• kendi ulkesinin isgal girisiminde bulundugu ve yine kendi ulkesini agir bir yenilgiye ugratan bir ulkenin liderini, daha sonra "baris'i tesis ettigi icin" nobel baris odulu'ne aday gostermek, herkesin yapabilecegi bir buyukluk degildir.

    saygi ile anilmasi gereken bir liderdir.
  • önceleri tam anlamı ile türk düşmanı iken küçük asya hezimeti ve arkasından lozanı yaşayınca ingiltere ve fransanın helen insanını nasıl piyon gibi kullandığını farkedip türk dostluğunu keşfetmiş ve ölene dek de bu görüşünü değiştirmemiştir, hatta bir dönem türkiye - yunanistan bütünleşmesini ortaya atmışlığı bile vardır.
  • venizelos hakkında enver paşa liva el-islam'da "ingiliz diplomatlarının vaadlerine kanmış serseri giritli" demiştir.
  • bir dönem megalo idea anlayışının en büyük ismi olmuş, halkı gaza getirmiştir venizelos. birinci dunya savasi vakti koyu bir ingiliz yanlısı hep genişlemeci bir siyaset güderken alman yanlısı kral konstantin'i ingiliz-fransiz baskısıyla devirterek başa geçmiş ve savaşa itilaf tarafında girmiştir. sonrası malumdur, büyük yenilgi ve savaş bunalımıyla seçimlerde yenilerek iktidarı terk,sonra dönem dönem geri dönüşler. ölümü ise amaçlarını gerçekleştiremeden olmuştur. ataturk ile olan ilişkileri de zannımca, bükemediğin bileği öpeceksin çerçevesindedir
  • yunanlıların hem sevip hem de sevmedikleri lider. zira anadolu'da yaşadıkları bozgunun sorumlusu olarak venizelos'un açgözlü davranarak ankara'ya kadar ilermeye çalışması, yunan ordusunu böylelikle güçsüz bırakarak yenilgeye zemin hazırlamasından söz etmektedirler.
    (bkz: teselli)
  • yunan tarihinin en önemli başbakanlarından birisi.*
    kurtuluş savaşı'mızın batı cephesi'nin 3 yıl boyunca sürmesindeki en önemli aktörlerden birisidir aynı zamanda.

    bugün kendisi atatürk'e benzetilse de, aslında atatürk'ten ziyade enver paşa'ya benzemektedir biraz.

    çünkü ikisi de hayalperestlikleri ile ünlü olmuştur. enver paşa rusları mağlup edip, büyük turan'ı kuracağımızı hayal etmişti. müttefiğimiz almanya'ya güveniyordu. fakat almanlar çıkarları uğruna kafkaslar'da bizi yalnız bırakmıştı.

    venizelos da türkleri mağlup edip, büyük yunanistan'ı kuracağını hayal etmişti. müttefiği ingiltere'ye güveniyordu. fakat ingilizler çıkarları uğruna batı anadolu'da yunanları yalnız bırakmıştı.

    bu benzerlikle bakmak çok şey öğretir. bir benzerlik daha vardır ki şudur:
    her ikisi de idealleri uğruna ihtilâl yöntemini seçmiştir.

    enver paşa; meşrutiyetle çoğunlukla anılsa da bâb-ı âli baskını ile de anılmalıdır.
    bulgarların istanbul'u dâhi kuşattığı bir dönemde dönemin pasif sadrazamı kâmil paşa'ya darbe yapmıştır. ardından kendisi gibi ittihatçı bir paşayı, mahmut şevket paşa'yı sadrazam yapmıştır.

    venizelos da muhalif olduğu kral konstantin'e darbe yapmıştır. çünkü kral; almanlarla ittifakı savunurken, venizelos ingilizlerle ittifakı savunmuştur.

    bunun en önemli sebepleri ise, ingiltere'nin daha güçlü olması, pek çok ülkeyle müttefik olması ve türklerle aynı ittifakta bulunulmaması bahanesiydi.

    o yıllarda katı bir türk düşmanıydı venizelos. sonrasında beklediği gerçekleşti. itilaf devletleri savaşı kazandı. 1.dünya savaşı'nda türklere kurşun bile atmayan yunan ordusu, mayıs 1919'da izmir'e girmeye hak kazandı.

    ingiliz yaltakçılığı sayesinde bunu başarmıştı venizelos. halkının neredeyse tamamı, artık ona güvenmişti. ancak ingilizler, karşılığında ufak bir şey istedi venizelos'tan.
    yunan halkına ingiliz seviciliği aşılamak. ingiliz-yunan dostluğunun propagandasını yapmak.

    böylece ingiltere hiçbir işgale gerek duymaksızın, sadece kuru milliyetçilik ve muhafazakârlık aşılayarak yunanistan'ı bir nevi kolonisi hâline getirecekti.
    nitekim öyle de oldu. izmir yunanlar tarafından işgal edildiğinde, izmirli rumlar yunan bayrağı dışında ingiliz bayrağı açmayı da ihmal etmedi.

    ingiliz ve yunan subaylar beraber kutlama yapıyor, beraber tören gerçekleştiriyordu.
    ve bu dostluğun en önemli mimarı venizelos'un posterleri de bu bayraklar arasında dalgalanıyordu. siyasi kariyerinin zirvesindeydi artık.

    ama bir şey oldu ki, bir anda yunan halkı ondan soğuyacaktı. bizim "batı cephesi", onların "küçük asya felaketi" olarak adlandırdığı süreç başlamıştı.

    mondros şartlarına göre silâhsızlandırma işe yaramadığı gibi, sevr şartlarına göre türkleri imha planı da işe yaramadı. ve onların müttefiği olduğu gibi bizim de müttefiğimiz oldu. sosyalist rusya.

    rus lideri lenin bize güveniyordu. ingiliz hayaline göre doğu karadeniz'de bir pontus rum devleti, kafkaslar'da da bir ermeni devleti var olacaktı. ve bu iki devlet kayıtsız, şartsız ingilizlerin kuklası kalacaktı.

    bu devletler ruslara da büyük bir tehdit oldu. bizi ruslara yakınlaştıran en önemli unsurlardı. üstelik başaracağımızı bildikleri için, ileride bir sosyalist türkiye olmamızı planladılar. yani sovyet uydusunda bir türkiye. belki komintern'in ilk müttefiği olacaktık.

    itilaf güçleri yunanları gazlamıştı. onların aldığı en az yardım bile, bizim en fazla aldığımız yardımdan fazlaydı. herkes, türklerin ilelebet prangalı kalacağına inanmıştı.
    itilaf güçlerinden alınan silâhların haddi hesabı yoktu. uçaklarla istanbul hükûmeti'nin propagandası yapıldı. yunanların ordusu, halifenin ordusu ile bir tutuldu!

    ama onları yendik. hattâ italyanlar bile bizim ordumuza yardım yollamaya başladı. çünkü ingilizler tarafından kazıklanmışlardı. normalde izmir, onlara vaadedilmişti. ama ingilizler de kendine daha sadık bir kukla aradığı için yunanistan'ı tercih etti.

    fransızlarla 1921'de antlaşma imzaladık. bütün ordularını çekmek zorunda kalmışlardı. sadece boğazlar, trakya ve izmir'de kuvvet kalmıştı. onlar da laf olsun diye duruyor, ne ingilizlere ne de yunanlara yardım ediyordu.

    bir süre sonra fransızlar ve italyanlar tamemen yurdu terk etti. ingiliz dış işleri bakanı, mevkîdaşları ile görüştü. yardım alamadı. itilaf paktı parçalanmıştı.

    sömürgelerinden bile asker toplayamadılar. ingiliz halkı 1.dünya savaşı sırasında paralarının çoğunu erzak ve teçhizata harcadığı için fakirleşmişti. bir zamanlar dünyanın en büyük ekonomileriydi. bu ünvanı kendi elleriyle amerika'ya bıraktılar ithalat yaparak.

    1922'de irlanda bile bizim direnişimizden ilham alarak ingiltere'den bağımsızlığını ilan etti. artık ingilizler de yunanları yalnız bıraktı. bir zamanlar türkleri yunanlara boğdurmak isteyen ingiltere, şimdi iki tarafı da silâhsızlanmaya çağırdı.

    mudanya'daki ateşkes yunanlar için felaketti. artık tek umut lozan'da toplanacak konferans ve beraberinde yunanların talep edeceği tazminattı. bahane ise: 1. dünya savaşı sırasındaki yunanlara yaptığımız tehcirdi. bitkin düşen yunan halkını kurtaracak yegâne şey, bizden talep edecekleri tazminattı.

    ama bu kadar aptal olmayacağımızı bildikleri için kendi elleriyle "siz de tazminat alacaksınız. hem de bizim tarafımızdan!" demişlerdi. fakat onların bize teklif ettiği, talep ettiklerinden azdı. yani zarara uğramamızı istediler. eğer o tazminatın tamamını alsaydık, daha fazlasını ödemek zorunda kalacaktık. stratejik bir hamleyle iki tarafın da parasal tazminat ödemesi reddedildi.

    ingilizler artık yunan heyetini takmıyordu bile. venizelos kandırıldığını işte o an anladı. yeni bir süreç hayal etti. türklerin ve yunanların barışçıl bir şekilde sömürücülüğe karşı duracağı bir dostluk.

    sanki farklı dinler içinde aynı kültürü yaşıyorduk. muhafazakârlığımız, idealistliğimiz, kurnazlığımız benziyordu. belki iki savaş arası dönemde bazı pürüzler çıkaracaklardı. ama artık venizelos batı tarafından kayıtsız şartsız kullanılmayı reddetmeye başlamıştı. bu ileride yunan halkına kıbrıs meselesinde ilham verdi. adayı ingilizlere bırakmamak yani onlara itaat etmemek.

    mübadele sorunundan sonra 1930'lu yıllarda dost olmaya başladık. balkan antantı'na katılmıştık. alman ve italyan emperyalizmine beraber karşı durmayı planlamıştık. ama 2.dünya savaşı'nda yunanistan işgal edilmişti. biz ise denge politikası ile tarafsız kalmıştık.

    yıllar sonra hükûmetler değişti. ve yeniden iki balkan ulusunun düşmanlığı fitillendi.
    kıbrıs meselesinde yine birbirimize düştük yunanların aç gözlülüğü yüzünden. eğer birbirimizle sorun çıkarmamaya yemin etseydik, dini konularda birbirimize düşman olmamayı öğrenseydik, sağcılarımızın oy koparma peşindeki politikalarından etkilenmeseydik... bugün bu iki ülkenin düşmanlığı için bir sebep kalır mıydı?
  • hakkında bilinenler kesimden kesime değişmesine rağmen genelde her iki tarafta da nefretle anılmaz. kendisi ingiltere kazığından dersini alıp gerçeklere yöneldiği zaman türk-yunan ilişkileri ciddi derecede iyiye gitmişti. ta ki yunanistan'ın avrupa vaatleriyle şamar oğlanına çevrildiği dönemlere ve kıbrıs olaylarına gelene kadar. o dönemlerde iki ülke arasındaki ilişkiler limoni durumlara geldiyse de, yavaş yavaş tekrar venizelos dönemindeki hallerine dönmektedir, hatta dönmüştür diyebiliriz.
  • kucuk asya'da atalarim tarafindan eline verilmis ingiliz yandasi yunan politikaci.
  • (bkz: #140633084)
    bizdekiler de atatürk havalimanını yıkıyor, bu ikisini birlikte düşünürsek belki daha bir anlamlı olur.
  • özellikle türkiye rumları tarafından desteklenmiş yunan siyasetçi. mübadele ile giden rumlar kendisine pappous yani büyük baba unvanını vermiştir.
hesabın var mı? giriş yap