5 entry daha
  • bir insana yürürken akla gelen ilk dizeleri barındıran “sıkı şiir”… daha ne denilebilir ki? hani, gerçekten ne denilebilir ki bu şiir için? türk şiir tarihinde bunun bir benzeri asla olamaz, dünya şiir tarihinin en büyük şiirlerindendir yıkılma sakın. ismet özel, ece ayhan ile şiir bilen belleğimde sıkı şâirdir, şiiri şiirdir. “devrim” ve “aşk”, elbette ki “sıkı dostluk” bir şiirde işte böyle işlenir, şiir budur, şiir okurken gözlerim doluyorsa, bir sebebi de ismet özel’dir. ismet özel’in 6 tane dişini çektirip 6 gün izin alıp bu şiiri yazmış olması, şâir kelimesinin anlamının nice ağır olduğunu olduğunun bir kanıtı dahadır, 1969 yılında yazılmıştır, “karaşın” şiirdir… muska yapılıp döş üzre asılmalıdır kâbe duvarına asılan muallakat gibi, böyle de bir şiirdir.

    şuradan, ismet özel’in sesinden dinlenebilir:
    http://www.youtube.com/watch?v=wumwn1zep_e

    bir şiir için, sadece kağıt üzerine kalemle yazılan bir şiir için ne feda edilebilir sorusunun belki verilmiş en büyük cevabıdır bu ismet özel şiiri.

    devrim”, ismet özel’in “amentü” [1] şiirini yazmadan önceki şiirlerinin en büyük motor gücüydü, ismet özel şiirini itmiş ve doruğa taşımıştır ve şu da apaçık ki, “devrimin en lirik tarafını en güzel ismet özel anlatmıştır”, ismet özel’i bu konuda henüz kimse geçememiştir ama maalesef o da çok uzun sürememiştir.

    şimdilerdeki fikrî durumu her ne kadar beni deli etse de, ismet özel’i inkâr etmek, türk şiirini inkâr etmek, görmezden gelmek veya yok saymak demektir. nasıl es geçilebilir ki ismet özel şiiri? yıkılma sakın şiirini es geçebilmeyi anlamıyorum, bu konuda sorun bende de olabilir…

    şiir eğer yalansa ve şair de yalan söylemenin sanatkârıysa, bu şiir şiirin de bir çeşit antisidir, bilinen şiirin bir nebze karşı kıyısına geçmiştir; kanla, acıyla ve dostlukla yazılmıştır. otel lobilerinde ipek gömlekle oturup viski yudumlarken varoluş kaygısı gütmekle yazılmış değildir, muş’ta bir nizamiyede kaleme alınmıştır, zor şartların zor şiiri, bir o kadar sıkı ve işte en çok bu yüzden büyük şiirdir. ama sadece bu mu? asla…

    ismet özel şiirin hikayesini şöyle anlatıyor resmi sitesinde:

    “o sırada ataol, trabzon’dan malazgirt’e sürgün ve hapis gitmişti. ve elden, bana yıkılma sakın adlı şiirini gönderdi. askerdi, yedek subay. bir subaya karşı gelmekten hapsedilmişti. muş’a [2] gelen malazgirtli orhan adlı bir çocuk, ataol’un şiirini getirdi bana. ben de ona bir şiirle cevap vereyim dedim. ama nasıl yapacağım? hem askerlik hem şiir olmuyor? hemen bir formül buldum. diş çektirene üç gün istirahat veriyorlardı. ağzımda da diş gökleri vardı. dişçiye çıktım, üç diş kökü aldırdım ve üç gün istirahat aldım. üç gün uğraştım, didindim, ama şiir bitmedi. bitmeyince gene dişçiye çıktım, dedim ki ‘şu dişleri çek’. çürük olan ama tedaviyle kurtarılabilecek olan iki dişimi çektirdim. dolayısıyla üç gün daha dinlenme imkanı doğdu ve altı gün içinde şiiri bitirdim.”

    ataol behramoğlu’nun bu şiirin yazıldığı şartlardan uzun yıllar sonra haberi olması da, şiirin değerini kat be kat arttırıyor gözümde.

    “ama budandıkça fışkıran da bizleriz
    ölüyoruz, demek ki yaşanılacak…
    ölüyoruz, demek ki yaşanılacak…
    ölüyoruz, demek ki yaşanılacak…
    ölüyoruz, demek ki yaşanılacak…
    ölüyoruz, demek ki yaşanılacak…
    ölüyoruz, demek ki yaşanılacak…
    ölüyoruz, demek ki yaşanılacak…
    ölüyoruz, demek ki yaşanılacak…
    ölüyoruz, demek ki yaşanılacak…
    ölüyoruz, demek ki yaşanılacak…
    ölüyoruz, demek ki yaşanılacak…
    ölüyoruz, demek ki yaşanılacak” *

    bir benzeri: (bkz: evet isyan/#10766416)

    _______

    [1] (bkz: muş’ta bir güz için prelüdler)
    [2] (bkz: âmentü/#10545064)
50 entry daha
hesabın var mı? giriş yap