26 entry daha
  • ahmet refik altınay, naima adlı kitabına şu şekilde başlar "naima'nın yaşadığı devir, milletin mütevali (birbiri ardına devam eden) felaketlere duçar (tutulmak) olduğu, elim mağlubiyetlerle dolu bir devirdi. dahilde inzibat, nizam ve kanun kalmamıştı. müftü (aslında müftü değil şeyhülislamdır) feyzullah' efendi'nin (beşik ulemalığını osmanlı literatürüne sokan kişi [ kendisi erzurum'ludur beşik uleması olan ilk kişi ise oğlu fethullah efendidir], edirne vak'ası denen bir olay neticesinde linç edilmiş ve cesedi bir nehire atılmış [muhtemelen meriç] naaşı asla bulunamamıştır [1703]) tagallup (zorbalık, baskı) zamanıydı. herkes büyüklerden birine intisap (bağlanma) eder, bu suretle yaşamaya çalışırdı. riyakar (yalancı, ikiyüzlü) cahillerin ve dessas (aldatıcı, oyunbaz) zenginlerin kıymetleri herkesten yüksekti. menasıp (memuriyet), ehline verilmezdi. ilim ve marifete kimse rağbet etmezdi." bahsedilen zaman dilimi 17. yy.'ın sonu ile 18. yy.'ın başlarına denk gelmektedir. gerçekten de naima efendi'nin hayatını incelediğimizde elinden geldiğince tarafsız yazamaya çalıştığı eseri (ravzatü'l-hüseyn fi hulasatı ahbari'l-hafikayn ["hüseyin’in(amcazade) bahçesinden doğu ve batı haberlerinin
    özetlerinin toplanması" [hüseyin amcazade, naima'nın tarihçi kimliğine bürünmesine yardımcı olan ona hamilik eden kişidir, eserin yazılmasının vesilesi hüseyin amcazade olduğu için naima ahd-e vefa olarak bu eserine bu ismi vermiştir] nam-ı diğer "tarih-i naima" [naima tarihi demekle de meşhurdur]) pek çok kez devrin idarecilerini rahatsız etmiş hanya'ya sürülen ilk kişilerden olmuştur (hanya'yı konya'yı görmekteki hanya, bu hanya'dır (hanya, girit adasındaki önemli bir kal'adır. bu kal'anın alınması adanın fethinin ilk adımı olmuştur. ancak 1645'de bu kal'a fethedilse de adanın fethi tam anlamıyla 1670'de nihayete eriştirmiştir). naima adaya kalabend (oldukça ağır bir cezadır. ölüm riski oldukça yüksektir, bu cezanın bir tık serti küreğe koşulmaktır) olarak yollanmış ve orada altı ay ikamet etmiştir, ancak adaya gidişi de oldukça olaylıdır. bir arkadaşı ile sürgüne yollanmış olan naima gelibolu'da [boğazhisarı'nda] saklanmış bu durum fark edilince gelibolu beyine oldukça sert bir emir yazılmış ve naima hanya'ya gitmek durumda kalmıştır (arkadaşı [ali bey] ise kıbrıs'a sürülmüştür) istanbul'da ikamet etmekte olan eşi divan'a içinde bulunduğu müşkülü yazınca affedilmiş ve anayurda gelmesine izin verilmiştir. ancak dönüş izni asitaneye (istanbul'a) değil bursa'ya dır. ancak bursa günleri de çok uzun sürmemiş bir sene sonunda başkente dönmesine izin verilmiştir. aistaneye dönünce divanda katiplik görevine tayin edilmiştir (oldukça kıymetli bir görevdir) bu göreve uzun süre kalamamış aleyhinde kurulan ittifaklar neticesinde silahtar katibi mertbesine düşürülmüştür, daha sonra anadolu muhasebesinde görevlendirilmiştir. mora seferinin nihayetinde mora'ya defter emini olarak gönderilmiştir (sürürmüştür ?), hayatını orada kaybetmiştir ve naaşı tam olarak belirlenememiş bir caminin avlusuna defnedilmiştir.

    lafı çok uzattım aslında bazen naima'nın yaşadığı devride yaşamak isterdim. ancak ahmed refik'in yukarıdaki satırlarını okudukça naima ile tanışmak için bile olsa o devirde yaşamaya değmeyecek olduğunu düşünüyorum.
2 entry daha
hesabın var mı? giriş yap