7 entry daha
  • mahlûkât; yaratılmış şeyler ve canlılara denir.
    daha çok hayvan alemi için mahlukat kelimesi kullanılmaktadır.
    allah'u teâlânın yaratmış olduğu mahlûkâta karşı merhametli olmak, yine yaratılmış olan ademoğlu için çok çok mühimdir.
    cenâb-ı hak buyuruyor:
    bismillahirrahmanirrahim

    “o, göklerde ve yerde ne varsa hepsini, kendi katından (bir lûtuf olmak üzere) size âmâde kılmıştır. elbette bunda düşünen bir toplum için ibretler vardır.” (câsiye, 13)

    rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:

    “merhamet edenlere, cenâb-ı hakk merhamet eder. siz yeryüzündekilere merhamet ediniz ki, göktekiler de size merhamet etsin!” (tirmizî, birr, 16)

    islâm dîni, sadece insanlara değil, diğer canlılara karşı da merhametli olunmasını istemekte, onların aç ve susuz bırakılmasını yasaklamaktadır. peygamber (sav) efendimiz buyurur:

    “bir kadın, eve hapsettiği kedi yüzünden cehenneme gitti. kediyi hapsederek yiyecek vermemiş, yeryüzünün haşeratından yemeye de salmamıştı.” (buhârî, bed’ül-halk, 17)

    ebû hüreyre (ra)’den rivâyet edildiğine göre rasûlullah (sav) efendimiz şöyle buyurmuşlardır:

    “vaktiyle bir adam yolda giderken çok susadı. bir kuyu buldu ve içine indi; su alıp dışarı çıktı. bir de ne görsün bir köpek, dili bir karış dışarıda soluyor ve susuzluktan nemli toprağı yalayıp duruyordu. adam kendi kendine:

    “-bu köpek de tıpkı benim gibi çok susamış!” deyip hemen kuyuya indi, mestini su ile doldurdu ve mesti ağzına alarak yukarıya çıktı ve köpeği suladı. onun bu hareketinden allah teâlâ hoşnut oldu ve adamı bağışladı.” sahâbîler:

    “-ey allah’ın rasûlü! bizim için hayvanlardan dolayı da sevap var mı?” dediler. rasûl-i ekrem (sav):

    “-her canlı sebebiyle sevap vardır.” buyurdu. (müslim, selâm, 153)

    allah teâlâ kendisi merhamet sahibi olduğu gibi, insanlara ve diğer canlılara da acıma ve şefkat duygusu ihsân etmiştir. âlemlere rahmet olarak gönderilen rasûl-i ekrem (sav) efendimiz şöyle buyurur:

    “allah teâlâ rahmetini yüz parçaya ayırmış, doksan dokuzunu kendi katında bırakmış ve bir cüzünü yeryüzüne indirmiştir. halk bu parçadan (aldığı hisseden) dolayı birbirine acırlar. hatta kısrak, yavrusuna dokunur (da bir yerini acıtır) diye, (onu emzirirken) ayağını kaldırır.” (buhârî, edeb, 19)

    cenâb-ı hak, yarattığı bütün mahlûkâtı insanın emrine vermiş ve yine insana zimmetleyerek ona emânet etmiştir. bu sebeple bütün mahlûkâta mesûliyet şuuruyla yaklaşmak, insan için bir vicdan borcu; yaratan’dan ötürü yaratılanlara şefkat ve merhamet göstermek de bir kulluk vazifesidir.
16 entry daha
hesabın var mı? giriş yap