1 entry daha
  • ingmar bergman, antonioni'yi ve antonioni'nin monica vitti'yi oynatış biçimini amatorce buluyordu. böyle düşünmesi doğal çünkü izleyici antonioni filmlerinde anlamın amatörce pusuya düşürüldüğünü düşünebilir. kameranın görünümleri ürkekçe takip ettiğini ve bunun da geleneksel sinema gramerine ters gelen bir izlenim bıraktığını da düşünebilir- ki bergman bu tür bir anlama yetisinin tuzağına düşerek yukarıdaki nitelemeyi öne sürmüş görünüyor. l'eclisse başta olmak üzere antonioni filmleri kendilerini bizim ona verdiğimiz anlamları taşımakla yükümlü hissettmezler. hep bir kayboluş söz konusudur; düşünce kaybolur, kadın kaybolur, aşk kaybolur, sonbahar kaybolur, güneş, taşıtlar, en başta edilmiş yeminler, bakışlar, sokaklar ve en önemlisi karakterler kaybolurlar. nereye gidiyorlar peki? bu filmlerdeki anlamların bir bodrum katı, düşünce kileri yok elbette. insanın içinde kaybolmadan bu yaşamla baş edemeyeceğini gösteriyor usta, büyük usta.. kameranın kahramanlara olan sadakatini yitirmesi, neden bahsettiğini bile unutup ağaçlara, ilginç gözlüklü bekleyenlere, gökyüzüne odaklanması yani tutulması en sonunda "şimdi bu var, işte bunlar, ağaç, şu adam...vs" demeye getiriyor lafı. ` :renan akman'a teşekkürlerimle`
40 entry daha
hesabın var mı? giriş yap