260 entry daha
  • beni tuhaf ilişkilere sürüklemiş oyundur. sene 2008 falan. ogame'den sonra yeni bir online oyun arayışına girmiş ve yaklaşık 1 sene önce de hattrick'i keşfetmiş bir üniversite öğrencisiyim.

    ilk başlarda öylesine sıkıntıdan oynamaya başlasam da, gittikçe başında daha fazla vakit geçirmeye, derslerden falan geri kalmaya, geceleri sabaha kadar forumlarda yazışmaya kadar varan bir bağımlılığa dönüştü bende. öyle ki, haftalık gelişim için güncelleme yarım saat gecikse hemen modlara falan yakınıp, esip gürleyen bir psikopat manyağa dönüştüm. tabii oyunu iyice öğrenip milli takıma oyuncu vermeye kadar gitmişliğim var. ama yetmedi. bir şekilde o camiada adımı, oyunu oynamayı bıraktıktan sonra bile unutulmayacak şekilde duyurmam gerekiyordu. bunun için de milli takım antrenörlüğünü kafaya koydum. ki o zaman türkiye milli takımı daha yeni dünya 2.'si olmuş. yani zaten başarılı bir durumda ve bana gelene kadar kimler var.

    sonra şöyle genel olarak milli takımlara bakınırken bazı takmların çok iyi, mükemmel vs. yetenekte oyuncularla habire dünyanın son sıralarında kendi çapında takıldıkları gözüme çarptı. çok tuhaftı, bir milli takımda nasıl çok iyi yeteneğe sahipo oyuncu olabilirdi. bilmeyenler için şöyle açıklayayım, 1'den 20'ye kadar yetenek ratingleri var. 1 en zayıf, 20 engüçlü. çok iyi dediğimiz olay yanlış hatırlamıyorsam 8. sırada. yani herhangi bir takımda bulunan sıradan bir rating. ama gel gör ki, bu ülkelerin milli takımlarında var bu tarz oyuncular.

    sonra gözüme uganda'yı kestirdim ve uganda liglerini incelemeye başladım. bir de ne göreyim? oyunu oynayan kişi sayısı bir eelin parmağını geçmiyor. dedim adamlarda herhalde yokluktan dolayı bilgisayar fala yok **. sonra kendi kendime dedim ki, ben niye oradan takım alıp sonra da milli takım hocası olmuyorum ki? sonra da türk forumlarına girip uganda'da yaşıyorum falan diye milleti kandırıp, gündem olurum. tabii bu o kadar da kolay bir şey değil. ip adresin hangi ülkedeyse, sadece oranın takımını veriyorlar sana. zaten bu oyun biraz tok satıcı gibi davranıyordu hala öyle midir bilmiyorum. takım almak için başvuru yapıyordun, sebepsiz reddediyordu. 3-4 kez başvurman gerekiyordu falan. olur olmadık şeylerden banlıyordu falan. neyse, proxy programları kullanarak başka ülke ip adresiyle bağlanıp öyle takım almaya çalıştım. ama yemediler. bir bok olduğunu anlayıp 10 kez üst üste reddettiler. ben de böyle olmayacağını anlayıp, vazgeçtim.

    sonra bir gün facebook'ta takılırken bizim ünide okumaya gelen afrikalı bir arkadaşın paylaşımını gördüm. çocuk moritanyalıydı. sonra kendi kendime dedim ki "lan ben bunun yerine olsam hemen oradan takım alırdım." o anda aydınlandım ve evreka diye bağırdım evde. hemen gidip moritanya milli takımına baktım. ama moritanya oyunda olmayan bir ülkeydi. tam şansıma söverken aklıma bir fikir daha geldi. pekala ugandalı birini arkadaş olarak ekleyebilir ve amacıma ulaşabilirdim. hemen facebook arama kısmına uganda yazıp, kişi profillerine bakmaya başladım. ekleyeceğim kişinin ingilizce bilmesi gerekiyordu. teker teker profillere girip ingilizce paylaşım yapan birini bulmaya çalışıyordum. tabii o zaman facebook'ta herkesin her şeyi kamuya açık olduğu, düzenleme falan olmadığı için * paylaşımların hepsini görebiliyordum. sonunda 23-24 yaşlarında bir kadın buldum. bayağı siyasi paylaşımlar falan da yapan aktif bir ablamızdı. tamam dedim, ben buradan girerim, bağlantıyı kurunca da bu ufak isteği kırmaz diye düşündüm.

    konuşmaya başladım. tanıştık, ettik falan. planladığım gibi siyasi konulara girdim. tam 2008 abd seçimleri öncesi. obama'yı babam gibi sevdiğimi falan söyledim. mc cain allahın belası bir düzenbazdır falan giydiriyorum. facebook'taki paylaşımlarım falan da hep bu yönde. her an eve antifa'dan çelenk falan gelebilir yani o derece. hepsi sadece uganda'dan bir takım alabilmek uğruna. takımı alsam ne yapacağımı da bilmiyorum. belki türkiye'den giriş yaptım diye yine banlayacaklar. ama ergenlik zamanları işte. geleceği planlayabilen biri olsam zaten bunu yapacağıma oturur dersimi çalışırdım.

    o yaz böyle aylak aylak bu oyunu oynayarak geçirirken nihayetinde yaz bitti ve okullar açıldı. vize zamanı sınavlardan patır patır dökülünce ailem haklı olarak başımın etini yemeye başladı. mecburen oyunu tak diye yarıda bırakmak zorunda kaldım. finallerde bütünlemelere kalınca da okul bitene kadar oynamamaya söz verdirdiler. daha ikinci sınıftayım düşünün. neyse ben yine de kadınla bağlantıyı koparmıyorum, çünkü bir gün oyuna geri döneceğimi biliyorum. doğum gününü kutluyorum, paylaşımlarına yorum yapıyorum, duvarında paylaşım yapıp etkileşimde kalmaya çalışıyorum falan. obama kazanıyor seçimi, beraber seviniyoruz. hala öyle sıkı fıkıyız. ama tabii bu arada oyunu bırakmamın üzerinden haftalar, aylar geçiyor. yaşadığın şehirde üni kazanmak iyi bir şey değil aga. istanbul'da okuyorum sözde ama ailem de orada aq. insan istiyor ki ayrı evde kalayım, üniversitede okuduğuu anlayayım falan. bak tam şu sıralar tercih zamanı. tercih yapacaklar ne yapsın etsin, ailesinden uzakta okumaya baksın. yoksa liseden farkı kalmıyor aq.

    neyse, bu kadar süre oyundan uzak kalmak, bağımlılığı unutturuyor, hevesi yavaş yavaş bitiriyor bende. oyunda tanışıp dışarıda buluştuğum kişilerle bile nadir görüşür hale geldim bu süreçte. bu arada ugandalı kadınla irtibatta kalma isteğim de giderek azalıyor haliyle. yavaş yavaş daha az sıklıkta konuşmaya başlıyoruz. sonra hepten kesiyoruz irtibatı. ama hala arkadaşız. bundan 2-3 sene sonra kadın evleniyor. o zaman tebrik ediyorum. 1-2 sene sonra çocuğu doğuyor, iyi dileklerimi gönderiyorum falan. ama o kadar. üniversiteden mezun oluyorum, obama tekrar seçiliyor, işe giriyorum, trump kazanıyor, evleniyorum, trump 1 dönemi zar zor tamamlayıp postalanıyor, yerine bunak biden geliyor vs. vs. ama bu süreçte hiç konuşmuyoruz. dün çocuğunun okul üniformasıyla fotoğrafını gördüm. birlikte çekilmişler. sonra belki 10 yıldan fazla bir süre sonra birden bu kadınla muhabbetlerimizi, hepsinin sadece bir oyunda bir hesap açabilmek için olduğunu hatırladım. o fotoğrafı beğenip altına yorum yaparken hattrick'i unutalı çok uzun zaman olmuştu. dünyanın hiç gidip görmediğim bambaşka bir ikliminde, bambaşka şehirlere, sokaklara gözünü açan bir insanla, hiç karşı karşıya gelmeden, dangalakça bir bahaneyle kurduğum ilişkiyi düşündüm. bu seviye bir absürdlük sadece bir ergenin fikri olabilirdi. zaten ben diego dur allahını seversen zaten ortalık karışık'taki diego'yu da seneler önce bulup eklemiştim. geçmişimizde hepimiz yanlış işlere karıştık. hayat çok garip vapurlar filan.
16 entry daha
hesabın var mı? giriş yap