe imgeler falan -yılandır, annenin elleridir, fil hortumudur, kan gölüdür, transeksüeldir, aşık olunan kız yoluyla anne öldürmedir falan çok açık göndermeler güya sürreal bir film için- .. şahsen bu coulrophobia konseptini bir türlü anlayamıyorum zaten.. sirkli film görürsen kaçacaksın.. -festivalde bir kaç tane daha böyle kült sirk filmine denk gelmiştim seneler önce de öeeh yani-

    yine de işte bir şekilde sonunda ne olacak diye izleniyor. ve en azından sonunda bir şey oluyor. bu yönüyle pk çok sanatsal filmin arasından sıyrılıyor ve takdir edilesi.
15 entry daha
hesabın var mı? giriş yap