7 entry daha
  • yıl 1927. brüksel'de yapılan beşinci solvay konferansı'nın konu başlığı 'elektronlar ve fotonlar'dır. bu konferansta einstein ve bohr arasında başlayan kuantum mekaniği tartışmaları bilim dünyasını bambaşka bir noktaya taşır.

    yıl 1935. albert einstein, boris podolsky ve nathan rosen bir düşünce deneyi hazırlarlar. yayınladıkları makale kuantum dolanıklığı ile ilgilidir. epr* paradoksu olarak da bilinen bu çalışmanın çok basitleştirilmiş bir anlatımı şu şekildedir:

    sıfır spinli bir parçacık ele alalım ve bunu ikiye ayıralım. elimizdeki yeni iki parçacık; toplam spinleri sıfır olması gerektiğinden birbirine zıttır. parçacıklardan biri saat yönünde dönüyorsa diğeri saat yönünün tersine dönüyordur. biri artı ise diğeri eksidir. biri yukarı kutupluysa diğeri aşağı kutupludur...

    kuantum fiziğine göre, bu iki parçacıktan hangisinin artı hangisinin eksi olduğunu ölçüm yapıncaya kadar bilemeyiz. fakat burada kastedilen hangisinin artı ve hangisinin eksi olduğunun ölçüm yapılıncaya kadar belirsiz olması. yani bu bilgiyi sadece 'biz' bilmiyor değiliz. parçacıkların kendileri de bilmiyor. her iki durumu da süperpoze şekilde içeriyorlar.

    bu iki parçacıktan birini ölçtüğümüzde durumlardan birine sabitliyoruz ve böylece diğer parçacığın da durumunu öğrenmiş oluyoruz çünkü ölçtüğümüz parçacığın zıt spininde olması gerekiyor. dolanık parçacıklar kendi durumlarından birbirlerini haberdar ediyorlar.

    gelelim einstein'ın korkunç bulduğu noktaya. dolanık parçacıklar birbirlerinden örneğin 5 ışık yılı uzakta olsalar dahi kuantum mekaniğinin formüllerine göre birini gözlemleyerek konumunu sabitlediğimizde diğer parçacık anında bundan haberdar oluyor ve zıt spini alıyor. halbuki birbirlerinden 5 ışık yılı uzakta olmaları şu anlama gelir: aralarında ışık hızıyla bir haberleşme olsa dahi, bilginin iletilmesi için 5 yıl gerekir. evrende ışık hızının geçilemeyeceğini öngören görelilik kuramının yaratıcısı einstein için bu absürd sonucun tek bir açıklaması vardır: kuantum mekaniği eksiktir, tamamlanmamıştır, keşfedilmemiş gizli bir değişken olmalıdır. parçacıklar ışıktan daha hızlı şekilde haberleşemez, dahası zaten en başta konumlarında bir belirsizlik yoktur. olmaları gereken konum, yük, spin en baştan bellidir. tanrı zar atmaz.

    eldiven benzetmesi einstein'ın kuantum süperpozisyonu ve belirsizliğine karşı çıktığı durumu anlatır. bir çift eldiveni iki farklı kutuya koyup farklı kıtalara gönderirsek, kutuyu açtığımızda elimizde sağ teki varsa diğer kutudaki tekin sol olduğunu anlarız. ve biz bilmiyor olsak da daha en baştan bizim kutumuzda sağ tekin olduğu bellidir. eldivenler birbilerine mesaj falan göndermez.

    bohr ise tam tersini, iki parçacığın her iki durumu da eşzamanlı olarak süperpoze şekilde barındırdığını ve bunlardan birini ölçmemizin diğer parçacığı -yüzlerce ışık yılı uzaklıkta olsa dahi- etkilediğini savunuyordu.

    yıl 1964. teorik fizikçi john stewart bell, bell eşitsizliği adı verilen bir düşünce deneyi kurguladı. yıl 1967. john clauser, bell eşitsizliğini deneye döktü. aslında iki fizikçi de einstein'ın haklı olduğunu düşünüyordu. fakat sonuçlar, kuantum mekaniğinin tutarlı olduğunu, einstein'ın savunduğu gibi bir değişken olmadığını, parçacıkların bilgisinin en baştan belirli olmadığını kanıtladı. tanrı zar atmıştı.
101 entry daha
hesabın var mı? giriş yap