593 entry daha
  • kırk iki yaşında yokluk ve sefalet içinde öldü.

    kırk iki yıllık kısa ömrünün her bir dakikası senin benim gibi midesinden ve libidosundan başka bir şeyi düşünmeyen milyonlarca fuzuli insanın tüm hayatına bedeldi. dünyadan gelmiş geçmiş nadir dehalardan biriydi.

    tüm sıradışı, özel insanlar gibi o da yaşamı boyunca anlaşılmadı. hak ettiği ilgiyi, şöhreti ve bolluğu göremeden hastalanıp öldü.

    ardından öyle büyük, öyle uçsuz bucaksız bir miras bıraktı ki, edebiyat, anlatı sanatı, poe'den önce ve poe'dan sonra diye ikiye ayrılır.* korku, macera, gerilim, gizem, gotik, tedirginlik, cinayet, dedektif ve bugün sinemanın, edebiyatın hatta poe'dan sonraki gotik resmin, karanlık görsel sanatların, grafitinin, cyberpunk vesaire tüm bu akımlar, sanat dalları, sektörler, ifade biçimleri onun attığı çöpü karıştıran kargalar, sıçanlar gibidir. korku sineması, korku dizisi diye bir şey varsa bunu poe yaratmıştır. ve yirmili yaşlarında başarmıştır bunu. jules verne, stephan king, jack london hele hele anne rice, shirley jackson, dean r. koontz falan onun ancak gölgesi, peynir altı suyu olabilirler. lovecraft bile hayatı boyunca bir tane poe öyküsü kalitesinde bir şey yazamamıştır. ama dur, içim elvermedi böyle demeye o piçin şu, cthulhu'nun çağrısı evreni çok iyi. ama bariz poe öykünmesidir.

    "dehşet ve felaket bütün çağlarda kol gezmiştir. öyleyse anlattığım öykü için bir tarih vermek neye yarar?" efsanevi metzengerstein öyküsü bu cümlelerle başlar. benim en sevdiğim ve kuşkusuz en tedirgin edici öykülerinden biridir.

    "kendi hayal gücünün parlaklığında yitmiş ve kendi gençliğinin alevleriyle yanıp kül olmuş bahtı kara ve esrarengiz insan!" işte bu harikulade ifadeyle başlar randevu isimli dehşet öyküsü. yüz kere okusan bir yüz kere daha okumak istersin. doyamazsın.

    "insanın içine sıkıntı veren kapkara bulutların iyice alçaldığı, ölüm sessizliğindeki donuk ve karanlık bir güz günü, eşine az rastlanır derecede kasvetli dağ yollarında bütün gün tek başıma at sürdükten sonra, nihayet akşam inerken usherların kasvetli malikanesi uzaktan göründü." bu inanılmaz güzel girizgâh poe'nun alamet-i farikalarından biridir ve yazının icadınsan sonraki en güzel metinlerden biri olan usher malikânesinin çöküşü isimli öyküsünün de giriş cümlesidir. şiir gibi bir kâbusu anlatır.

    "bırakın da şimdilik kendime william wilson diyeyim." poe'nun en sevdiğim, en matrak ve en dehşetli öykülerinden birinin harikulade güzel cümlesi. çoğu yazara hayatı boyunca şöyle klas bir cümle bulabilmek nasip olmaz. william wilson tadına doyulmaz bir poe öyküsü.

    "yazmak üzere olduğum bu son derece korkunç ama bir o kadar da sıradan öyküye inanmanızı ne bekliyor ne de istiyorum."

    kara kedi isimli muhteşem, kaçıkça, deli işi, anormal öyküsünün ilk cümlesi.

    "... birisinin bizi, anlaşılmaz bir şekilde adını unuttuğum bir yerde, son derece önemli olduğunu bildiğim bir konuda yapılmış bir toplantıda tanıştırmış olduğunu çok iyi biliyorum. gerçek şu ki, zaman ve mekânın üzerimde belirli bir izlenim bırakmasını engelleyecek endişe dolu ve sıkıntılı bir ortamda tanıştırılmıştık."

    tükenmiş adam isimli çağının çok ilerisinde bir öykünün girişindendir bu cümle. freud bile daha sonra bu öyküyü okuyup poe'ya hayran kalacaktır. çünkü henüz psikiyatri, psikoloji diye bir şey yokken poe, psikolojik bir sendromu inanılmaz bir kurgu ve üslupla öyküleştirmiştir. poe'nun bu zamanın ilerisindeki öyküleri 20. yy avrupa sinemasına da ilham verecek, pek çok author yazar poe adamlarından sinemaya uyarlama yapacaklardır.

    öykülerinden bazı pasajlar:

    "evet, kasvetli vadileri, iç karartıcı kayalıkları, sessizce gülümseyen suları, huzursus uykularda iç çeken ormanları ve hepsine yukarıdan bakan mağrur, külyutmaz dağları seviyorum."

    "ağaçların gölgeleri olanca ağırlıklarıyla suya düşüyor ve sanki içine gömülüp suyun derinliklerini karanlıkla döllüyordu."

    "tavırları, ikinci çocukluğun hırçınlığıyla bir tanrının ağırbaşlılığının çılgınca karışımıydı."

    "... böyle anlarda gözün parçalanmış bir ayna gibi, hüznünün imgesini çoğalttığını, yanı başındaki acıyı sayısız uzak yerde gördüğünü kim anımsamaz ki?"

    "kendi yüreğinin içinde yaşayan ben...'

    "çünkü onun kaba ve düş gücünden yoksun bir şekilde lafı geveleyip duran üslubunun dostumun yüce idealleriyle pek ilgisi yoktu."

    "bende ise bütün erdemler bir pelerin gibi bir anda üzerimden sıyrılıp düştü."

    "yeryüzünde çok ileri derecede ve eşi benzeri olmayan bir despotluk varsa, bu da, emretmesini bilen bir çocuğun kendisi kadar zeki olmayan arkadaşları üzerinde kurduğu despotluktur."

    poe'nün tüm öyküleri ancak onun düş evreniyle tasvir edebileceğimiz şekilde karanlık bir şiir gibidir. çılgınca komik ve dehşetli bir kâbus gibidir. poe okumak bir kere yapılıp bırakılacak bir ameliye değildir. poe hayat boyu, bir menkıbe kitabı gibi, bir şiir veya kur'an gibi alıp alıp okunacak bir yazar.

    edit: bazı tashihler yapıldı. entry yürürse eklemeler de yapılacak.

    edit 2: entry debe'ye girdiği için bazı eklemeler yaptım.

    edit 3: dupindupin nick'li ekşi sözlük kullanıcısı arkadaşımız, arthur conan doyle'un sherlock holmes olarak popüler olan auguste dupin karakterini de birebir edgar alen poe'den aşırdığını eklememi istedi. evet gerçekten de arthur conan doyle bir intihalci ve hırsızdır. üstelik poe'dan çaldığı karakterin ismini bile değiştirme zahmetine girmemiştir. üstelik bu aşırma dedektiflik öykülerinden dolayı britanya kraliçesi kendisine sir unvanını vermiştir.

    poe sahipsizdir. poe hayattayken de sahipsizdi öldükten sonra da sahipsiz oldu. poe'dan çalmayan hemen hemen kimse yok. poe ürkütücü düzeyde bir dehaydı.

    yararlandığım çeviri: hasan fehmi nemli
    iletişim yayınları. herkese şiddetle tavsiye ederim.
144 entry daha
hesabın var mı? giriş yap