• ben mevcut aracımı yenilerken bunu epey bir düşündüm. hatta hollanda'ya arkadaşımızın yanına gittiğimizde onun aracını birkaç gün ciddi ciddi kullandım. artılarını konuşmaya gerek yok, ileri teknoloji, sessizlik, müthiş bir konfor. diğer tüm araçlarım onun yanında eski teknoloji kalıyor resmen.

    ancak hollanda ve belçika turumuzda bizzat (bkz: renault megane e-tech/@roket adam) ile yaşadığım olaylar beni bu mevzudan tamamen vazgeçirdi:

    - abartısız her adımı şarj istasyonu olan hollanda'da bile istasyonlar dolu olduğu için aracına şarj yeri bulmak için birkaç sokak dolaşmak ve aracı eve uzak bir yere zorunda kalıyorsun.
    - çalışıyor görünen şarj istasyonu gittiğinde bozuk çıkıyor.
    - şarjı çoktan dolmuş araçlar, saatlerce hatta sabaha kadar şarj istasyonlarını işgal ediyor. sen yine %3 şarjla stres içinde boş boş dolanıyorsun.
    - her bir şarj istasyonu şirketi için ayrı kart çıkarıp ayrı hesap açıp ayrı uygulama yüklüyorsun, saçma sapan bir şey.
    - yüksek hızlı görünen şarj istasyonu bazı sebeplerden birden düşük hızla şarj ediyor. 20 dakika durup devam ederim derken 2 saat bekliyorsun.
    - şarj istasyonlarının park yerlerini elektrikli olmayan otomobiller işgal etmiş oluyor. yine istasyon ararken boş boş dolanmaya devam ediyorsun. bak belçika'da yaşanan olay bu, bağcılar değil.
    - çok az bile gaza bassanız, menzil anında dip yapıyor. bu da şarj istasyonunda daha fazla vakit kaybetmek demek.
    - ayı gibi kabloyu çıkarmakla takmakla uğraş, pis kabloyu bagaja koy, arabanın her yeri çamur oluyor.

    şimdi her adımında şarj istasyonu olan hollanda'da bunlar yaşanıyorken, bunu türkiye'de 1000 ile çarpın. izmir otobanında benzin istasyonlarında bile sıra olurken, e-şarj istasyonlarındaki sırayı düşünün. tesla'nın intercity'deki teslim merkezindeki supercharger'ların sıra kavgası çıktığı için devre dışı bırakılması da yukarıda yazdıklarımı doğruluyor maalesef.

    diyeceğim o ki, elektrikli araba almam için kendimi ikna edemedim:

    - ilk alım maliyeti düşük olsa, ice'ye göre ucuz olsa tamam, kesinlikle ucuz değil.
    - yürütme maliyeti ucuz desek, hem çok ucuz değil, hem de bu ucuzluk elektriğe gelecek bir zamma bakacak. mtv kazığı gibi, şu kadar kw üstünde kullananlar artık zamlı tarife ödeyecek denmeyeceğinin hiç bir garantisi yok.
    - kısa vadede e-araçların teknoloji daha çok gelişeceği için eldeki aracın 2. el değeri çok daha hızlı düşecek, düşüyor.
    - uzun vadede pil ömründen dolayı değişim maliyeti çıkınca çok ciddi paralar ödenmesi gerekiyor.
    - çok zengin olduğum için 2. elektrikli araba alayım desem, o zaman benzin maliyeti gibi bir endişem olmaz, neden kendimi strese sokayım?
    - çok performanslı, 1024 beygir arabam olsun diye alayım desem, istanbul trafiğinde ne gerek var, zaten 2 gaza bassam şarjı bitiyor piste hiç çıkamam.
    - doğal afetlerde, acil durumlarda bir priz bulayım da arabayı 5 saat şarj edeyim demek tc'de silahlı değilseniz mümkün değil.

    bu şartlar altında, zaten stresli hayatıma bir stres daha eklememek için elektrikli araba tercih etmedim. bir şekilde kapitalizm bize durduk yere, tek otomobil ile gayet güzel yaşarken, abi uzun yol için içten yanmalı, kısa mesafe için de elektrikli otomobil kullanacaksın diye dayatmaya başladı. tek arabayla çözdüğümüz işi artık 2 araba + stres ile çözebiliyoruz, bunu çok garip buluyorum. içten yanmalı motorlu aracımla gül gibi yaşayıp giderken, bu "derde" neden katlanmak zorunda olduğuma anlam veremiyorum açıkçası.
  • neden kaçınılmaz bir şekilde geleceğimiz olduğunu, kullanıcısı tarafından yapılan benzinli bir arabanın incelemesinde okuyabilirsiniz, oldukça eğlenceli olmuş;

    http://teslaturk.com/benzinli-test-surusu/

    --- spoiler ---

    benzinli arabalar ile ilgili o kadar çok iyi şey duyduk ki birini test etmeye karar verdik. dediklerine göre ucuz fiyatı uzun menzil ve hızlı şarj (yakıt doldurma) süresi ile birleştiriyorlar. kağıt üzerinde kazanan bir formül – peki gerçek hayatta nasıllar?

    bayinin test sürüş araçlarından birine bindik. otomobil yapımcıları arabaları kendileri satmıyor, sadece bağımsız araba tamircileri aracılığı ile satıyorlar. elinizden geldiği kadar az ziyaret etmek isteyeceğiniz bir araba onarım servisinden araba almak hayra alamet değil gibi gelebilir. ama maalesef arabayı direk yapımcıdan alamıyorsunuz, bir aracı ile halletmeniz lazım. satıcı oldukça pişkindi ve bizi arabayı almamız için neredeyse “zorlayarak” ikna etmeye çalıştı ama belki de tecrübe başka yerlerde daha iyidir.

    neyse, arabaya bindik ve “başlat” tuşuna bastık. arabanın benzinli motoru aksırıp tıksırdı ve çalışmaya başladı. motorun sesi bariz duyuluyordu ve arabanın tüm gövdesi sanki bir şey bozulmuşcasına titriyordu ama satıcı bize her şeyin olması gerektiği gibi olduğuna yemin etti. arabada aslında elektrikli bir motor ve mikroskobik boyda bir pil mevcut ama bunlar sadece benzinli motoru çalıştırmak için kullanılıyor, elektrikli motor arabanın tekerleklerini hareket ettiremiyor. benzinli motor daha sonra bir depo dolusu benzini – fosil bir yakıt – kullanıp ufak miktarlarda patlatarak arabayı ilerletiyor. meğer bu duyup hissettiklerimiz bu küçük patlamalarmış.

    benzinli motorda tam anlamıyla yüzlerce ufak hareketli parça var hepsinin milimetrenin yüzde biri kadar hassaslığı olması lazım ki fonksiyonel olabilsinler. şimdi arabaları satanların neden servis/tamir noktaları olduğunu anlamaya başlıyoruz. belki de onarabilecekleri bir şeyin bozulmasını umuyorlardır?

    bir vitese taktık ve bir sarsıntı ile hareket ettik. sarsıntı ani hızlanmadan dolayı filan olmadı ama görünen o ki benzinli motorlar elektrikli motorlar gibi pürüzsüz sürülemiyorlar. esasında hızlanma hiç olmadı çünkü arabayı saatte 40km’den daha hızlı süremiyorduk! o noktada benzinli motor bağırıyordu ve tüm araba vahşice titriyordu. bir şeyin bozulmuş olduğuna ikna olup arabayı durdurduk. sonra satıcının açıkladığına göre beninli motorlarda belirli aralıklarla “vites değiştirmek” gerekiyormuş. motor ile tekerlekler arasında sabit bir vites oranı yok, değişken. benzinli motor sadece belli bir devir arasında güç üretebiliyor ve bu yüzden hızlanmaya devam etmek için farklı oranlar ile viteslenmesi lazım. sonuç olarak hızlandıkça seçebileceğimiz 5 farklı vites var. her seferinde doğru vitesi bulmak çok önemli çünkü – çabuk öğrendik – yanlış vitesi seçerseniz motor durabilir veya ciddi şekilde hasar alabilir! bunu kendisi yapabilen otomatik vitesli modeller olsa da bunun için ciddi bir eğitime ihtiyacınız var. düz vitesli arabada sürekli olarak motoru zarardan korumak zorunda kaldık. oldukça stresli.

    dürüst olmak gerekirse radyodaki müziği düzgün duymamızı engelleyen motorun sürekli sesinin kapanıp kapanamayacağını sorduk. ama olmuyormuş. bir hayli dikkat dağıtıcı.

    çetrefilli vites değişimleri sonrası arabayı hızlandırdıktan sonra trafik ışıklarına yaklaştık. gaz pedalını bırakmak farkına varılır bir fren yapmadı, arabayı yavaşlatmak için fren pedalını bayağı kullanmak zorunda kaldık. frenlerin tamamen mekanik olduğunu duyduğumuzda çok şaşırdık! ürettikleri tek şey ısı ve frenler motora hiç bir şekilde benzin geri vermiyor! çok büyük bir israf gibi geliyor kulağa ama yakında işler daha da kötü olacaktı.

    durduğumuzda arabanın motoru çalışmaya ve titremeye devam etti! motor arabayı ilerletmeden benzin yakmaya devam ediyordu. gerçek olabilir mi bu cidden? evet dedi satıcı, benzinli arabalarda böyle. bazı modellerde kırmızı ışıklarda motoru kapatan bir özellik varmış ama. çok daha mantıklı tabii.

    bir süre sonra arabayı şarj edebileceğimiz (yakıt doldurabileceğimiz) bir benzin istasyonuna geldik. arabaya göre hala yarım depo doluydu ama benzinli arabaların süper hızlı şarjını denemek istedik!

    benzinciye geldik ve kapağı açtık. pompanın ucu şarj adaptörü ucuna oldukça benziyor ama ucundan çıkanlar elektronlar değil benzin. benzin bazı bitkiler ve milyonlarca yıldır ölü hayvanlardan elde edilen, bir hayli kanserojen, kokulu ve yanıcı bir madde. benzin arabanın deposuna pompa ile konuyor ve araba bu tehlikeli maddenin 50 litresi ile oraya buraya gidiyor.

    pompayı arabaya taktık ama hiçbir şey olmadı. satıcı yakıt için para ödememiz gerektiğini söyledi! aynı bu bazı şirketlerin kurduğu aşırı pahalı hızlı şarj istasyonları gibi. kredi kartını okuyucuya koyduktan sonra yakıt alıyorduk. inanılmaz hızlıydı! sadece iki dakikada depoyu maksimumuna doldurduk! ama pompada iki sayaç var; kaç litre yakıt koyduğumuzu ve ne kadar tuttuğunu gösteren sayaçlar. fiyat sayacı o kadar hızlı dönüyordu ki hızına ayak uydurmak mümkün değil. tamam iki dakikada depo doldu ama bize tam 30 euro tuttu! tam bir dolum bunun iki katı – 60 euro tutacaktı! herhalde en pahalı benzin istasyonlarından birini seçmiş olduğumuzu düşünüp şansımıza küfür ettik ve satıcıya alternatifleri sorduk. evde doldurmak ne kadar geliyor? bedava istasyon kaç tane var?

    satıcı oldukça şaşırmış duruyordu ve benzinli arabalara evde yakıt doldurmanın “imkansız” olduğunu söyledi ve bedava benzin istasyonu hiç yoktu. görünen o ki ayda birkaç kez bir benzin istasyonuna fahiş fiyatlarda yakıt almak için arabanızı götürmeniz gerekiyor ve bir alternatifi yok! hiçbir araba yapımcısının kendi bedava benzin istasyonlarını açmamasına şaşırmıştık.

    daha yavaş şekilde daha ucuza yakıt alabileceğiniz benzinciler de yok. tüketim ile fiyatı kıyaslamaya başladık ve 100km gitmenin şok edici 12 euro tuttuğu sonucuna vardık! evet, elektrikli arabalar da teorik olarak en pahalı şarj istasyonlarında hızlı şarj olursa bu fiyatlara yaklaşabilir ama benzinli arabalar daha ucuz alternatifler değil! elektrikli arabalar rahatça geceleri evde 100km başına 2 euro’ya şarj olurken benzinli arabalar ayda birkaç kez rotalarından çıkıp benzin istasyonlarında müthiş fiyatlara yakıt almak zorundalar, istisnasız! benzinli bir arabanın aylık yakıt masrafı 100 euro’yu (türkiye’de kaç misli kim bilir…) geçiyordu. bu arabaları satın almanın niye daha ucuz olduğunu anlamaya başladık, benzinli arabayı elde tutmak aşırı pahalıydı çünkü.

    etrafta niye bu kadar benzinci var onu da anladık; eğer bütün benzinli arabalar yakıt için onlara gitmek zorunda ise çok normal.

    aklımızda bu varken trafikte sıkıştık ve arabanın ya durmasına ya da çok az hareket etmesine rağmen sürekli olarak bu çok değerli olan benzin damlalarından yakmaya devam etmesine çok gerildik. benzinli arabalarla “maliyet kaygısına” düşmek çok kolay. araba paranızı devamlı yakıyormuş hissi! evde ucuz şarj yok ve yakılan enerjinin(benzinin) depoya yavaşlarken geri konması yok, hepsi ekonomik bir çılgınlık gibi duruyor hele ki neredeyse bütün benzinin yurt dışında ithal edilmek zorunda olduğunu hesaba katarsak.

    arabayı satış bayisine geri götürdük, el frenini çektik ve arabadan indik. benzinli motor çalışmaya devam ediyordu! birisinin arabayı bu değerli sıvıyı yakmasını durdurması gerekiyormuş. ama biz benzinli motoru görmek istedik ve satıcı kaportayı açtı. arabanın bütün ön kısmı hortumlarla, tesisatla, sıvı hazneleriyle ve hepsinin ortasında kocaman titreyen demir blok vardı ki bu da motorun dış çerçevesi imiş. arabanın önünde eşya koymak için bir yer yoktu! kocaman boyutuna, yüksek sesine ve titremesine rağmen motor 100 beygiri zor üretiyordu. motor aynı zamanda aşırı sıcaktı, dokununca elimiz yandı. ki bu bir sıcak yaz günü idi yani motorun yolcu kabini için ısı üretmesine gerek yoktu.

    aynı zamanda benzinli arabada kaza yaparsak ne olur acaba diye de telaş olduk. motor kompartmanının çoğunu oluşturan demir kalıp çarpışma alanının tam ortasında duruyordu! eğer önden çarpsak nereye gidecekti? kucağımıza mı? satıcı bize bu gibi durumlarda motorun aşağıya katlandığının garantisini verdi ama biz yine de motorun tam önümüzde olduğu gerçeğini atlatamadık. arabanın önündeki 100 kiloluk o demir bloku hiç kullanmamak güvenli araba yapmayı çok daha rahat kılıyor. buna ek olarak internette çok fazla yanan benzinli araba videosu görmüştük. benzin deposu belli ki sık sık bir kaza sonrası sızıntı yapıyor ve bu yanıcı madde dökülüp tutuşuyor!

    motordan arabanın arkasına bir egzoz sistemi uzanıyor. bir çeşit baca. bu kanserojen maddeyi yakınca bir sürü zararlı madde üretiliyor. araba zararlı gazların çoğunu temizliyor ama arta kalan açık havaya bırakılıyor arabanın arkasından. soluması hala sağlığa zararlı ve çok kötü kokuyor! benzinli arabalar bu zararlı gazları şehirlerimize mi bırakıyor? benzinli arabaların egzozlarını hidrojen yakıt hücreli arabaların egzozları ile karıştırmayın, hidrojenli araçlar sadece su buharını atmosfere bırakırken benzinli arabalar bir sürü zararlı madde üretiyor, hatta dünya’ya felaket getirebilecek ısınmasına katkı sağlayan fosil karbon dioksit bile!

    satıcıya gösterim için teşekkür ettik, başımızı salladık ve anahtarları geri verdik. bir satış yapamayacağını anladı ve arabayı bize yağlı ballı anlatmaktan vaz geçti.

    eve dönerken elektrikli arabamızda etrafımızdaki zavallı benzinli araba kullanıcılarına farklı gözlerle baktık. hala benzinli arabaların bütün sorunlarına katlanmak zorundalardı ama yakında onlar da dönecekler, eminiz!

    --- spoiler ---

    not: copy paste değil alın teri çeviridir.
  • şunu dünyanın her çağdaş ülkesi gibi vergi indirimiyle teşvik edeceğine %37 ötv'yle cezalandırıp fluence'ın elektriklisinin fiyatını 50 binden 90 bine fırlatanların kıçına direk tipi trafo girsin.

    (bkz: elektrikli otomobile %37 ötv uygulayan ülke)
  • çocukluğumdan beri oyuncak bebeklere yönlendirmem beklenen ilgiyi arabalara yönlendirdiğim için, hakkında biraz bilgi verebileceğim araç.

    klasik otomobiller ile elektrikliler arasındaki farka değineyim. klasik otomobillerde kullanılan içten yanmalı motorlar basitçe, yakıtın havayla karışıp tutuşmasının neden olduğu küçük patlamalar aracılığıyla çalışırlar. meydana gelen bu ufak patlamalar pistonların itilmesini sağlar. krank mili, ortaya çıkan doğrusal hareketleri dairesel hareketlere, yani dönmeye çevirir. bu da tekerlekleri döndüren şeydir.

    elektrikli bir arabada invertör bulunur. lityum iyon piller burada devreye girer ve doğru akım üreterek invertöre gönderirler. elektrikli otomobillerdeki pil sayısı birkaç bini bulur. bu kadar çok olmalarının amacı hem gereken miktarda enerjiyi araca sağlamak hem de yüzey alanını genişleterek sağlıklı şekilde soğumayı sağlamaktır. piller tarafından üretilen ısı fazladır. bunun için de bir radyatör, soğutucu görevini üstlenir.

    özel olarak indüksiyon motoru kullanan otomobiller için konuşursak;

    invertör, pillerden gelen doğru akımı alternatif akıma dönüştürür. 3 fazlı alternatif akım, stator ve rotordan oluşan indüksiyon motoruna uygulanır. rotor, hareketli olan bir parçadır. alternatif akım, indüksiyon motorundaki bobinler aracılığıyla (kutup sayısı tasarıma göre değişecek şekilde) dönen bir manyetik alan üretir. bu alan, rotorun kendi ekseni etrafında dönmesini sağlar. alternatif akımın genlik ve frekansını değiştirerek rotorun devir sayısın artırmak veya azaltmak mümkündür ki bu da aracın hızını kontrol eden mekanizmadır. akımın fazı değiştirilirse rotor da diğer yöne doğru dönmeye başlar. bu da geri vitesin işini kolaylaştırır.

    indüksiyon motorunun ürettiği güç buradan tekerleklere iletilir. yine klasik araçlarda olduğu gibi diferansiyel ve şanzıman aracılık eder buna ancak dönme hareketinin torkuna dayanıklı olması için açık diferansiyel kullanılır.

    ***

    tipik bir elektrikli otomobil tek pedalla çalışır. normalde 2 pedallı olan bu araçlarda debriyaj bulunmaz ve bir düğme aracılığıyla, kullanılacak pedal sayısı 1'e indirilebilir. bu pedal sadece gaz pedalı olarak çalışır. yavaşlamak için ayağınızı pedaldan çekmeniz yeterlidir. bu sayede araç kademeli şekilde yavaşlar ve sonunda durur ancak iki pedalı birden kullanmak daha mantıklı olacaktır çünkü ani fren yapılması gereken durumlarda tek pedal, gereken çabukluğu sağlamaz ve herhangi bir şeye çarpabilirsiniz.

    tek pedal sistemini çalıştıran parça rotordur. araç seyir hâlindeyken rotorun hızı, manyetik alanın hızından daha düşük durumdadır. tek pedaldan ayağınızı çekerek yavaşlamak istediğinizde invertör devreye girer ve rotorun hızı, dönen manyetik alanın hızını geçecek şekilde artırılır. bu esnada fazladan enerji üretilmiş olur ve bu da pil bölmesine gönderilerek orada depolanır.

    ***

    bu araçların yaygınlaşmasının önündeki en büyük engeller şu an için şarj istasyonlarının sayısı, pillerin sağlayacağı enerjinin ve şarj edilmelerinin süresidir. hızlı şarj modunda şarj durumu 1 saate kadar çıkabilirken hızlı şarj özelliği olmayan araçların şarj süresi 10 saati ya da daha uzun süreleri bulabilir. ayrıca şarjın birkaç saatten daha uzun yollara dayanması genellikle mümkün değildir.

    genel olarak lityum iyon pillerin ömrü, aracı 20 seneye kadar idare edebilir.

    edit: düzeltme ve ekleme için weirdfish'e teşekkürler.
  • bence bu araçlar default hale geldikten sonra insanlar geriye dönüp baktıklarında “oha eskiden şehirlerin içine zehirli duman üreten makineler kullanıyorlarmış, hem de milyonlarcası” diyecekler.

    bizim şimdi geriye bakıp “oha eskiden otobüste sigara içiliyormuş” dediğimiz gibi.
  • türkiye'de yaşayan biri olarak; 2012 yılından beri ara sıra, 1 temmuz 2021'den beri sürekli kullandığım otomobil türü. insanların, elektrikli otomobil kullanıcısı olduğunuzu öğrendiğindeki tepkileri çok gülünç (bkz: 1 inkar 2 öfke 3 pazarlık 4 depresyon 5 kabullenme).

    genelde, önce bir süründüğünüzü soruyorlar veya elbet sürüneceksin minvalinde konuşuyorlar. yaptığım gözlemlerden bir çıkarım yapacak olursam; insanlar görmediği şeyden korkar ya, elektrikli araç şarj istasyonu deyince akıllarında akaryakıt istasyonu büyüklüğünde bir şey canlanıyor ve etrafta böyle bir yapı yok. adında istasyon olduğuna bakmayın, buzdolabı boyutlarında bir aletten bahsediyoruz, dc ccs standardında olanları, piyasadaki otomobilleri 20 ila 60 dk gibi sürelerde tam şarj edebiliyor. evinizde, işyerinizde bulunduracağınız ac 380v olanları ise 2,5 lt kola şişesinden hallice cihazlar. yani, çevrenizde varsa bile gözünüze çarpmamış olmaması çok normal. öte yandan, her yıl bir öncekini 5e, 10a katlamasına rağmen elektrikli araç adedini düşünecek olursak, türkiye'deki güncel şarj istasyonu sayısı muazzam. bir de servis sağlayıcılar arasında en büyükler var, zes (zorlu), eşarj (sabancı), enspire (koç) vb. birkaç maceraperest idealistin kurduğu şirketler değil bunlar. türkiye'deki şarj istasyonu ağını görmek isteyen plugshare'e baksın.

    bir de şarj sürelerinden dem vuranlar oluyor. yapılan bir araştırmaya göre, bir otomobil sahip olunan toplam sürenin yalnızca %5inde kullanılıyormuş. hadi bu istastistik gelişmiş/batılı toplumlara ait; fırsatını bulsak sıçmaya arabayla gidilecek ülkemizde %8, bilemedin %10 olsun. elektrikli otomobil de, kalan %90 sürede şarj olacak. nerede olacak? evinizin, işyerinizin önünde; belediye, avm, site otoparkında, akaryakıt istasyonlarında ayrılan köşede. artık, cep telefonu alıyorsunuz yanın şarj cihazını vermiyorlar ama bakın pek çok marka satın aldığınız otomobilin yanında şarj cihazını da veriyor. siz hiç fosil yakıtlı aracınızın yakıtını evden dolurabiliyor musunuz? elektrikli aracı dolduruyorsunuz, bundan güzel konfor mu var?

    elektrikli otomobil artık ciddi bir seçenek ve bu seçenekler arasında, sadece bir kaç hayalperest idealistin kurduğu markalar yok. benzinli otomobilin mucidi mercedes-benz'in satılmakta olan tam 6 modeli var, s class dahil, efsanevi g serisinin elektriklisi de yolda, bmw 4 modelle arzı endam ediyor, audi'nin ise halihazırda 3 modeli var. bu markaları kaç kişi alabiliyor dediniz sanki, hyundai, opel, peugeot, nissan hepsinin birden fazla modeli var. türkiye kendi otomobilini yapacak; togg, yalnızca elektrikli. türkiye'de en çok satılan c segmenti otomobil; megane, yeni kasasıyla mart 2022'de yalnızca elektrikli motor seçeneği ile çıkıyor.

    plugshare haritasına bakın, evde/işte şarj imkanını düşünün, satılan modellere bakın, akaryakıt fiyatlarını göz önünde bulundurun, hesabınızı yapın, kararınızı verin. hoşçakalın.

    kaynakça:
    https://www.reinventingparking.org/…lets-check.html

    edit:

    (bkz: #127194814)
    (bkz: #134654517)
    (bkz: #139904631)
    (bkz: #127749678)
  • deniyor ki herkes araclarini kendi evinde sarj edebilecek . bu demek oluyor ki. bundan birkac sene sonra istanbul ara sokaklari apartman pencerelerinden sarkan turuncu kablolar ile dolup tasacak.
    (bkz: zeliha gablolu uzat gabloyu)
  • tercih edilmemesi için gereken her şey yapılmış:

    • şarj kutusunun montajına 900 ila 2 bin 300 lira (bu kutuyu yaptırmak şart, aksi halde otomobili alamıyorsunuz)

    • yıllık yapacağınız km taahhüdüne göre her ay "en az" 85 euro batarya bedeli

    • batarya için ayrı kasko

    bizim oralarda buna "ölme eşeğim ölme" deniliyor...
  • ülkece badire atlattığımız şu günlerde fosil yakıtlı araçların yerine bu araçlar olsa durum çok daha zor olurdu diye düşünüyorum.

    malum ki, afet bölgesinde başını sokacak ev bulamayanlar veya evlerine girmekten çekinen insanlar araçlarında uyuyup ısınabiliyorlar.
    bölgede şu an elektrik olmadığını da düşünürsek, fosil yakıtlı araçların yerinde bir de elektrikli araçlar olsaydı şartlar daha da ağırlaşacakmış gibi gözüküyor.
  • menzil ve şarj dolum süresini çözsünler benzinlileri bitirir. araplar da yaprağı yer.
hesabın var mı? giriş yap