amputechture
-
adı amputation + technology + architecture kelime oyunuyla oluşturulan bir the mars volta albümü. sözlerinin çevirisi için buyurunuz:
1- vicarious atonement (vekaleten kefaret)
ben diri değilmişim gibi davranma,
o* yakınlarda değilken asla ağrımaz kemiklerim.
yüzün nerede?
bir ölü-diller kasasında senin yansımanı görebiliyorum,
ongun ilk bebeğinde.
içinde bir kurt sürüsü taşıdığından kuşkulanıyorum.
pişmanım, fırsat varken seni öldürmediğime.
belki her zaman senin peşinden gelirim
uyuklamanı gerçek ile işaretlerim.
idam etmen bu ölü sarayını,
kaybedeceğin canlı bir eve sahip olmaktan daha iyi.
ganj nehri'nde tanrı lanetliyor adımı.
bu ellerin senin gözlerini keskinleştirmesine izin verme.
bu ellerin senin gözlerini keskinleştirmesine izin verme.
2- tetragrammaton
artık bittiğini söyle bana, rusbel bekliyor,
ben yüzeyde bulunmuştum ve orada hiçbir şey yok
göz kapakları boğularak battı sinir-ruh sesinde
ancak o* uyandığında halen bizimle olacak mı?
benim kalbim kara pıhtılardır, artıkyıl gecikiyor
sen nasıl buraya geldin? yem dışında her şeyi sorarak
kendi hücrelerini sıkıştırıp tıslayan bir mesihten.
mumla, kitapla, çanla ortaya çıkarız biz!
büyü dili* kaplıyor derimi
gliserin ve türbülans
sesi tanrının içine soktum
hayvanlara ayna olmuş onlar sanki.
vaazda ağıt yakılıyor, kendi kutunu deliyor.
tohumu avlayan çocuk tembeldir ama
kuraklığı o sonlandırır, kolların altındaki yarayı
umarım bu sarmaşık çalılığında yerin vardır.
bir an ver bana ki çaldığına sahip çıkayım
sokaklar gergin kaburgalarla dolacak, ve tattıracaklar
kokuyu gümüş nitratla örteceğiz
senin bu yapay inancının kesikleri onarılacak.
büyü dili* kaplıyor derimi
gliserin ve türbülans
sesi tanrının içine soktum
hayvanlara ayna olmuş onlar sanki.
öyleyse uğurlar olsun, değerli ipucu*,
bana verdiğin şekle gir ve döküleyim.
şimdi, dayan, sadece elimi tut.
sana zorla yaptırdıklarını söylüyorsun,
ama kendi kırbacını kendin getirmiştin.
daha fazla konuşma
daha fazla konuşma, hayır.
dışarıda, akıntının orada
ip ve kaşıntıdan yapılma vasiyetimi okuyorsun.
itaatte başarısızlık, ölmede başarısızlık olmuş
ve sen yine de her şeyi bilemeyeceksin.
şelaleyi ben inşa etmiştim...
dayaklar senin adımlarının işgal ettiği solgun vasiyetimin düşüşünü tüketti,
senin kâfirane suçlarının bileklerini yalıyorlar.
yalnızca kafandaki domuz derisini plastikle kaplamak istemişti
ölümün üzerinde yayıldığı çorabı örtmek için.
temporal lobumdaki kulübenin şekli rosalyn carter'a benziyor
astral haritamda evimde olduğumu ama evimin tersyüz edilip yıkıldığını söylüyor o bana.
elimde sadece sana her şeyini anlatabileceğim bir milyon kusurum var.
en sonunda o*nu içimden çıkarmak için beni öğürttüler.
beş bacaklı yılanının ardını öv bana
diş dürtüyor gözü, ama hiçbir şey yok orada.
sunağın üstünden aşağı salınıyor senin valsın
ihtiyacın bildiği bir uykudan.
kendi şeklini ihlal et, ben günbatımının sonuyum
bakmayı teklif ederdim ama maske duruyor yüzümde.
cermenik* izleri canlandıracaksın
zulümdür benim aracımın gazabı.
en sonunda o*nu içimden çıkarmak için beni öğürttüler.
kelepçeleri kilitledin, arsenik patladı
kızıl saçlarımın gölgesini içecek misin?
sen ve senin yalancı tanrı şahidin
şarjöründe bir tane var, ama parmağın takıldı.
bırak da o yardım çığlığı sızsın
ama yürüdüğün o gecede her şey kayboldu.
avuçlar gözler aracılığıyla konuşur, kayıp belleğine hizmet et
ben nişanlarla kirlendim.
en sonunda o*nu içimden çıkarmak için beni öğürttüler.
seni elime geçirene dek bekle
beni kaldıran bir yüzü unutmayacağım.
sen sadece bekle seni elime geçirene dek.
unutamam
hatırlamayacaksın.
cesedimin örtüsünü açın ve çözülsün.
iğnenin gözündeyim, çıkamıyorum.
bileğimi kontrol edecekler, zayıf bir nabız attıracağım
olduğumu sanndığınız insan değilim ben.
geceyi okşarsan, altıncı pentagram zarı
yedi gelirse st. michael ölür.
fidye istenmeyecek, ağzımı bağlamayın
sizin korktuğunuz yanıtı ortaya çıkaracağım.
3- vermicide (böcek ilacı)
onların yanında olan şey hata
bizler çok kutsalız,
kuzgunların bir kışkırtması sana.
benim sürülerim* kına sığdı
inancım tüm evleri yaktı.
diğer hiçbir yalağın olmadığı gibi
ben şüpheyle boşalıyorum.
o yedileri açığa çıkar, cenazene üç kalsın*
zehir bolluğuna ve bitiş çizgisine işaret ediyor.
o yedileri açığa çıkar, cenazene üç kalsın
zehir bolluğuna ve bitiş çizgisine işaret ediyor.
bir larvaya dönüştüğümde
beni tabaklarınızdan beslediniz,
şimdiyse kamburum gergin
yüz'ünden batıyor.
bu çakıllar derimi kırıştırıyor
derisiz bir zaman izi
giyin örümcek ağlarınızı gururla
ucuz ve kırılgan çehrenizle.
salgı bezlerim bu kıyımı salgılıyor
kiliseninzin oturakları dizlerinizi ters çeviriyor.
ültimatomlar nihayete vardığında
üniforman aslında seni giyiyor.
o yedileri açığa çıkar, cenazene üç kalsın
zehir bolluğuna ve bitiş çizgisine işaret ediyor.
o yedileri açığa çıkar, cenazene üç kalsın
zehir bolluğuna ve bitiş çizgisine işaret ediyor.
o çöplük sana dönüşüyor
hemen kaşlarının kuzeyinde
bir telaş olsun diye çömel o deliğe
tayınlar sarışınlaştığında.
tuzlanmış dikişim sabırlı,
her şeyi içine çekmeyi bekliyor.
bu hileden doğan bir plazma var
bizmiş gibi yapıyor...
tüm sıvıları mumyalamalıyım, yapmalıyım, yapmalıyım
onları yakmayı tercih ederim, yapmalıyım, yapmalıyım
tüm sıvıları mumyalamalıyım, yapmalıyım, yapmalıyım
onları yakmayı tercih ederim, yapmalıyım, yapmalıyım.
o yedileri açığa çıkar, cenazene üç kalsın
zehir bolluğuna ve bitiş çizgisine işaret ediyor.
o yedileri açığa çıkar, cenazene üç kalsın
zehir bolluğuna ve bitiş çizgisine işaret ediyor.
4- meccamputechture (mecca + amputee + technology + architecture)
ampütektür geldi
filistin methiyeleriyle
boş adların bir derin çukuru.
avuçlardan akar hapsolmuş alışkanlıklar
göğsü deşer
tüm yenidoğanlara bakar.
kirli kırmızı saçların örgüleri altında
ceninlerden bir kolye ile kılıç dişli gözlükler*.
kara gül-cevherlerinden bir buket istiyorlar
iğdiş eden öpücükler, damla-taşı kökleri.
en kutsal suyun seni boğmak isteyeceği
siyanür havuzuna gidip bir orada bir kapsül inşa ettiler.
yarın unuturuz,
çünkü şimdi asla terk etmedi.
bedenimi bulmalısınız
mekke civarlarında.
bana bir ceset veriyorsun
şimdi onun içinde yaşıyorsun
onu karıştırıyorsun seni doyuran sabanlarla.
bana bir ceset veriyorsun
şimdi onun içinde yaşıyorsun
onu karıştırıyorsun seni doyuran sabanlarla.
lütfen sök tüm bu hayalet uzuvları
bunlar süs olan insanlara delalet ediyor
süs olan insanlar
süs olan insanlar
süs olan insanlar.
herkes bıçaklıyor her zaman
ikna ilgini solduruyor.
herkes beni gömen o küreklere
yardımcı olmayı seçti.
bu kir, mesih'i yeniden tövbe ettirmeye döndürüyor
duydum ki tüm yeni-doğanları kesiyorlarmış.
bu kir, mesih'i kendi şehvetinden tövbe ettirmeye döndürüyor
duydum ki kukla kendi kuyruğunu çekiyormuş.
lütfen sök tüm bu hayalet uzuvları
bunlar süs olan insanlara delalet ediyor
süs olan insanlar
süs olan insanlar
süs olan insanlar.
herkes bıçaklıyor her zaman
ikna ilgini solduruyor.
herkes beni gömen o küreklere
yardımcı olmayı seçti.
yıldız-eti*
çok namuslu yarık uyuşuk bir düğümü fısıldıyor
peygamber devesi-çiçeğinin dünyasızlığına bağlanmış
bir yobazın örtüsünü çekiştiren budanmış parmaklar.
yüce hakikati kaynatacağım
o bu eve dokunur dokunmaz.
yüce hakikati kaynatacağım.
lütfen sök tüm bu hayalet uzuvları
bunlar süs olan insanlara delalet ediyor
süs olan insanlar
süs olan insanlar
süs olan insanlar.
yüce hakikati kaynatacağım o bu eve dokunur dokunmaz
yüce hakikati kaynatacağım o bu eve dokunur dokunmaz.
herkes bıçaklıyor her zaman
ikna ilgini solduruyor.
herkes beni gömen o küreklere
yardımcı olmayı seçti.
onda bir insan nabzı eksik.
onda bir insan nabzı eksik.
onda bir insan nabzı eksik.
onda bir insan nabzı eksik.
onda bir insan nabzı eksik, emin değilim ama
onda bir insan nabzı eksik.
onda bir insan nabzı eksik, emin değilim ama.
onda bir insan nabzı eksik.
5 - asilos magdalena (meryem tımarhanesi)
hasta geldim,
ve iyileşmek için
dolaşıyorum bir dilenci gibi.
bana itaatini verme,
yoksa gösteririm sana etin zayıf olduğu
çamurdan bedenimi.
hayatım boyunca
karanlık (olan) beni muhafaza etti.
yağmurda
seni gördüğümde
bana kanının sözünü vermiştin.
ben kalmayacağım.
bu dünyadan düştüğünden beri
bir bıçak çekiyorum, tanrım, senin için.
beni kaç kere ısırdın da,
ben kaç kere kaçtım?
artık aşık değilim
senin yalanlarına.
cehennemde uyuyorum
çünkü cehennem tek gerçek.
hayatım boyunca
karanlık (olan) beni muhafaza etti.
yağmurda
seni gördüğümde
bana kanının sözünü vermiştin.
ben kalmayacağım.
sabahın yıldızı*
samael, seni kovalıyorum.
ve kanatsız kalsam da
senin için ölüyorum.
6 - viscera eyes (iç organ-gözler)
seni yalanlarla hasta gördüğüm için,
bu hırsız anladı
tuzaklarla yapılmış kusurlu bir tuzak.
yemin ederim ki,
seni öldürürdüm.
ve geçen her günle, hatırla
kimin en güçlü olduğunu.
bırakma, bırakma beni!
sayısal yalanlarda bir zehir vardır.
senin iyileşen dikenlerin
yalnızca bir mıknatıslar tacıdır.
o üçüncü cam-göz içindeki sallantıları katlıyorlar.
gel de ver onu bana,
gel de öl!
iç-organ gözlerinde*
katarakt perdeleri indiriyor
izin ver, izin vereyim
rahatın senin yanında boğulmasına!
vah!
ağlama, kızım, bana
çünkü indireceğim seni bu haçtan.
dün seni yürürken gördüm, bedeninde ruh olmadan,
ışıksız kollarda.
bu çatlak kiremit duvara düşüyor lekeler
dört tanesi izliyordu, diğer üçü saklanırken.
suçlu, bir camdan platformdan tükürdü tohumları
kutsandığını sandığın o simgeyi yıkarak.
bırakma, bırakma beni!
sayısal yalanlarda bir zehir vardır.
senin iyileşen dikenlerin,
yalnızca bir kurtçuklar tacıdır.
o üçüncü cam-göz içindeki sallantıları katlıyorlar.
gel de ver onu bana,
gel de öl!
iç-organ gözlerinde*
katarakt perdeleri indiriyor
izin ver, izin vereyim
rahatın senin yanında boğulmasına!
bekle!
kavisin sallanmasını gördüm senin ipucu* dilinden
fakat ondan ördüğün braille, sesli bir şekilde okunmalı,
öyle olacak.
dedim ki,
o* düşüyor, o hala düşüyor,
ama kimse gelmek istemiyor.
dedim ki,
o sürünüyor, o hala sürünüyor
senin mezarının toprağında.
7 - day of the baphomets (iblislerin günü)
kaldırımı doğruyorlar
geçmiş hayatlarından tövbe ediyorlar.
geride bırakılacak
tek geride bırakılmış ödeme ben olabilir miyim?
kil ve pigment ayak-izleri
paslanmışlar temizlenmek için kaynarken.
boğamız bir dilbilime* izin verdi
yalnızca bizim içimize çekebileceğimiz.
seni şimdi onların yapacak bir duam var
türbelerin altında.
iç organlarını bir teklif olarak sun!
yabalar ile okşuyorlar
sığırların kışkırdığı bir denizde.
yatıştırıcıları salgılıyorlar
kraliçelerini zayıflatmak için.
zorla selamlıyorlar
ne zaman ayrılsan.
kendimize bir melek öldürdük*
ve kestik sonra kanatlarını!
seni şimdi onların yapacak bir duam var
türbelerin altında.
iç organlarını bir teklif olarak sun!
kendi çehremle doğdum!
evinin eşiğine ölüm getirmek için.
bu gece diktim
hepinizin giydiği
kılları ve çarpık tırnakları.
karın evde otururken
haşaratı ektim oraya
çünkü onun böylesine ihtiyacı var!
daha ne kadar el ele katlanmalıyız?
rahibeler yine tekerleri yakıyor.
döşeğin kenarı onu soymak için var
dürüstçe anlat anektodu.
hepimiz çözüldükten sonra
fayındaki sahiple bir orospular hududu
bir gün borcunuzu ödemeyeceğiz
kırkayaklarımız haklarını alacaklar!
evinde kaçak avcılar!
evinde kaçak avcılar!
daha ne kadar el ele katlanmalıyız?
rahibeler yine tekerleri yakıyor.
döşeğin kenarı onu soymak için var
dürüstçe anlat anektodu.
hepimiz çözüldükten sonra
fayındaki sahiple bir orospular hududu
bir gün borcunuzu ödemeyeceğiz
kırkayaklarımız haklarını alacaklar!
nehri bük dudaklarından
zalim ve boğulmuş bir rüzgar gibi.
yarığı ongunlarla doldur
şafak kafasını sallıyor yine.
braille öne sürüldü onu iyi okuyabilmek için
kolera bir araya getirdi hepimizi.
yanıkları kazanlarda temizleyin
avuçlarımızda bir mercek görelim.
ellerim bir anıt salgılıyor!
ellerim bir anıt salgılıyor!
ellerim, ellerim, ellerim...
kayıp çocuğunun sebebi benim
evde olabilirler, ama bir iz yok...
yastığının altına bir omurga bıraktım
ah, neler yapıyoruz sen yokken.
kuma yazdığın o mesajı gördüm:
oymaya uğraşan uzuvsuz ipuçları.
müjdenin uyuşturucusu dedi ki:
kuzuya da ağızlık takın
kuzuya da ağızlık takın...
bana bir sayfa ver, bana bir sayfa ver
boş olsun,
benden akan gürz yağmur yağdıracak.
bana bir sayfa ver, bana bir sayfa ver
boş olsun,
senin yoluna çıkardığım yarışlar...
belki bir gün durup fark edersin
hizmet ettiğin tahtın ölü olduğunu.
bana bir veba ver, bana bir veba ver
boş olsun:
sahip olduğun hiçbir şey güvende değil!
daha ne kadar el ele katlanmalıyız?
rahibeler yine tekerleri yakıyor.
döşeğin kenarı onu soymak için var
dürüstçe anlat anektodu.
hepimiz çözüldükten sonra
fayındaki sahiple bir orospular hududu
bir gün borcunuzu ödemeyeceğiz
kırkayaklarımız haklarını alacaklar!
evinde kaçak avcılar!
evinde kaçak avcılar!
8 - el ciervo vulnerado (yaralı çoban)
yine kara mırra içiyorum
ne kadar yakına ayrılırsak,
dudaklarına dokunmam gerekiyordu
yüreğimdeki çiviyle
beni yakaladığın gece
tabutum yürüyordu
senin merhametine düştüm
senin mezarına düştüm--
mekkeampütektür
yolumda duruyor
yaşlı bir çocuk olarak ne kadar genç kalırsam
bildirdiğim ölümü o kadar doğuracak ayna.
beni tüketirsen
seni bırakmayacağım.
ben yokmuşum gibi yürürsen
sesim bulaşacak boğazına.
ne mübarek,
ne mübarektir ettiğim hata.
birileri bizi izliyor
birileri buldu
parlak ligamentleri
siyah-beyaz bir fayanstaki.
neden çağırıyorsun onları
eğer krallığın gelmeyecekse
ne kadar genç kalırsam
çürüyeceğim sonsuza dek
beni tüketirsen
seni bırakmayacağım.
ben yokmuşum gibi yürürsen
sesim bulaşacak boğazına.
ne mübarek,
ne mübarektir ettiğim hata.
çünkü ağzımın akıttığı sinekler
oynayan çocukları soyacak.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap