7 entry daha
  • erken büyümek zorunda kalmış 17 yaşında bir kızın hikâyesi. amerika'nın güneyinde, bob ross tarafından çizilmiş gibi bize pazarlanan küçük parıltılı amerika resimlerine hiç de uymayan, bizim anadolu'ya benzer bir şekilde herkesin birbiriyle bir şekilde akraba olduğu bir kasabada geçiyor film. temel geçim kaynağı hayvancılık ve uyuşturucu imâlatı olan bu kasabada hasta anası ve iki küçük kardeşine binbir yokluk içerisinde bakmaya çalışan ree'nin hayatı, şeriften gelen bir ziyaretle daha da boktanlaşır. kefaletle serbest kalmış babası, kefalet ücreti için evini ve arazisini ipotek ettirmiştir ve eğer mahkemeye çıkmazsa ev ve araziye el konacaktır. ree'nin ise elinde kalan tek şey başlarını sokacakları bir damdır. kelimenin tam anlamıyla... onu da kaybetmemek için babasını aramaya başlayan bu 17 yaşındaki kız, iz sürmeye devam ettikçe daha da olgunlaşacaktır.

    film küçük bir film. ama oldukça iyi bir film. güneylilerin karakterleri, töreleri hakkında derine inmeden çok güzel bir resim çıkarıyor. ağır bir tempoda ilerliyor, evet. ancak izlerken seni bir şekilde içine alıyor. sıkılmıyorsun. bunda en büyük etken yalın senaryosu ve çok iyi oyunculuklar. bir şekilde o durağan kasvetin içinde sen de kendine bir yer ediniyorsun.

    winter's bone, en iyi film, en iyi kadın oyuncu, en iyi yardımcı erkek oyuncu ve en iyi senaryo dallarına oscar'a aday. büyük ihtimâlle ödülleri daha popüler rakipleri alacak. fakat açıkçası en iyi film dışındaki kategorilerde ödülü alsa bir şey diyemem. özellikle jennifer lawrence'ın oyununu gördükten sonra en iyi kadın oyuncu ödülünü kesin alır gözüyle baktığım natalie portman'ın oyunu çok dramatize geldi bana. jennifer lawrence o kadar sade, o kadar olması gerektiği gibi oynamış ki, oscar alamazsa içimde bir burukluk olacak.

    sözün özü, izleyin bu filmi...
48 entry daha
hesabın var mı? giriş yap