3 entry daha
  • passing, talibinin gönüllülügünden/zorunda kalmasindan, kültürel ve altyapisal bu dönüsüme hazirligindan, dönüsmek istegi zümrenin onu kabullenmeye hazirligina ve kabul derecesine kadar cok bilinmeyenli bir denklemdir. kültürel ve sinifsal toplum dinamiklerinin bu dönüsüme izin verme orani, passing talebinde bulunanin gecmisine/kimligine yönelik, kabul görmeyi hedefledigi gruptaki önyargilarla ilintilidir.

    acarsak; türk asilli birinin alman toplumunda esit bir birey olarak kabul görmesi, türk göcmenlerin alman toplumundaki olumsuz imaji yüzünden, göreceli olarak türklere karsi nötr olan japon toplumuna kabulünden zordur. bu genelleme, kabul görülmek istenin cevrenin kültürel ve sinfsal konumuyla da nüanslandirila bilir. sanatci bir cevrede var olan kabul olunma kriterleri, milliyetten öte yetenek, üreticilik kistaslarinda vurgusunu bulacak, hatta exot olmanin bu süreci hizlandirdigi da vaki ola bilecektir.

    öte yandan, birey, sinirlarini belirleme gücüne tek basina haiz olamadigi bu entegrasyon sürecinde, kendi özbenligiyle bir catisan bir kurs izleme zorunlulugunda kala bilir. varolan ic dengelere yönelik tehdit, giderek amacina ulasmakta yetersiz kalan/birakilan bireyi, bir karar asamasina getirecektir.secim, ya tamamen geri cekilme ve kendini bu grubun karsisinda konumlandirma ya da varolani istenilene dönüstürmek amacli kendini inkar etme uclari arasinda olacaktir. skalanin uclara yakinligi, tamamen individueldir.

    hedef kitlenin kabullenme derecesiyse, tahammülden asimilasyona bir palette gerceklese bilir. dikkat cekici bir ara bir konumlandirmaya, yurtdisina giden pek cogumuz sahit olmusuzdur: "aa hic türk'e benzemiyorsunuz, ben sizi italyan/ispanyol/yunan sandim" ancak ispanya'da bizi italyan sananlarin (ya da tersi) sayisi, bizi ispanya'da ispanyol sananlarin sayisindan coktur (dile iliskin bir sorunumuzun olmadigini varsayarsak bile). ispanyol, bizi türk'ten öte kendine yakin bir yerlere koymakta, ancak mesafeyi korumaktadir.
    bunun bir diger carpici örnegi, gecenlerde alman yesiller partisinin*, cem özdemir'e milletvekilligi sansini vermemesiyle yasandi. varoldugu krizden kendini kurtaracak, karizmatik, genc bir es baskan arayisinda olan yesiller ( parti tüzügüne göre bir kadin, bir erkek es baskanlari vardir), diger adaylarin su ya da bu sekilde elendigi yarista, secime tek aday giden özdemir'i bir yandan beklenen kurtarici ilan ederken, öte yandan, gizli oylamada milletvekili adayligini reddettiler. es baskanliga secildigi takdirde milletvekili olmayan bir es baskanin, sadece vitrin olacagini bile bile. böylelikle, bir yandan bir göcmen cocugunu parti es baskani yaparak hem göcmen, liberal secmenlerine göz kirparken, diger yandan "o kadar da degil"cileri memnun ettiler. (kilif olarak da bütün güclerin tek elde toplanmamasini, baskalarinin da milletvekili ola bilmesi sansina sahip olmasini buldular). burada cem özdemir ya adayligini tamamen cekecek, ne haliniz varsa görün diyecektir ya da ileriye dogru kacacak, milletvekili olmadan da güc sahibi oldugunu kanitlamak zorunda kalacaktir. ki, su an icin durumun farkinda olan ve ayrimciligi acikca dile getiren cevrelerce "devam" a ikna edilmis gibi görünüyor.

    konunun genisletilmesi acisindan:

    (bkz: zenofobi)
    (bkz: homofobi)
    (bkz: machismo)
    (bkz: etnosantrizm)

    aciklama: bu entrynin sekillendirilmesindeki katkilarindan dolayi a lifetime of type ii errors 'a tesekkürler.
19 entry daha
hesabın var mı? giriş yap