6 entry daha
  • görüntüleri ve tasarımı müthiş, konusu ve öykünün anlatılışı açısından son derece sıradışı, leziz bir film. ingilizce ismi raise the red lantern.

    filmin sanat yönetmeni cao jiuping film hakkında şunları söylemiştir:

    ben çalışmalarımda güçlü bir gerçeklik duygusu yaratmayı seviyorum, bu yüzden de setleri stüdyodan çok dış mekanlarda kurmayı tercih ediyorum. film için doğru olduğunu düşündüğüm bir yer bulduğumda, bu yer tasarıma ilham kaynağı haline geliyor. boş stüdyoda durarak böyle ilham almam imkansız. raise the red lantern'i hazırlarken çin'in her tarafında izcilik yapıp yer bulmaya çalıştık. her ne kadar birkaç potansiyel yer bulmuş olsam da (ki aralarında, raise the red lantern için kullanmadığımız ama iki yıl sonra to live'deki kumarcının evi olarak kullandığımız bir yer de vardı) bunların hiçbiri beni pek mutlu etmemişti. pekin'e dönmek üzereyken birden shanxi'de bulunan taiyuan'ın dışındaki chou ailesi şatosu köyü'nün daha önce görmüş olduğum bir fotoğrafını hatırladım ve eve dönüş yolunda oraya uğramamızı önerdim. birbirine bağlı bahçeleriyle bu eski malikaneye varır varmaz doğru yeri bulduğumuzu biliyordum – altıncı hissim (bizimle keşif gezisine gelmemiş olan) zhang yimou'nun “işte bu” diyeceğini söylüyordu. bir zamanlar varlıklı bir ailenin sahibi olduğu malikane, ailenin devrim sırasında kapı dışarı edilmesiyle bir komünist parti okuluna dönüştürülmüştü ve bu yüzden bu kadar iyi durumdaydı. yapım tasarımcısı olarak benim görevim filmin geçtiği dönemin ayrıntılarını yeniden oluşturmaktı. ju dou'da olduğu gibi renkler önemli bir rol oynuyordu; kendi yaptığım fenerlerin kırmızısı ile diğer yerlerdeki nötr renkler arasında kontrast yarattım. karanlıkta asılı duran bu fenerlerin gerçekleşmekte olan trajedinin gerçek görgü tanıkları olduğu hissinin oluşmasını istedim.

    raise the red lantern'in öyküsünde fenerler vurgulanması gereken önemli bir ayrıntıydı; shanghai triad'da kapı aralıklarının ayrıntılarına odaklandık çünkü öykünün çoğu, genç köylü çocuk shuishengin gizemli olaylara açık kapılardan şahitlik etmesiyle anlatılıyordu. kapılar başka bir açıdan da önemli motiflerdi; karakterler ancak bu kapılardan geçerek shanghai yerlatının labirentlerinden çıkış yolunu bulabiliyorlardı. raise the red lantern, bir opera gibi oldukça stilize edilmiş bir filmdi. the story of qui ju yaklaşım açısından daha belgeseldi. filmin yaklaşık %50'si gizli kamera kullanılarak çekildi; kameraların qui ju'nun köyündeki her şeyi görme ihtimali olduğundan, köyün her ayrıntısını ince ince tamamlamamız gerekti. öyküde anlatılan köy yaşamının sadeliğini ve güzelliğini uyandırmak istedik. her zaman kostüm tasarımcısıyla yakın çalışırım; araştırmalarımızı birbirimize anlatır, film için yaptığımız eskiz çizimleri birbirimize gösteririz. genellikle kostüm malzemesinin ve renk seçimlerinin yapılmasına yardımcı olurum. bu filmdeki bütün tasarım öğeleri için önemlidir çünkü oyuncuların giydiği kostümler yakın çekimlerde ya da bir çekimin ön planında görünür. aynı zamanda görüntü yönetmeninin filmi aklında nasıl canlandırdığını anlamak için özel çaba harcarım. onun ne yapmak istediğini öğrendikten sonra ona kompozisyonlarına yardımcı olabilecek dekor malzemeleri sağlayarak onu şaşırtmayı severim – bu malzemelerin hepsini kullanmayacak olsa da (belki de daha tutumlu olmayı öğrenmem gerekiyordur).

    (yukarıdaki iki paragraf wunjo tarafından çevrilmiş olup türkiye eğitim sistemine bir aramağan olsundur, evet).
18 entry daha
hesabın var mı? giriş yap