5 entry daha
  • abd'nin ırak'ın işgalinden sonra yaşanabileceklere ne kadar hazırlıksız olduğunu ilk elden çarpıcı bir şekilde aktarıyor kitap.

    yazarımız john nixon, saddam'ın ilk sorgusunu yapan iki cia ajanından biri.
    ırak uzmanı ve cia'de özellikle saddam hüseyin üzerine çalışmış, bu yüzden de sorgunun yönetmeni bir nevi.

    sorgu kısmı, esasında kitabın üçte birini kapsıyor aşağı yukarı. iç siyaset, politika, başkanların şahsi hevesleri ve bu hevesler uğruna amerikalı vergi mükelleflerinin paralarının nasıl çarçur edildiği çok açık bir dille, hikayeye kaçmadan çatır çatır anlatılmış.

    sorgu kısmının çok geniş yer kaplamaması aslında amerika'nın sorunlarının temelinde görünüyor ırak özelinde.
    çünkü, yazarımız diyor ki saddam'ı "canlı" yakalamamak için elinden geleni yaptı ordu. bir iki örneği de var, olası lokasyon istihbaratına ordu direkt hava saldırılarıyla cevap veriyor ama asılsız çıkıyor vs.

    sonra bir gün, bir istihbarat peşine saddam yakalanıyor ve çarşı karışıyor. *

    fbi, cia, ordu, beyaz saray birbirine giriyor. kim ne yapacak belirsiz, sorgu süreci nasıl işleyecek belirsiz.
    saddam cia'ya teslim ediliyor ancak sorgu için belirli bir zaman verilmiyor. sorgu yapılıp saddam fbi'a teslim edilecek deniliyor ama bu teslim bugün mü seneye mi ne zaman belirsiz. bu yüzden ilk "resmi" sorgu, yazarımızın katıldığı cia sorgusu mecburi bir plansızlıkta gelişiyor. saddam'ı ne zaman teslim edeceklerini bilmeden, kendisini konuşmaya ikna edecek en ufak bir "ödül" vs olmadan adamla sohbet ediyorlar bir nevi. bu sorgudan çıkan detay bilgiler tamamen yazarın şahsi sorgu becerilerinin eseri zira sistem tamamen saddam konuşmasın diye ilerliyor neredeyse.

    tabi işgalin öncesi, süreci ve sonrasını ırak'ı da çok iyi tanıyarak yaşayan yazarımız bu sistematik engellerin nedenini kavrayamıyor.
    bu kitap biraz da bu durumun eseri.
    bush, rumsfeld, powell, cheney vb. dönemin önde gelen kabine üyelerinin yazdığı kendi hatıra kitaplarına bir cevap niteliğinde adeta çünkü bu kitapların tamamında işgal için bir "haklıydık" ve "doğru olanı yaptık" savunmaları var. bir nevi * niteliğinde ırakla ilgili kısımlar.

    yazarımız da bu kitapla diyor ki, hayır haklı değildik ve doğru olanı da yapmadık.

    başkan, şahsi menfaatleri esasında ırağa savaş açtı, istihbarat örgütlerini dinlemedi, orduya kulak asmadı, işgal sonrasınad yaşanacak süreç hakkında en ufak bir fikri olmadan savaşı başlattı.

    istihbaratlar o dönem için gösteriyormuş ki saddam, ırak yönetimini kelimenin tam manasıyla "salmış".
    yakın gelecekte iktidarı oğluna bırakmaya hazırlanıyor ve gene istihbaratlara göre (ki yazarımız da aynı kanıda olduğunu defalarca belirtiyor) oğlunun iktidarı pek uzun olmayacak şekilde görünüyor.

    kitle imha silahı sayılabilecek kimyasal silahların vs. %95'i imha edilmiş ırakta 2000'lere girdiğimiz süreçte bm'nin de takibiyle.

    kitap özetle yaklaşık 250 sayfada ırak işgalinin nasıl "olmayan" gerekçelere dayandığını yalın bir dille anlatıyor.
    ajitasyon yok, uzatma yok.
    sadece istihbarat ve istihbarata dayalı çıkarımlar var.

    özellikle dikkat çekici kısım, bush'un babasının önüne geçmek için bu savaşı ne kadar çok istediği.

    bu yüzden, yazarın saddam'ı bush'a tercih ederim demesine şaşıranlara şaşırdım ben de. kitabı okurken bunu zaten anlayabiliyorsunuz kolaylıkla.

    evet saddam melek değil ki yazar da bunu söylüyor, tanıdıkça daha da nefret edeceğiniz bir insan olarak olarak tanımlıyor kendisini ama bütün bunlar da yaşananları haklı kılmıyor maalesef.

    yakın siyasete ilgi duyan herkesin mutlaka okuması gereken bir kitap bu.

    her şey o kadar yalın ve dürüstçe dile getirilmiş ki insan şaşırıyor. yazar ne kendi devletinin işleyişindeki hataları aktarırken dengeyi kaçırıyor ne de devrik bir diktatörün haklarını korumaya çalışırken saçmalıyor.

    dikkat çeken dedikodular da var kitapta *

    - saddam yakalandığı esnada yanında yüklü bir miktar usd bulunduğunu ve bu parayı kuruşu kuruşuna bildiğini söylüyor. baskın sonrası yapılan açıklamadaki miktarın eksik olduğunu, abd özel kuvvetler askerlerinin parasını çaldığını idda ediyor.
    iddia etmekle de kalmıyor, çok ilginç bir şekilde bunu kağıda yazıp imzalayıp yazarımıza teslim ediyor. (yazarın herhalde en büyük pişmanlıklarından biri o kağıdı orduya teslim etmesi galiba, hiçbir işe yaramıyor ve keşke saklasaydım kendime diye de ekliyor). sorgu esnasında ajanımız tabi bozuntuya vermiyor, özel kuvvetler askerlerinin böyle bir şey yapması imkansız dese de saddam çok ciddi bu konuda...

    - abd, ırak işgaline hazırlanırken saddam roman yazıyormuş. batı'da çoğu kimsenin inandığının aksine kitaplarını birilerine yazdırmayıp bizzat kendisi yazıyormuş. hatta çoğu konuşmasını vs. de kendisi yazıyormuş bizzat.

    - 9/11 konusunda da çok net, yakalanan mısırlıları hüsnü mübarek'e sordunuz mu da bana bu saldırıyı soruyorsunuz diyor.

    - üvey oğlu olduğu hikayesi doğruymuş...

    - yazarımız, 2 defa resmi brifing verdiği ve sorularını cevaplayıp sohbet ettiği bush için "aptal" imasında bulunuyor. *
hesabın var mı? giriş yap