8 entry daha
  • dünya edebiyatı içerisinde hatırı sayılır yere sahip değil. olması gereken yerin çok gerisinde. bir kere türk coğrafyası bile türk edebiyatı'na çok uzak; aradan bir sınır kapısının geçtiği azerbaycan elleri, bizim yazmalarımızı okuyamıyor mesela, bu olumsuz bir durum. neden olumsuz bir durum? ne yazıyorsak kendimize yazıyoruz çünkü. bestseller çıksın kaygım yok, ki onu da deneyen çok, fakat yazdığımız iyi yazılar-çiziler de dışarıda az örnekli olsalar bile bizde kalıyor, gene dönüp dönüp biz bakıyoruz hepsine. penguin, huzur'a ve tutunamayanlar'a fazlasıyla yüksek çeviri ücretleri ödese de, bu kitapları ingilizceye çeviremiyoruz. ingilizceye çeviremediğimiz kitaplar da, tabiatiyle dünyaya hiç açılmamış oluyor.

    elif şafak'a kızmıyor değilim ben. kendi dilinde uslu uslu yazsa da biz bari okuyabilsek... ama ona da ne diyebiliriz ki bunları düşününce? kendisi için bir seçim; türk edebiyatı içinse bir şans. orhan pamuk'u çok mu sevdik ki elif şafak'a atacak çamur bulamayalım? ağız yayıp eleştirenler hep olacak, bildiği gibi yapsın gene o.

    ama bir de tezer özlü var mesela. çift dilli bir başka yazar. almanya'da kaç kişi biliyor tezer özlü'yü? almanya'yı geçiniz, türkiye'de tezer özlü'den haberdar olan kaç kişi bulabilirsiniz? peki tezer özlü'nün ortalamanın üzerinde bir yazar olmadığını iddia edebilecek biri var mı?

    konunun özü, hem kapalı bir dil ve kültürde yetişiyor olmamızda, hem de yenilikten korkan bir karakterimizin olmasında. sırf edebiyatla ilgili değil bu. son 10 yılda birden bire patlayan sinema alanında bile olması gerekenin çok gerisinde duruyoruz. cannes'da alınmış 3 ayrı ödül var son 7 yılda. fakat beklediğimiz ilerleyişi bir türlü göremiyoruz. çünkü 1982'nin cannes'ını hatırlamıyoruz. o zaman sahip çıkmadık, ötelere koyduk; bugün geri getirmek de çok zorlaşıyor.

    çift dilli yazara, oryantalist'e, postmodern'e, radikal'e o kadar çok yükleniyoruz ki, yenilerini kuytularından çıkarmamız çok zaman alıyor. sinirleri sağlam olanlar kendilerni bir şekilde ortaya atabiliyorlar, geri kalanları içinse mucizeler beklemek gerekiyor.

    türk edebiyatı, dünya edebiyatı içinde mühim bir yerde değil. fakat olması gereken yere geldiğinde, dünya insanlarının konuşmak isteyeceği çok şeyleri olacak. daha 2 yıl evvel burun kıvırılan frankfurt konuğu murat uyurkulak kuytu köşesinden çıkarsa, ah muhsin ünlüler şizofrengilerle sınırlanmazsa, 80'ini geçip de ölen vüs'at o. bener'i birileri okumaya başlarsa, bir yol açmış sayılabiliriz. ve tabii bir de, ömer kavur ve metin erksan'dan öteye geçen bir uyarlama sinema alanımız olmalı; iki alanı birbirinden ayırmak çok zor ne de olsa.
132 entry daha
hesabın var mı? giriş yap