2 entry daha
  • giacometti'nin atölyesi'nden

    17
    ölüler kitlesine, giacometti'nin yapıtı, her insanın, her şeyin, yalnızlık bilgisini aktarır, bir de bu yalnızlığın en emin övüncemiz olduğunu.

    18
    her nesne, kendi sonsuz mekanını yaratır.

    37
    giacometti'nin heykelleri ölmüş bir çağa ait gibi; sanki zamanla gece onları hünerle yontarak, o hem okşayıcı hem de sert geçen sonsuzluk görünümünü vermek için aşındırdıktan sonra bulunmuş bunlar. ya da fırından çıkmışlar, korkunç bir pişirimin kalıntıları olarak: ateş sönünce böyle bir şey kalıyor demek.
    ama ne ateş!

    51
    kerhane, kadının, kendini yalnızlıktan bir daha hiç kurtaramayacak olan yarasıyla övünebileceği tek yer değil mi; kadını her çeşit faydacı yaftadan arındırarak, ona bir çeşit saflık kazandıran yer, kerhane değil mi?

    52
    desenleri için "sonsuz değerli nesneler..." diye yazdım. bunu derken, aynı zamanda, beyazların, kağıda bir pırıltı - ya da yıldız - değeri kattıklarını da söylemek istiyordum; çünkü çizgiler, anlamlı birer değerleri olsun diye değil; sadece beyazlara, gereken bütün anlamları vermek amacıyla kullanılıyor. iyi bakmak lazım: zarif olan çizgi değil, çizginin içerdiği beyaz mekan. içi dolu olan, çizgi değil, beyaz

    74
    öyleyse giacometti'nin sanatı, nesneler arasında -insan ve salgıları türünden- toplumsal bir bağ kurma çabasında olabilecek bir sanat değil; giacometti'nin sanatı, daha çok bir yüksek düzey serseriler sanatı; bunlar o derece arınmış serseriler ki, ancak, her insan ve her nesnenin yalnızlığını tanıma noktasında birleşebilirler. "ben yalnızım" diyor sanki her nesne;"demek ki, karşısında hiçbir şey yapamayacağınız bir zorunluluğa kapılmışım. eğer kendimden başka hiçbir şey olmazsam, yıkılmaz olurum. ne isem o ve sakınımsız olduğuma göre, yalnızlığım, yalnızlığınızı tanıyor."
hesabın var mı? giriş yap