6 entry daha
  • stephen king'in richard bachman mahlasıyla yazdığı bir romandır. bizde altın kitaplar'dan ateş yolu ismiyle çıktı. aslına bakarsanız atış yolu da olabilirmiş.

    evet, gelelim hikayeye. şu an kitabı tekrar okumakla beraber önceki okumamdan aklımda kalanları dökeyim ortalığa..

    çocukluğunun geçtiği banliyöyü bir otoban yapımı için istimlak ediyor devlet/eyalet yönetimi. oradaki sankinlerin hepsi (biri hariç tabi) çil yavrusu gibi dağılıyor ve yeni hayatlarını yeni mekanlarda kurmaya çalışıyorlar. lakin biri hariç dediğim temizlik şirketinde alt işci sınıfından tırnaklarıyla yarı yöneticiliğe terfi edebilmiş olan george, bunu kabullenmiyor. 40 yıllık hatıralar devletin gücüne meydan okuyor.

    hepimiz devletin demir yumruğundan korkarız degil mi? ama o korkmuyor. ailesinin dağılması pahasına tek başına orada kalıyor. bir insanın kabulleniş eşiği ne kadar yukarılarda olabilir ki derseniz, bu kitabı okuyunuz derim.

    olaylar devam ederken kendi iç dünyasında, realiteyi benimseyip boğun eğenle sonuna kadar mücadeleyi savunan kimlikleri çatışıyor. yolu yapan şirket evine doğru yaklaştıkça bu çatışma zirveye çıkıyor. george'un ruh hali, fırtına patlamış bir okyanusta neyin doğru neyin yanlış oldugunu git-gel bilinçle irdelemeye çalışır vaziyettedir. hikaye içinde çaktırmadan değil dobra dobra, siyasetin mutlak egemen gücünün meşruiyetinin çoğunluğun despotizmi olduğunu gözümüze sokar stephen king. kendi de taşra çocuğudur ve aslında iliklerine kadar devletten korkar. bence hikayede masaya yatırdığı bu korkusuydu..

    elinde tüfeği, evinde kulaklarımıza
    açık olan televizyonda haber spikerinin derinden anlaşılmayan bir şeyler mırıldanırken karşısındaki tv koltugunda uyuklayan george'un zilini çalın bence. değil mi freedy?
hesabın var mı? giriş yap