6 entry daha
  • sansür, kararlılık ve sürrealizm... o 20.yy'ın belki de tek gerçek avangard kadın yönetmeni.

    chytilova her şeyi olduğu gibi söylemekten asla korkmadı ve filmleriyle toplumsal ikiyüzlülüğü gözler önüne serdi. ''bir hata olsa bile mutlak özgürlük istemeye cesaret ettim'' der. masalsı filmlerinde, toplumsal ikiyüzlülüğe tepki olarak her türlü edepten vazgeçen, aşırıya kaçan ve bundan yararlanmak isteyen erkeklerin aleyhine olan kadınları bizlere sundu. bundan dolayıdır ki dünyada hıv ve aıds konusunu ele alan ilk yönetmenlerden biriydi ki 89 yapımı kopytem sem kopytem tam filminde tam olarak bu konuya parmak basmıştır.

    esasında güçlü feminist kaygılarla çalışırken, kendini feminist olarak tanımlamaya isteksizdi, bunun yerine kendisine inanmadığı kuralları çiğneyen bir birey olarak atıfta bulunur. günümüzdeki yaygaracı feministlere birer ders niteliğindedir bu cümlesi. feminizmin içini boşaltıp kendine bir etiket olarak kullanmaz, aksine kadın ve kadın haklarını bir birey olarak savunur.

    rüya sekanslarında gündelik nesnelerin tuhaflığı, serbest çağrışım, sembolizm ve büyülü dönüşümler kullanır. o çok katmanlı filmleri, sürrealizmin sanrısal gücü ve neşesi ile doludur. sürrealizmi, grotesk olarak değil de neşe ve hedonist duyguların etrafında inşa eder. baş döndürücü, parçalı kurgu ve renk patlamaları onun canlı, oyuncu stilini karakterize eder.

    sosyal gerçekçilik, deneysel belgesel ve ahlaki komedinin ilgi çekici bir karışımı olan filmleri, onu susturmak için çok uğraşan komünist toplumu sık sık korkusuzca eleştiriyordu. hakeza filmleri sürekli bir sistem eleştirisi barındırır.

    rüyaların efendisi fellini, saykodelik jodorowsky ve yeraltı filmlerinin unutulmazı ken jacobs ile çeşitli şekillerde karşılaştırılmıştır ama finalde, sürrealist feminist klasik papatyalar ve sınıflandırılamayan cennet meyvesi alegorisi ile ün kazanmıştır. bir chytilova filminde hiçbir şey olması gerektiği gibi değildir, çünkü tanık olduğu dünyada gözlemlediği ve yorumladığı hiçbir şey olması gerektiği gibi değildi. geleneksel kuralları reddeder ve titizlikle hesaplanmış bir çılgınlık içine sokar bizleri. izleyiciyi sürekli şaşırtmayı başarması, mantıksız olay örgülerinden değil, groteskten varoluşsal bir umutsuzluğa dönüşmesinden kaynaklanmaktadır.

    filmlerini izlediğinizde ne demek istediğimi çok iyi anlayacaksınız.
1 entry daha
hesabın var mı? giriş yap