• şimdi nüfüs cüzdanımda kayıtlı olduğu yer olarak elazığ yazıyor. annem babam orada doğmuş. çocukluğumdan beri elazığa götürülürüm. -evet götürülürüm çünkü kendi isteğim ile gitmem- şehri bilen birisi olarak bir iki kelime etmeye hakkım var.

    1) şehir bildiğin tek cadde şehri. hayır tek caddesi var demiyorum. ama şehir tek cadde şehri.

    2) elazığ 3 tarafı su dört tarafı düşman cümlesini ilk defa duymuyorum. evet malatya'da diyarbakır'da tunceli'de 23 plakalı araç taşlanıyorsa elazığlı dönüp kendine bir bakmalı. acaba bu adamları ben neden kendime düşman ediyorum diye.

    3) şehrin muhafazakarlığı hakkında kendi teyzemden örnek vereyim. hacı teyzem (ezem) bir sebepten dolayı bize pasta sözü vermiş. ve gazi caddesinde bir pastaneye götürdü. pastane -sanırım üniversiteli- bir çift birbirlerine kur yapıyorlar. kıkırdıyorlar ama kimseyi rahatsiız edecek düzeyde değil. hacı teyzem kızın ne ororspuluğunu bıraktı ne de adamın pezevenkliğini. işin garibi pastanedeki diğerleri teyzeme hak verdi . o garip çift de kaçarak gitti. biz çocuğuz tabi elimizden bir şey gelmedi.

    4) bu şehirde kadının diz kapaklarını gösteren bir etek bile giyse orospu ilan edilir. o yüzden giymez. hatta tek başına sokağa bile çıkmaz. eğer çıkarsa orospu ilan edilir

    5) şehrin çoğu dedikodu ile geçinir diyebilirim. dedikodunun bu kadar fazla olduğu başk il görmedim.

    6) şehrin muhafazakarlığı o kadar fazladır ki. şehrin iki gölünde yüzmeye komşu illerden gelinir. sivrice gölüne yüzmeye gelenlerin çoğu diyarbakırlıdır. elazığlılar göl kenarına anca piknik yapmaya giderler.

    7) harput başlı başına bir turizm merkezi olabilecekken -tahmin ediyorum bir balkan ülkesinden daha fazla tarihi ve turistik eser içeren bir yerdir- bildiğin mesire alanı olarak kullanılır. ve evet kesinle şort ile gezmeye kalkmayın. sizi parçalayabilirler.

    8) hemen hemen tüm şehir gösteriş meraklısıdır. gösterişe lükse oldukça düşkünlerdir. sanıyorum nufusa oranla araç sayısı en yüksek şehirlerden birisidir.

    9) esnafı kazıkçıdır. 3 e aldığını 10 a satar.

    10) şehir bildiğin pistir. istisnalar hariç insanları da bildiğin pistir. ortaçağda hani kafana sidik kavası dökülmesin diye üst katları kese kese gidermiş ya insanlar. aynısını bu şehirde yapın. yok canım sidik kovası değil ama bulaşık suyunu ve/veya temizlik suyunu kafanıza yiyebilirsiniz. ben iki sefer yedim ondan biliyorum.

    11) en üst katta oturmak önemlidir. 10. madde yüzünden tabii ki.

    12) cemaatçi ve veya ülkücü değilsen bu şehirde iş çıkışı veya okul çıkışı yapacak tek bir şey var. arkadaşına gitmek. o kadar. ama sessiz olun. her eviniz basılabilir.

    13) şehir hakkında güzel tek bir şey söyleyemedim. bari yemeğini öveyim. taş ekmeği denen bir tatlısı vardır. çarşıda aramayın yok. ama nefistir. harput köftesi, sırın, içli köfte nefis yiyecekleridir. hiçbirini çarşıda bulamazsınız. çarşıda bulunan lokantalarda yemek yiyecekseniz gittiğiniz yere dikkat edin. karnımı doyuracağım diye kusmaktan ölebilirsiniz. şehir ve insanları pis demiş miydim?

    14) nine ve dedelerimin hatrına (mezarları orada) bu şehire gidiyorum. mümkün olan en kısa zamanda geri dönüyorum. çünkü bu şehrin özü pis.

    15) bana anlatıyorlar. şu açıldı bu açıldı. çok değişti şehir. ben de soruyorum onlara. dedikodu azaldı mı? insanların "hayın"lığı devam ediyor mu? üç kuruş için birbirlerini satmaya devam ediyorlar mı? insanların ev dışındaki o salak muhafazakarlığı devam ediyor mu?

    cevap veremeyip susuyorlar. ben de anlıyorum ki devam ediyor.

    16) iyi insanlar yok mu? tabi ki var. eğer kapıyı çalıp ben açım dersen karnını doyururlar. ama kadınsan başının açık olmaması erkeksen saçının uzun olmaması lazım.

    17) velhasıl elazığı görmediniz diye bir şey kaçırmış değilsiniz. gitmeseniz de olur. görmeseniz de olur. hatta belki daha iyi olur.
  • deprem olalı neredeyse 1 hafta olmusken bu güzel şehrimle ilgili birkaç şeyi burada yazarak ölümsüzleştirmek istedim.

    depremin ertesi gününden itibaren eş dost kimden ne kadar bulabilirsem malatyaya yardım etmek için hazırlıklara başladık. girdiğimiz marketlerde o bölgeye götürülebilecek her şeyi alıyorduk. sonra bir marketteyiz bi abi geldi nereye götüreceksiniz bunları dedi? malatya diyince biz adam döndü o zaman yarısını ben ödeyeyim bunların dedi. olmaz abi biz bütün paramızı burada bitirip çıkacağız dedim tamam diyip hiç bilmediği
    bana 1000 lira verdi. bunla da bir şeyler yapın dedi.

    ardı ardına geçen günlerde de gittik malatyaya arabamıza ne sığıyorsa ve şunu açıkça söyleyebilirim marketler bomboş kalmış durumda. bebek bezi, mama, süt, kek, kadın pedi, meyve suyu... aklınıza ne gelirse. hiçbiri kalmamış. ne zaman markete girsem arabalara kolilerce erzak yükleyen insanlar malatyaya götürüyoruz diyorlar.

    yollara çıkıyoruz 23 plakalı araçlar camlarına kadar malzeme dolular, malatyaya gidiyorlar. vallahi biz bu millete aşığız.

    kofik kofik diye birbirimizi yediğimiz komşumuzla biz birbirimizi dideriz, didiciye vermeyiz. yanınızdayız kofikler. biz var oldukça sizden de elimizi çekmeyiz.
  • eski adıyla el-aziz olan doğu anadolu bölgesinde bulunan şehirlerimizden birisidir. nüfusu 2021 yılı itibariyle 588bindir.

    m.ö. 4000'li yıllarda kurulan harput kentinin ovadaki devamıdır. bu sebeple adı harput olarak da bilinir.

    malazgirt meydan muharebesi ile türkleşmeye başlayan şehir, o zamandan beri türk yurdu durumundadır. etrafında malatya, tunceli, bingöl ve diyarbakır illeri ile sınır halindedir.

    şehrin içinden fırat nehri geçer. 1965-1975 yılları arasında elektrik üretme amaçlı fırat nehri üzerine keban barajı inşa edilmiştir. enerji açısından türkiye'nin ilk dev yatırımlarındandır. artan ve biriken sular ile şehrin üç tarafı sularla çevrilmiş yarımada görünümü oluşmuştur. şehrin ağın ilçesine ve tuncelinin bazı ilçelerine feribot ile ulaşım sağlanmaktadır. görsel görsel

    yıllarca karasal iklim hakim olan şehirde fırat nehri üzerine yapılan barajlar ile ılıman iklim de ortaya çıkmıştır.

    bu durum tarım ve ekonomiyi de güzel etkilemiştir. bol suları bulunan büyük akarsuların suladığı bu ovalarda buğday, arpa, pirinç, şekerpancarı, tütün, fasulye, nohut, mercimek, soğan, sarımsak, üzüm, armut, kayısı, ceviz, badem ve dut yetişir.

    madencilik ise zamanla tarıma yetişmis ve hatta geçmiştir. toprakları bakır ve krom ile doludur. alacakaya ve arıcak ilçelerinde çıkarılan mermer dünyaca meşhurdur.

    kimsenin tahmin etmediği, duyunca şaşırdığı ve sebebini sorduğu elazığ atatürk havalimanı 2012 yılında kurulmuştur. ankara, istanbul, izmir ve antalya ile almanya'ya seferler düzenlenmektedir.

    geleneksel çayda çıra halk oyunu meşhurdur. şehir merkezinde büyük bir kavşak ise çayda çıra kavşağı olarak isimlendirilir. elazığ düğünlerinde ilk hep çayda çıra oynanır. folklor ekibinin üyelerinin elinde mum tutup oynadığı yavaş bir halk oyunudur.görsel

    çok komik bir şivesi vardır. yeterince kabalaşamamış ama gerçek türkçeyi de bozmuş duyunca direkt anlaşılır. mesela haber kanallarında işittigimizde "aa bu kadın elazığlı mı acaba?" dedikten sonra sol üst köşede elazığ yazar.

    ""napıyorsun --> napisin, nedisin, nidisin şeklindedir.

    gidiyorum --> gidim (-im eki eklenir)
    gidiyorsun --> gidisin (-isin eki eklenir)
    gidiyor --> gidi (-i eki eklenir)
    gidiyoruz --> gidik (-ik eki eklenir)
    gidiyorsunuz --> gidisiz (-isiz eki eklenir)
    gidiyorlar --> gidiler (-iler eki eklenir ) ""

    gezilecek yerler

    saklıkapı kanyonu baskil ilçesinde olan, 4 kilometre uzunluğunda, kişileri görünce hayran bırakan müthiş kanyondur. kanyonun ucu fırat nehrine açılmaktadır.
    görsel görsel

    harput kalesi ve harput ulu camii m.ö. urartu döneminde yapılmıştır. bir rivayete göre yapım sırasında su kıtlığı sebebiyle hükümdarın emriyle su yerine süt kullanılmıştır. bu sebeple adı süt kalesi olarak da bilinir. ayrıca cami minaresi daha fazla açıyla eğik olmasına rağmen pisa kulesi kadar bilinmez.
    görsel
    görsel
    görsel

    çırçır şelalesi keban barajı yapımı esnasında kayaların arasından fışkıran su ile ortaya çıkmıştır. araştırmalar sonucu doğal kaynak suyu olduğu ispatlanmıştır. dünyada bilinen en genç şelale unvanı vardır. keban ilçesine giderken yol kenarında alabalık yiyebilecek ve şelaleyi izleyebilecek restorantlar bulunur. balık yerken akan su sesinden başınız ağrıyabilir. görsel

    hazar gölü elazığ'ın güneydoğusunda bulunur ve il merkezine 26 kilometre uzaklıktadır. hazar gölü tektonik bir göldür. güneyinde hazarbaba dağı bulunur. denizden 1250 metre yükseklikteki gölün uzunluğu yaklaşık 22 kilometre olup en geniş yeri ise 5-6 kilometredir. derinliği 200 metreye kadar varır. çevresindeki kamu kurum ve kuruluşlarına ait kampları, tatil siteleri vardır. gölde yüzülür. tertemiz berrak suyu, halka açık mavi bayraklı plâjları bulunur. gölün içerisinde olan batık kent birinci derece arkeolojik sit alanı olarak tescil edilmiş önemli yerlerden biridir. avrupalı seçkin destinasyonlar arasında gösterilmiştir.
    görsel

    hazarbaba kayak merkezi sivrice ilçesinden 5 km ileride kayak merkezidir. kayak takımı alınabilen ve keyifli vakit geçirilebilecek bir yerdir. ilgili personeller vardır.

    görüldüğü gibi elazığ hem suya girip yüzülebilen hem de kayak yapılabilen nadir şehirlerden birisidir.

    yemek

    orcik kedi bacağı, köme, cevizli sucuk ya da başka tarz isimler verenler olabilir. ama bu orciktir. bahçelerden üzüm toplanır, ezilir ve suyu çıkarılır. belirli süre kaynatıldıktan sonra mayalandırılır ve bir gün bekletilir. pekmez, dut ve un eklenerek bulamaç haline getirilir. ipe dizilen cevizler bulamaca batırılır ve kurutulur. günümüzde fabrikalar pekmez yerine glikoz şurubu kullanır. görsel

    sırın yufka ve sarımsaklı yoğurtla yapılan mantıya benzer yiyecektir. kase kase yiyenler vardır.
    görsel

    patile patatesli, peynirli ya da kıymalı olan gözlemenin diğer adıdır.

    not: ben her ne kadar güzel anlatsam da, 2020 depremi sonrası yoğun bir hüzün ve keder çökmüştür kente. insanlar dert sahibidir ve yaşam telaşı içindedir. evi yıkılanlar, geçim derdi olanlar çoktur.

    elazığlılara "gakko" ya da "gakkoş" denir. kardeş demektir.
    var olsun gakkoş diyarı, canım memleketim.
  • memleketim olduğu ve senelerdir içinde yaşadığım halde kendisini ve insanlarını sevmediğim şehir. nedenleri üstteki üç entryde görülebilir.

    edit: (bkz: bir güzellik niteliği olarak mhp'nin mv çıkarmış olması)

    edit2: bu entrye girdiğim son düzeltme olarak, öyle sanıyorum ki bana çevre illerin insanı denmiş ben 14-15 senedir elazığ merkez ve çeşitli ilçelerinde yaşadım. ilçelerinin yarısı kadarını görmüşlüğüm vardır.
    ikincisi, ben kimseye bok gibi demedim. elazığlıyı falan geç bi insana bok gibi denir mi amk? bu laf direkt bana da geliyor ve elbette desteklemiyorum. ama ırkçılığa kaçan bir hakareti savunmak için de romantik popülist güzelleme yapmıyorum. durum bundan ibaret.
  • esenboğa’da elazığ uçağını beklerken geçen muhabbetler;

    soruyu soran ( - ),cevaplayan ( + ) sonradan devreye giren genç gakko ise( * )olmak üzere 3 bilinmeyeli denklem gibi oldu ama idare edin işte.

    -gardaş bu elazığ' a mı gidi?

    + he gardaş elazığ'a gidi.

    - yav yukarıda sordum ahan bele git diyiler..ne tarafa gidem? rayt( right) mı yapam?left mi yapam?törn(turn) mü yapam?

    yabancı kelimeleri işiten gakko dayı merak eder;

    +gardaş sen nerede yaşisin?

    -ben ingiltere'den gelim abe..

    (+ )dayı ucakta koridora oturur..yerine başka birinin oturdugunu gören genç gakko;

    *dayı yerimden kalki misin?

    +niye kalkimişim?aynı uçak delmi,aynı yere gitmimi?

    *ben orayı bilerek seçtim.hele bakam kim ucakla kim otobusle gidi öğrenem diye.

    uçak havalanır

    kemer ikaz uyarısı gelir.

    + dayı kulağıma fısıldar

    + ayıktırmayasın ben söktüma kemeri..kimseye sölemeyesin..

    arka kısımdan iki yolcu ön tarafa geçmek ister.sebebide alkol alan bir kişiden rahatsız olmalarıdır.o sırada çay servisi başlamıştır.

    + hele şunlara bak hele..dediler heral çay kalmayacak onun için öne geçilera.
  • halkının yarısından fazlası kurtlar vadisi triplerinde yaşayan kent. maçlara mehter takımıyla başlayan elit bir taraftar kitlesi var. bu şehrin takımı trabzona gidince pkk dışarı diye yuhalaniyor.(ancak güzel ve yalnız ülkemde yaşanabilecek bir saçmalık.) sivasin doğusunu pkk imparatorlugu zanneden trabzonlu vatandaşa mi uzulsem ülkücüyüm deyip 1 km batıya gidince pkk diye tanımlanan gariban elazığlıya mı? bilemedim.
  • her gidişimde dumur olmamı sağlayan şehir..şöyle ki;

    arkadaşın aracıyla trafikte seyrederken arkamızdan gelen araç bize çarpar..uzlaşma sağlanamayınca trafik polisi çağrılır..tutanak doldurulur..en sonunda polis memuru kaza ile ilgili görüşleri kastederek 'bu kısmada görüşlerinizi yazacaksınız.'ifadesini kullanır.çarpan delikanlı 'ben milliyetçiyim.'der.yanındaki arkadaşıda onaylar'bende milliyetçiyim.'der.sonrası kopma sahnesi.
  • beni 11 yasimda ailemden ayirmasina ragmen, hem yasadigim deneyimin etkisi, hem de annemin memleketi olmasi hasebiyle cok sevdigim, ara sira gidesim gelen, orda, uzakta bir sehir.

    elazig, zamaninda artuklularin egemenliginde kalmis, bugun harap olsa da, erken donem turk mimarisinin onemli eserlerinden biri olan harput ulu camii'ne sahip, tarih dolu bir il; pek kiymetli erkan ogur'un cabalariyla yeniden animsanan turkulerin yakildigi, meshur cayda cira'nin ortaya ciktigi bir yore; gakkoslarin memleketidir.

    hayatimda istanbul disinda, en uzun sureli kaldigim elazig benim icin, 11-12 yasin verdigi ucarilik ve merakla gezdigim bir kent oldu. bundan 25 sene oncesinin elazigi'nda cok eglendim ben. "istanbul cocugu" yakistirmasina ragmen, cok guzel arkadaslar edindim. ince uzun, renkleri spiral seklinde birbirine dolanmis sekerleri es gecip, paket paket orcik yedim *. uzun ve soguk kis gecelerinde cevizli sucuklar, pestiller tukettim. herkes beni besliyordu. anneannemin icli kofte, harput koftesi, kofik, sarili burma, hedik gibi yoresel yemeklerini ozleyecek firsatim olmadi. zilini ancak cantamin uzerine cikip calabildigim buyuk teyzenin evinde, zeytinyagli sabun kokulu yataklarda yattim, kurnali hamamlarda yikandim. yanik turkulerin soylendigi, daracik sokaklarinda yurudum. masalari arasinda paravan olan pastaneleri ilk orada gordum. tek basima otobuse ilk orada bindim. bugun sahip oldugum bircok ozelligi elazig'da kazandim. o yuzden kalbimde yeri baskadir.
  • en büyük belki de tek büyük güzelliği erkan oğur'un memleketi olmasıdır.

    bir rivayete göre erkan oğurla şöyle bir röportaj yapılmıştır:

    gazeteci: efendim eğer elazığ'da kalsaydınız, hiç gitmemiş olsaydınız istanbul'a acaba hangi meslekle uğraşırdınız?

    erkan oğur: elazığ'da yürüyen adam olsaydım da yeterdi bana
  • hozat garajı diye bir yerin olduğu şehir. bu hozat garajı'nda da tunceliler bulunur. oradaki yeme içme mekanlarını, otobüs yazıhanelerini tunceliler işletir.

    şimdi bu elazığlı kardeşlerimiz, tuncelileri pek sevmez. ramazan ayında malum elazığ'da iftar vakti yemek yiyebileceğiniz ya da bir şey içeceğiniz bir yer bulmazsınız.

    işte oruç tutmayan ama tutmadığını belli edemeyen, çünkü bundan korkan, elazığlı kardeşlerimiz; ramazanda soluğu hozat garajı'nda alırlar. bu kişiler arasında hacılar, uzun sakallı kişiler, başında hacı takkesi olanlar da vardır.

    niye mi? çünkü orada püfür püfür sigaralarını içerler, alkollü ya da alkolsüz içkilerini içerler. doya doya özgürce yemeklerini yerler.

    çünkü tunceliler anlayışlıdır. kim oruçlu kim değil umursamazlar. saygılıdırlar. ramazan'da mekanlar kapalı olacak şekilde hizmetini verirler.

    başta dedim ya, elazığlılar tuncelileri pek sevmezler. ama iş özgürce yaşamak olunca, sevmediğin toplulukla dahi birlikte olabiliyorsun. işte hozat garajı'da elazığ'da böyle bir yer.
hesabın var mı? giriş yap